Akıncı ve hükümet "ortak cephe" oluşturmalı
KKTC'deki hükümet bunalımı en sonunda aşıldı. Devletimiz KKTC'ye her şartta bağlı ve savunucusu olan, Türkiye'nin izinden giden, Milli Kıbrıs davamızın temel direkleri, iki köklü parti, Ulusal Birlik Partisi(UBP) ve Demokrat Parti (DP), bağımsızların da desteği ile koalisyon hükümetini kurdular. İçte yaşanmakta olan birçok sorunun tez zamanda çözümlenmesi en büyük dileğimizdir. Hüseyin Özgürgün başbakanlığında kurulan hükümette, Serdar Denktaş da Başbakan Yardımcılığı ve Maliye Bakanlığı görevlerini yürütecek. Başbakan Özgürgün hükümetini Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'ya sunduktan ve onayını aldıktan sonra yaptığı açıklamada, Kıbrıs sorununun çözümü konusunda hükümetin, Akıncı ile uyum içerisinde çalışacağını açıkladı. Hükümetin kurulmasına ilk tepki Güney Kıbrıs'tan geldi. KKTC hükümetini 'sahte' diye niteleyen Rum siyasiler, hükümeti oluşturan partilerin Kıbrıs sorunundaki tezlerini bilmelerinden ötürü ve Kıbrıs sorununun çözüm sürecini destekleyen Cumhuriyetçi Türk Partisi'nin (CTP) hükümetin dışında kalacak olmasının olumsuz bir gelişmeden ibaret olacağını, ancak bunun tek başına müzakere sürecini etkilemeyeceğini, endişe taşıdıklarını, ancak önemli olan şeyin Kıbrıs sorununu iki toplum liderinin müzakere etmesi olduğunu, dolayısıyla muhataplarının "sahte hükümet" değil, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı olduğunu öne sürdüler.
Rum tarafındaki aynı siyasi figürler geçtiğimiz hafta, Alman Dışişleri Başkanı Frank-Walter Steinmeier'ın davetlisi olarak Berlin'e giden Akıncı'yı da yerden yere vurmaktan çekinmemiş ve ziyaretini protesto etmişti. Rum siyasiler yaptıkları açıklamalarda, Akıncı'nın Almanya ve sonrasında da İngiltere ziyaretlerinin ve Türkiye'nin İslam Konferansı Örgütü'ndeki faaliyetlerinin, KKTC'nin düzeyinin yükseltilmesine yol açacağı gerekçesiyle duydukları endişeyi dile getirmişti.
Anavatan Türkiye'nin AB ilerleme raporunun Avrupa Parlamentosu (AP) tarafından benimsenmesini birçok Rum siyasi çevre "büyük kazanım" olarak değerlendirdi.
***
Sözde "Kıbrıs Cumhuriyeti'nin iki bölgeli iki toplumlu tek egemenliği, tek uluslararası temsiliyeti ve tek vatandaşlığı olan federasyona evirilmesi (dönüşmesi)" ifadesinin, Türkiye'nin ilerleme raporundan çıkarılması yönündeki "perde gerisi baskılara" rağmen raporda kaldığına işaret eden Rum siyasiler, "Kıbrıs Cumhuriyeti'nin evirilmesi" ifadesi içeren bir raporun ilk kez AP tarafından benimsendiğine dikkat çekerek "kâğıt üstünde kalmayacağı ve değerlendirileceği" mantığıyla Rum yönetimi açısından "büyük kazanç" addedildiğinde görüş birliğinde olduklarını vurguladılar.
AB İlerleme Raporu'nda Türkiye'nin askerlerini çekmeye başlaması, kapalı Maraş'ı BM'nin kontrolüne vermesi, Kıbrıs MEB'inde faaliyette bulunmaktan kaçınması, Rum tarafı ile ilişkilerini normalleştirmesi, sözde işgal bölgelerindeki demografik yapının bozulmasına son verilmesi çağrısı yapması Rum tarafında olağanüstü sevinç yaşanmasına neden oldu.
Bu arada ABD Dışişleri Bakanlığı'nın, Kıbrıs'taki insan hakları durumunu Rum Yönetimi için ayrı, KKTC için ayrı (iki ayrı raporda) değerlendirmesi ve KKTC için "Kıbrıslı Türkler tarafından yönetilen bölge" ifadesi kullanılması Rum siyasiler tarafından hoş karşılanmadı. KKTC'nin "işgal bölgeleri" değil "Kıbrıslı Türkler tarafından yönetilen bölge" olarak tanımlanmasını "yakışıksız" diye niteleyen siyasiler raporu protesto edeceklerini bildirdiler.
***
Rum tarafı sözde Kıbrıs Cumhuriyeti'nin devamını ve Kıbrıs Türklerinin de bu Rum devletine yamalanmasını öngören bir çözüm peşindedir ve başka bir anlaşmayı kesinlikle reddedeceklerini defalarca açıklamıştır. Faşist Rum lider Anastasiadis, "garantilerin kaldırılması, dört özgürlüğün uygulanması, yabancı askerlerin gitmesi ve çözümün AB normları ile insan hakları anlaşmalarıyla uyumlu olması" şeklindeki temel tezlerini her fırsatta tekrarlamaktadır. Bu şartlarda bir anlaşmanın Kıbrıs Türkleri ve garantör Türkiye tarafından kabul görmeyeceği açıktır.
KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı'nın "Her iki tarafın da diğer tarafın mağduriyetlerini ve zorluklarını anlaması, empati yapması, diğer tarafı düşman değil gelecekteki partneri olarak görmesi ve mantalite değiştirmesi, sadece fiziksel duvarları değil zihinlerdeki duvarları da yıkacak bir açılımdır. Şimdi bunun zamanıdır" diye Rum'a uzattığı barış eli havada kalmaya mahkûmdur.
Bu aşamada yeni kurulan hükümetin, Türkiye hükümetiyle ve Cumhurbaşkanı Akıncı ile iş birliği yaparak ortak bir cephe oluşturması, uzlaşmaz ve devamlı surette Türk tarafının altını oymaya yönelik eylem ve söylemlerine devam eden Rum'a karşı güçlü bir duruş sergilemesi en doğru yol olarak görünmektedir.