AKP’de Katolik Nikâhı
TBMM’deki komisyonun, yolsuzluk iddialarına bigane kalarak dört eski bakanı “Yüce Divan”a sevk etmeyişi bazı kesimlerce sürpriz karşılanıyor. AKP’li dokuz üyenin de hukukçu olması sebebiyle umutlananlar hukuka sızmış “Alamut Fedaileri”ni de yıllarca görmemezlikten gelmişti. AKP, cemaat veya türevi oluşumların kökeninde din anlayışı olmakla beraber “Katolik” anlayışı hâkimdir. Yabancı filmlerde kilise nikâhı sahnesini hatırlayalım. Papaz nikâh törenine geçmeden önce “ya şimdi itiraz edin ya da sonsuza dek susun” ikazında bulunur. AKP’nin kuruluş aşamasında kafasında soru işareti bulunanlar ya içeri alınmadı ya da sonradan bertaraf edildi. Bu ve benzeri yapılarda asıl olan “Katolik nikâhı”dır.
Okuyucularımız Katolik Nikâhının ne anlama geldiğini bilir. Bugün İtalya, İspanya, Polonya, Hırvatistan gibi Avrupa ülkelerinde hakimiyetini sürdürmekte olan inanca göre evlendikten sonra boşanmak mümkün değildir. Bitirilmesi mümkün olmayan ilişkiler için kullanılan bir deyimdir. Her ne kadar geçtiğimiz günlerde R.T.Erdoğan AB’ye rest çekermiş gibi yaptıysa da Başbakanlığı döneminde sarf ettiği söz kayıtlara geçmiştir. Kısaca hatırlatalım. İtalyan Başbakanı ile AB’ye katılım muhabbeti yapılırken “bizimkisi aşk evliliği mi olsun, yoksa mantık evliliği mi?” sorusuna Erdoğan hiç düşünmeden “Katolik Nikâhı olsun” cevabını vermişti. Erdoğan’ı yakından tanıyanlar O’nun İstanbul Büyükşehir Belediyesi ekibini bilenler “Katolik Nikâhı”nın ne anlama geldiğini kavrar. Nitekim AKP’nin kurulduğu günden bu yana Erdoğan’ın çevresindeki ilk halk İstanbul Belediyesi kadrosudur. İktidardaki 13’üncü yılına giren AKP’de eşyanın tabiatına aykırı yürüyen olgu ise tüm yıpranmalara, yolsuzluk ve arsızlıklara rağmen ciddi kopuşların yaşanmadığıdır. Siyaset bilimciler bu konuda ciddi araştırma yapmalı. Hadisenin bilimsel gerekçelerini ortaya koymalı. Dahası bir türlü harekete geçemeyen muhalefet partileri AKP’nin “Katolik Nikâhı” ile bağladığı unsurları, nikâh akdini bozduracak sebepleri ortaya çıkarmalı ama nafile... Erdoğan ve şürekâsının en büyük avantajı muhalefettir.
Konuyu uzatmayalım. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Şişli ve Beşiktaş Belediyelerindeki rezaleti kamufle etme gayretindeyken araştırma komisyonu üyelerine yüklenmiş. Dokuz üye için “Siz satılık insanlarsınız. Siz de ahlak, vicdan, iman var mı?!” diye sormuş. Devlet Bahçeli de kızmış üyelere... “9 üye hukuk cinayeti işledi. Kürek mahkûmları bile Davutoğlu’na göre hür ve daha omurgalıdır” demiş. Sayın Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’nin anlamadığını biz peşinen söyledik. Katolik Nikâhı’ndan dönüş yoktur. Adı geçen 9 üyenin de aynı nikâh ile Erdoğan’a bağlılığını kabul etmeliler. Dahası TBMM genel kurulunda yapılacak oylamaya umut bağlayanlar da yanılacak. Yok efendim üçüncü dönemi sona eren 70’den fazla milletvekili gizli oylamada Yüce Divan yönünde oy kullanırmış filan... Geçsinler bu işleri... Üç dönem kuralından geri adım atmayan Erdoğan yenileriyle kıyacağı nikâhı hesaplarken eskilerini de 1150 odalı sarayında istihdam ederek boşamayacak, dolayısı ile nikâh akitleri saray odalarında devam edecektir. Bu esnada “hiç mi fire vermez” sorusuna gelince. Bir dönem, partinin Genel Sekreteri, kurucusu İçişleri Bakanı olan İdris Naim Şahin, AKP’den ne götürdüyse o olur. Kaldı ki partinin üçlü sacayağının teki olan Abdüllatif Şener’in kopuşu, muhalefeti bile yelin kayadan koparabildiğini ancak gerçekleştirebilmiştir. Sözün özü; AKP’yi çözebilmenin yolu Katolik Nikâhı’nın kadük olduğunu kanıtlamaktan geçer. Ki bunun da formülü vardır. Bir başka yazıda ele alalım.