Alan’dan AKP sözcülerine: Susun yoksa rezil ederim

Cumartesi MHP İstanbul Milletvekili Engin Alan, pazar da “Türk Milletinin ortak Cumhurbaşkanı adayı” olarak takdim edilen Ekmeleddin İhsanoğlu geçti Trakya’nın o meşhur ayçiçeği tarlalarının arasından.

***

“Tek tutuklu milletvekili” olarak TBMM’nin “utancı/ayıbı”na dönüşen Alan, AYM kararı doğrultusunda tahliye edilip, seçildikten 4 yıl sonra milletvekili yeminini etmesinin ardından “araziye” indi.
Tekirdağ’ın ilçe ve beldeleri Çorlu, Çerkezköy, Kapaklı, Saray’dan başlayıp Çakıllı, Pınarhisar, Vize, Kırkla
reli’yle devam eden Trakya turu, Alan’ın seçim bölgesi İstanbul dışındaki ilk “siyasi gezisi” ydi. Parti teşkilatlarını ziyaret etti, çarşı esnafını, pazar tezgahlarını gezdi, köy kahvelerinde, çay bahçelerinde halkla sohbet etti. Kimi yerde camlarına, balkonlarına Türk bayrağı asan vatandaşların alkış ve tezahüratları eşlik etti Alan’a, kimi yerde gözyaşları. Köylerinden Pınarhisar pazarına süt, yumurta satmaya gelen kadınların “Gurur duyuyoruz seninle...”, “İki elimiz sana bunları yaşatanların yakasında...” diye sımsıkı sarılması, “Canım benim...” diye evlatları gibi, kardeşleri gibi bağırlarına basması Alan’ın da gözlerini yaşattı. Başörtüsü üzerinden aleyhinde yürütülen onca kara propagandaya en güzel cevap buydu bana kalırsa:
“Başörtülü bacıları” Alan’ı “kucakladı”.

***

Duygusallığın zirveye çıktığı diğer anlar, hemen her gittiği yerde karşısına çıkan “silah arkadaşlarıydı”:
- Ben Hüseyin Başçavuş, 1970 Ağrı Eleşkirt’te beraberdik komutanım...
- Ben Fikret, Diyarbakır Tugay Komutanı’yken korumanızdım komutanım...
Kimi topuk selamı verdi, kimi isyan etti:
- Biz Kuzey Irak’ta bunun için mi şehit verdik arkadaşlarımızı komutanım...
En çok “Balyoz”u sordular;
“Yeniden yapılacak bir yargılama var, konuşmayacağım. Şunu bilin yeter” dedi;
“Hiçbir şey tesadüf değil. Hiç kimse masum değil.”
Yine de eklemeden geçemedi:
“Ama böyle çıkıp da “bal gibi darbe planı” demeye devam ederlerse, ben de şerbet gibi, reçel gibi, 17-25 Aralık’tan başlarım; hepsini rezil kepaze edene kadar konuşurum. Nereye koyarlarsa koysunlar umurumda olmaz. Onun için bu işten “kumpas” diye ihaleyi başkalarına devredip sıyrılamayacaklarını bilsinler. Benim için “bedelini ödedi” diyen kimdi. Sen bana neyin bedelini ödeteceksin. Vız gelir...”

***

“Her karışında görev yaptım; her yerinde bir hatıram var” dediği Trakya’da Alan’ın önceliği Cumhurbaşkanlığı seçimiydi. Her konuşmasına aynı cümleyle başladı:
“Size Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli Bey’in selam ve sevgilerini getirdim...”
Erdoğan’ın “MHP tabanından oy kaydırma” operasyonuna karşı, partilileri “tek yumruk” olmaya teşvik edici bir dil tercih etti:
“Biz yığma, oradan buradan toplama bir yapı değiliz. Teşkilatçı bir partiyiz. Genel Başkanımızın girişimiyle cumhuriyet tarihinde ilk defa yaşanan bu büyük uzlaşının arkasındayız değil mi? Ortak adayımızın arkasındayız değil mi? İnanıyorum ki her kardeşim partisinin tavrının arkasında duracaktır. Liderimizin kararına uyacağız değil mi?”
İstediği cevabı aldı:
“Sonuna kadar!”
Alan’a göre oy vermek yeterli değildi; herkesin etrafına bu seçimin önemini anlatması da gerekliydi;
“Aksi takdirde, cumhuriyetin ruhuna El Fatiha... Aksi takdirde sadece devleti, hükümeti, partiyi değil; gelir burada belediyeyi de yönetir. Muhtarlarımıza da iş kalmayabilir. Ben demiyorum; kendisi söylüyor bunu. Rejim değişikliğini gündeme getirecek. Bunları etrafımıza anlatmak, oy vermek, oy toplamak vatan borcudur. Vatan görevidir. Biz size güveniyoruz.”

***

Alan önümüzdeki dönemde partisinin “sahadaki” önemli itici güçlerinden biri olacak gibi görünüyor. Kendisine oynamıyor bir kere. Daha ziyade “MHP Genel Başkanı’nın mesajlarını iletmekle görevli” bir elçi, aracı, köprü gibi. Şahsına gösterilen ilginin rotasını anında partisine yönlendiriyor. “Siyaseti bilmiyorum” diyor ama “edebi, adabı, teşkilatçılığı” bildiği ortada; Engin Alan’la değil MHP’yle muhatap olduğunu hissettiriyor karşısındakine. Her türlü “hava pompalama” girişimine kapalı kapısı.
“Biz mevkileri-makamları geride bıraktık” deyip geçiyor.
Ki en önemli uyarısı da küçük hesaplar yapmayıp, bir ve bütün olma üzerine:
“Önümüzde zor günler var. Bizim Özel Kuvvetler’de komandoya söylediğimiz bir söz vardı ‘Zoru başarırız. İmkansız zaman alır’. Biz imkansızı da başarırız. Yeter ki fitne, fesada düşmeyelim. Küçük hesaplar, entrikalar içinde olmayacağız. MHP olmazsa, Türkiye dikensiz bir gül bahçesi olacak. O yüzden camiamıza dönük her türlü numara beklenmelidir. Ama ben daha ömrümde dikeni olmayan gül görmedim. Tek yumruk olacağız. O zaman dağları bile deleriz.”

***

Ve elbette “çözüm süreci” :
“Hepimizin ailesinde bir asker var. Hepimizin köyünde, kasabasında, mahallesinde şehidi var” diye giriyor söze Alan:
“Bu vatan kese kağıdından çıkmadı. Kime ne veriyorlar? Kimi topluma kazandırıyorlar. Yasa çıktı, ulaklar ilk nereye gittiler? İmralı’ya, tekmil vermeye. İlk kim teşekkür etti? Öcalan. İçinden de “darısı başıma” dedi. Bayık çıktı “silah bırakmayacaklarını” söyledi. Elinde silah olan adamla müzakere böyledir; istediğini almak için her defasında o silahı kafana dayar. İstediği ne? Özerklik değil vatanın bir parçasını baklava dilimi gibi almak. Öcalan’ı Meclis’e yollamak. O çok güzel çikolata ambalajının içinde bu kepazelik var. Ve buna TBMM’de bir tek MHP karşı çıktı. Aziz milletim bunu bilsin. Bir tek MHP.”
“Ekmel Bey”in Tekirdağ ziyareti de yarına...

Yazarın Diğer Yazıları