Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

AKP tek parti hegemonyasına gidiyor

İktidarın TBMM’nin İç Tüzüğünü değiştirmek inadı ve saplantısı on gündür sürüyor. Muhalefetin bütün ikaz ve uyarılarına kulak tıkayan AKP yetkilileri sonuçta TBMM’yi germeyi, işlemez hale getirmeyi ve TBMM’nin iklimini zehirlemeyi başarmışlardır.
TBMM’nin on iki yıl önceki iç tüzük değişikliği de yine benzer bir gerilime sahne olmuş ve bu tartışmalar bir milletvekilinin ölümüne neden olmuştu. Bütün bu gerçeklere ve muhalefetin sürekli “Rüzgâr eken fırtına biçer” ikazlarına rağmen AKP iç tüzük değiştirmek kararlılığını sürdürmüştür. TRT’yi muhalefeti yargılama arenasına çevirerek muhalefete kapatan, medyanın her yerinde muhalefeti susturan AKP bu kez de iç tüzük değişikliğiyle muhalefeti Parlamento içinde tümüyle susturmaya çalışmaktadır.
Muhalefetin buna gösterdiği tepkiyi de AKP, sayı gücüne dayanarak, kaba kuvvetle önlemeye çalışmaktadır.
Mevcut iç tüzüğün iktidar lehine olan yapısıyla yetinmeyen çoğunluk partisi TBMM’de bile karşı sese tahammül etmeyeceğini bir kez daha ortaya koymuş bulunmaktadır. Mevcut iç tüzük muhalefetin ve milletvekillerin ülkenin sorunlarını yasama faaliyetleri sırasında daha çok ifade edecekleri şekilde düzenlenmesi gerekirken AKP’nin teklifi TBMM’yi AKP Millet Meclisine çevirmeyi amaçlamaktadır.
AKP’nin iç tüzük değişikliğiyle milletvekilleri uslu çocuk haline getirilmeye ve muhalefet de terbiye edilmeye çalışılmaktadır. Bu iç tüzük değişikliği, özünde muhalefeti marjinalleştirme ve demokrasiyi formaliteye indirgeme harekâtıdır. Bu iç tüzük değişiklik teklifi ile iktidar muhalefete sıfır tolerans baskısı uygulamasını başlatmış bulunmaktadır.
İç tüzük değişikliği, anti demokratik ve oligarşik olup bir çoğunluk dayatmasıdır.
Demokrasi şartların eşit kılınmasıdır. Halbuki AKP’nin getirdiği iç tüzük, şartları eşit kılmak bir yana iktidar ile muhalefet arasında zaten asimetrik olan şartları iktidar lehine daha da bozmayı hedeflemektedir.
Televizyonlarda muhalefetin sesini kısmak, TBMM’de muhalefetin konuşma sürelerini yüzde elli azaltmak ve milletvekillerini adeta emir-komuta düzeni içine sokmaya kalkmak demokrasi değil despotizmin ta kendisidir.
AKP iktidarının bu iç tüzük değişikliğine niçin ihtiyaç duyduğu da bir muammadır. Zira AKP iktidarı istediği an çoğunluğu sayesinde TBMM’yi devre dışı bırakarak ülkeyi Bakanlar Kurulundan çıkardığı KHK’lar ile yönetebilmektedir.
Gelişmeler AKP’nin tek parti hegemonyasına doğru dolu dizgin gittiğini gösteriyor.
AKP, ileri demokrasi söylemleri altında 12 Mart darbecilerinin anayasaya koydukları KHK imkânından yararlanarak TBMM’yi devre dışı bırakmakta hiçbir sakınca görmemiştir.
İktidar bozuyor, mutlak iktidar mutlaka bozuyor. Bu kuraldan AKP de yeterince nasibini almış görünüyor.
AKP bu iç tüzük değişikliğiyle sözüm ona değiştirmek istediği vesayet rejimine bizzat kendisi dönüşmüştür.
AKP iktidarının termal döneminde çoğunluk gücüne dayanarak muhalefetin sesinin TBMM’de kısmaya yönelik iç tüzük değiştirme girişimleri demokrasi adına utanç vericidir.
Bu durum çoğunluk diktasının ilanı anlamına gelmektedir. Türkiye, niceliğin, sayının, parmağın hakimiyeti altına girmiş bulunmaktadır.
İktidarın halkın seçtiği milletvekillerinin yani milli iradenin hapishaneden çıkarılmasına yönelik bir girişimde bulunulmaması da demokrasi ve rejim adına kaygı vericidir.
AKP adeta HSYK ve Anayasa Mahkemesinin yapısında yapılan değişikliklerle yürütme, yargı ile birlikte muhalefetin elini kolunu bağlayan bir çaba içinde görünüyor.
Övünmek, kibirlenmek, gururlanmak iktidar olmanın şartları arasında yoktur. Aksine demokrasilerde iktidar olmak sorumluluk, açıklık, hesap verirlik ve alçak gönüllülük gerektirir.
AKP’nin güce tapan unsurları demokrasilerde her iktidarın bir seçimlik ömrü olduğunu unutmamalıdır. Demokrasiler had aşmayı, sınır şaşırmayı kaldırmazlar.

Yazarın Diğer Yazıları