AKP sonrasının senaryoları
Kısa adı AKP olduğu halde, açılımı ile ilgili yüzlerce yakıştırma yapılan iktidar partisinin bundan öncesinde olduğu gibi, önümüzdeki günlerde kapatılacağını başta yöneticileri olmak üzere tüm Türkiye biliyor. “AB tak diye istiyor, AKP şak diye yapıyor” tanık olanlar umudunu AB’nin komiserlerine bağladıysa da Refah ve Fazilet Partilerinin kapatılma davasındaki gerekçeli kararların, yeni açılan davaya nazaran çok daha masum olduğunu belirtiyorlar.
Kapatılma davası daha açılmadan dört beş ay önce “AKP kapatılmalıdır” adlı bir kitap yazıp imzaladıktan sonra bu satırların yazarına da gönderme nezaketi gösteren Vural Savaş’ın değerli eserini gecikmeli okuyarak yeni bitirdim. Kelimenin tam anlamıyla zehir zemberek belgelerden oluşuyor. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başta Vural Savaş olmak üzere İP Lideri Doğu Perinçek’ten alınan belgelerden iddianameyi yazdığı kamuoyunda tartışılıyor olsa da yurdun çeşitli yerlerinde soruşturmanın genel seçimlerden çok önce başlatıldığı da gün ışığına çıkmış oldu.
Kimilerine göre zafer sarhoşluğunun etkisiyle ulu orta yapılan konuşmalar davanın açılmasını tetikledi dense de sevgili Arslan Bulut’un yıllar önce tespit ettiği AKP’nin kuruluş programının okyanus ötesinden devşirildiği bugün azıcık mürekkep yalayan memleket meselelerine kafa yoran insanlarımız tarafından biliniyor.
Henüz RP İstanbul İl Başkanı görevindeyken bugünler için yıldızı cilalanan Tayip Erdoğan’ın Büyükşehir Belediye Başkanlığında Başbakanlık görevinin tevdi edildiği de gecikmeli olarak meydana çıkarıldı.
Erdoğan Katar’da El-Cezire televizyonunun sorusu üzerine “Partimin kapatılacağına inanmıyorum. Bu yüzden yedek parti de kurdurmadım” demiş olsa da geceleri rahat uyumadığını cümle alem biliyor. Dahası, Prof. Dr. Yalçın Küçük, “Epilepsinin orgazmı” adlı son eserinde Erdoğan’ın ruh hali ve AKP’lilerin telaşına farklı ve bilimsel bir bakış açısı getirmiş.
Kitabın tamamını okuduğumda değerli okuyucularımızla “Epilepsinin orgazmını” detaylarıyla paylaşacağımı belirtip AKP’nin kapatılması sonrasındaki duruma dair yorumlara geçmek istiyorum.
Başkent’te yıllardır “Alternatif arayış”larla ilgili günde çeşitli mahfillerde en az üç beş toplantı gerçekleşir. Bir türlü zemin bulamayan bu çalışmalardan yorulan umutsuzluğa kapılıp baharın gelişiyle rehavete kapılanlar son günlerde yeniden hareketlendiler. Üstelik bu defa kapatma davasının sonucu hemen hemen belli olduğu için zemin de kendiliğinden oluşuyor. Ekseriyetle iktidarda olan AKP’den fazla parça koparamayacaklarına dair umutsuzluğa düşenler, Erdoğan ve kurmaylarına gelebilecek olan siyasi yasaktan sonra oluşacak boşluğun büyük fırsat olacağı konusunda mutabakata vardılar. Tayip Erdoğan karizmasının bir arada tuttuğu AKP’nin, Abdullah Gül’ün köşke çıkışı, Bülent Arınç’ın da yasaklılar arasına girmesinden sonra bütünlüğünü koruyamayacağı hesaplanıyor.
Anayasa Mahkemesi’nin kararından sonra düşecek milletvekili sayısı, Ali Babacan tarafından kurulacak yeni kabinenin güvenoyu almasını engelleyemiyor. Daha önce “Siyasi transfer yapmayı ahlaki görmüyoruz” diyen bazı sağ partilerin liderleri bile “AKP’den koparım” mesajını yakın çevresine vererek başta 301 olmak üzere milli meselelerden rahatsızlık duyan bazı AKP milletvekillerini yakın takibe aldırdı. Ancak bu gayret de AKP’nin hükümet kurmasını engelleyecek sayıyı kurtaramıyor. Bu yüzden daha önce tasfiyeye uğramış kadrolarla beraber “yeni oluşum”, büyük parçayı koparma ve önümüzdeki günlerin “merkez partisi olmak” için ciddi hazırlığa başladı.
Dilerseniz bu gayretlerin perde arkasını önümüzdeki yazıya bırakalım. Ankara’daki çalışmaları sıcağı sıcağına duyurmaya gayret edelim.