AKP'nin karizması çizildi
Bugünkü yazıma Atatürk’ün liderlik vasfını tanımlayan gerçek bir olayla başlayacağım. Atatürk İstanbul’u bir ziyaretinde, suikast ihbarı yapıldığı için kaldığı otelin çevresinde sıkı bir koruma uygulanır. Bahçeye askerler, koruma subayları dikilmiştir. Ancak saat 23 gibi Taksim’den sesler gelmeye başlar; “Ya ya ya şa şa şa Kemal Paşa çok yaşa” diye. Mustafa Kemal koruma duvarını kandırıp taksime çıkmış, bir tramvayın arka sahanlığına binmiş, halk kendisini tanımış ve tezahürat yapmaya başlamıştır.
Bu olayı birinci elden, Mustafa Kemal’in koruma subaylarından biri olan dedemden dinlemiştim. Suikast olayından haberi olan Atatürk etrafına tek bir polis dahi almadan halkının içine girebilecek kadar halkına güvenen, cesur, yaptıklarının doğruluğuna inanan bir liderdi.
Bilmem hatırlar mısınız, yıllar önce Mesut Yılmaz ANAP Genel Başkanıyken yurt dışında kumarhane çıkışı Türk olduğu söylenen birisi tarafından yumruklanıp burnu kırılmıştı. Sonraları olayın sorumlusu denilen bir kişi bulundu ama Mesut Yılmaz da dâhil kimse işin gerçek yüzünü bilemedi. Ben bu olayın, Mesut beyin siyasi yaşamını noktaladığına, karizmasını çizdiğine inanırım.
Son günlerde buna benzer bir olay da İtalya’da Başbakan Berlusconi’nin burnunun kırılması. Herhalde bizim AKP’li siyasetçiler “yahu iyi fikir, adam bununla puan kazandı” diye hesapladı. Oysa henüz bu kırık burun olayı ardından yeni bir seçime girilmemiş, kamuoyunun nabzı tutulmamıştı. Bizimkiler, acele etti.
Şu Bülent Arınç’a suikast iddiası, Amerika’dan tarikatçı bir polisin ihbar telefonuyla gerçekleşti. Ama olaylar öylesine gelişti ki, alaylı konuşmaya çalışan Arınç’ın, onu destekleyen Tayyip Erdoğan’ın karizması karambole gitti. Abdullah Gül bu ikiliden daha akıllı olduğu için durumu fark etti ve uzlaşmacı role büründü. Gerçekte Türk halkı Bülent Arınç’a AKP’nin gerçek yüzünü gösterdiği için şükran borçlu. Bu partiye bu kadar zarar veren başka bir siyasetçi yok, sağ olsun. En azından partisi ve kendisinin orduya düşmanlığını saklayamaması yararlı.
Seçmenler, seçtikleri kişileri garip şekilde değerlendirir. Mesela bir attan düşme Tayyip Beyi oldukça incitmişti. Bir siyasetçi yaptığı icraatlar ve konuşmaları konusunda korkmaz. Korkuyorsa inanmadığı bir şeyi yapıyor veya konuşuyor demektir. Özellikle seçmenler bunu gördüğü zaman karizmayı çizdirir. Şu anda olan da bu. AKP öylesine bir panik içindeki, suikast dedikoduları, polisten ordu, jurnalcilerle çalışan savcılar, şeriat adına rol alan şeyh ve şıhlar. İşte şu anda Türkiye’yi yönetenlerin gerçek yüzü.
Teğet geçen ekonomik kriz yıl başının ilk günlerinde zamlarla ücretlileri dövdü. Hani IMF konusunda mangalda kül bırakmayanların önümüzdeki günlerde açıklanacak olan standby anlaşmasının kurallarını duyunca dudaklarınız uçuklayacak. Bir kere IMF yeni kredi için ücret artışlarına izin vermiyor. Yani ücretliler 2012 yılına kadar alıp alacağınız zam bu. Dikkatli harcayın da bir sene içinde falan bitirmeyin.
Dış politika konusunda ise yeni Kürt devleti, İmralı katili ile papaz efendinin tüm dilekleri bu yıl içinde gerçekleştirilecek. Ha bunlara itiraz etmek ne Erdoğan yönetim ne de AKP’li politikacıların haddi. Bunlara karşı çıkmak için en azından temiz bir yüreğe ve geçmişe ihtiyaç var. Evet, Erdoğan hükümeti kendi yarattığı bataklıklarda boğulmaya başladı. Memura, işçiye geçimini karşılayacak ücret veremeyen, elektrik doğal gaz ve akaryakıt dahil her şeye zam yapan bir hükümet eminim halkın sevgisini kazanmış olacak.