AKP hükümetinin 'Genelkurmay' tatbikatları

Yazımın tamamında, sıcak gündemle ilgili perde arkasında kalan bir çok haber okuyacaksınız. Hangisinden başlayacağımı bilemediğim için önce bu noktayı ifade etmek istedim.
Siz, hangisini daha önemli bulduysanız onu öne çekin. Yani; haber akış sıralamasını kendiniz yapın.
Suriye tarafından düşürülen askeri uçağımız ile ilgili olarak Genelkurmay karargahındaki son değerlendirmelerden başlayalım.
Gelinen son noktada; askeri keşif uçağımızın ısıya güdümlü füze ile egzoz kısmından vurulduğu görüşü ağırlık kazanıyor. Basına verilmeyen fotoğraf ve bilgiler tekrar tekrar inceleniyor. Uçağın füze tarafından isabet almasından sonra alev topuna dönüştüğü ve şehit pilotlarımızın şoka girdiği belirlendi. Şehit pilotlarımızın şoka girip yanmanın da etkisiyle kokpitten atlayamadıkları ve denize çakıldıkları görüşü de ağırlık kazandı. Radardaki kaybolma anından itibaren kokpitteki konuşmalardan ses kaydı yok.
Genelkurmay’da bu olayla birlikte büyük bir tartışma yaşanıyor. Tartışmanın adı;
 “GES’in MİT’e” devri.
TSK içindeki tecrübeli subaylar, Genelkurmay Elektronik Sistemler Komutanlığı’nın MİT’e devri ile “ilk facianın” yaşandığı görüşünde birleşiyor. Komuta kademesinde, “GES, Genelkurmay’da olsa bu facia yaşanmazdı. Mutlaka anında haberleşme ile uçak bir şekilde uyarılırdı ve düşmesi önlenirdi” görüşü hakim. GES ile ilgili diğer bir sıkıntı da yönetim tarzı ile ilgili. Askeri kaynaklar; “GES, MİT’e devredildi ama hala askeri personel çalışıyor. GES’in başında Tuğgeneral var. Onun başında ise Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nda (TİB)e Teknik Daire Başkanlığı görevini yaparken MİT bünyesindeki dinlemelerin yapıldığı Elektronik ve Teknik İstihbarat Daire Başkanlığı’na getirilen Basri Aktepe var” diyor...
Askeri kaynaklar; Tuğgeneralin başında emniyet kökenli bir isimden oldukça rahatsız olduklarını açıkça dile getiriyorlar. İşleyişte çok sıkıntı olduğunu anlatıp bu konu ile ilgili verdikleri daha fazla bilgiye yazma ambargosu koyuyorlar. “Sıkıntının büyük olduğu bilinsin yeter” diyorlar. Basri Aktepe ismiyle ilgili kamuoyundaki tartışmalar da hatırlatılıyor.
Hatırlatılan diğer önemli bir nokta ise; GES benzeri yapıların İran,Yunanistan, Rusya, Gürcistan, Ermenistan ve Suriye’de “hâlâ” direkt olarak Genelkurmay Başkanlıklarına bağlı olmaları.
Genelkurmay karargahında sıkıntı oldukça fazla. Konuş konuş bitmiyor.
En son, Yunanistan Dışişleri Bakanı Dimitris Avramopulos’un “Türkiye’nin de bir yandan kıta sahanlığının belirlenmesiyle ilgili istikşafi görüşmeler ve yüksek düzeyli işbirliği toplantıları sürerken, aynı zamanda TBMM’nin ’casus belli’yi yürürlükte tutmasının mümkün olmadığının farkına varmalı. Bu tehdit mümkün olan en kısa zamanda kaldırılmalıdır ve bunun için metotlu bir şekilde çalışacağız. Bunu, Karadeniz İşbirliği toplantısında görüştüğüm Türk mevkidaşıma da söyledim” sözleri hatırlatılıyor. İki ülke yetkilileri arasındaki tvitleşmelere dikkat çekiliyor. Karargahtan söylenen o ki; “Hükümetin Genelkurmay bünyesindeki Yunanistan-Kıbrıs Daire Başkanlığının şube düzeyine indirilmesi için büyük baskısı var ve bunun alt yapısı hazırlanıyor.”
Hiç unutmamamız gereken bir olayı da hafızalarınız için ben ekleyeyim.
2006 yılında Ege’de düşürülen F-16 uçağımızla ilgili... Genelkurmay Başkanlığı’nda askeri savaş uçağımızın Yunan uçağı tarafından nasıl düşürüldüğüne dair açık ve net görüntüleri hâlâ duruyor. Yunan uçakları ile girilen “it dalaşı” nda bizim pilotumuz uçaktan atlayıp canını kurtarmıştı. Yunan mahkemesi ise pilotumuzu yargılayıp dört yıl hapis cezasına çarptırmıştı. Kurmay subayımız bu yüzden yurtdışına çıkamıyor. O yıl Dışişleri Bakanı olan ve “ne yapacağımızı bütün dünya görecek” diyen Abdullah Gül şimdi Cumhurbaşkanı.
 “Ne olacağını” gördünüz mü?
AKP Hükümetinin “Genelkurmay’da küçülme” bahanesi ile lağvedilmesi için baskı yaptığı söylenen bir yer daha var.Yoruma gerek yok. Yalnızca başlığını verip geçeceğim;
“İç Güvenlik Daire Başkanlığı”...
Buradan, Hava Kuvvetleri Komutanlığı bünyesindeki bir kaygı ve sıkıntıya geçelim. TSK’da mecburi hizmetin 10 yıla indirilmesinden hiç memnun değiller. Bu yüzden çok sayıda yetişmiş ve tecrübeli pilotlarını özel sektöre kaptıracaklarından dolayı sıkıntıdalar. Dönemler itibarıyla yaptıkları “basit hesapta” ayrılacak pilotlar yüzünden en az 60 uçağın uçamaz hale geleceğinin altını çiziyorlar.
Bütün bunları okuduktan sonra dün tüm medyada servis edilen, “Reuters haber ajansı, ‘Suriye krizi’ Türkiye’nin yükselen gücünün sınırlarını gösteriyor başlıklı bir analiz yazı yayımladı. Türkiye için ’gürlüyor ama yağmıyor’ denildi” haberini bir daha değerlendirin. Haberde, Tayyip Erdoğan’dan şikayetçiymiş gibi yapıyorlar.
Herhalde köşeye iyice sıkıştırdıkları Tayyip Erdoğan daha ne yapsın?

Yazarın Diğer Yazıları