Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ

Akıl bölünür mü?

Günümüzde, gelişmiş İsrail, Japonya, Güney Kore ve Çin ’Doğu’da olduğu halde, biz gelişmiş ülkeleri ’Batı’olarak adlandırıyoruz... Fakat bu yanlışlığın temelinde doğruluk payı da var! Çünkü dünyadaki ’teknik’bilgilerin, yani ’teknoloji’nin insan yaşamına kolaylık getirmesinin ilk adımı, 17. yüzyıldan itibaren Batılı-Avrupalı toplumlarca atıldı. Bu konuya benzer konularda çok yazdım. Ama yine söz edeceğim. Çünkü sorunlarımızın temelinde bu konu yatmaktadır. Özellikle -geri kalışımızın temelini oluşturan- matbaa konusu hafife alınacak bir olay değildir.
Matbaanın seri ürün verecek biçimde bulunuşu İstanbul’un fethinden aşağı-yukarı üç yıl öncedir; yani1450... Bu yıla gelene kadar Avrupa’da matbaa 1445’den sonra çok az da olsa ürün verdi. Ama yoğun olarak ürün vermeye 1450 yılından itibaren başladı.
Aklı öteleyen kör zihniyet sayesinde matbaa 1727 yılına kadar Osmanlı Devleti’ndeki Türklere-Müslümanlara hizmet veremedi. 1727’de İbrahim Müteferrika, harita ve ’Vankulu Lügâtı’nı basmaya başladı. Matbaa ürünü ilk kitap olan Vankulu Lügâtı’nın halka sunulma tarihi 1729’dur. Batı’dan-Avrupa’dan 279 yıl sonra biz matbaa ürünlerine kavuşabildik... Aradaki farkı düşünebiliyor musunuz; tam 279 yıl! Bu kadarla kalsa yine iyi... Ben şöyle bir hesap daha yapıyorum: Matbaa Avrupa’da 1450 yılından beri seri biçimde ürün vermeye başladı. 1450 ile 1500 yılları arasında, yani sadece 50 yılda Avrupa’da tam 30 bin kitap basıldı... Bizde ne oldu? Bırakalım matbaanın geç gelişinin neden olduğu akıl donanımındaki eksikliği. Geldikten sonra ne oldu? Şu oldu: Matbaa geldi ve 1729 yılından, 1923 yılına kadar geçen 194 yılda sadece ve sadece 30 bin kitap basıldı! Avrupa’da 50 yılda 30 bin kitap, Osmanlı’da 194 yılda 30 bin kitap! Burada, Avrupa’nın 50 yılını 194 yıldan çıkartıp, kalan 144 yılı -matbaanın geç geliş süresi olan- 279 yıla eklediğimiz zaman, toplam 423 yıl çıkar! ’Batı’ile aramızdaki ’bilgi yayılımı’konusundaki dehşet verici zaman farkını görüyor musunuz? Bu gerçeği Türk milletinin bilmesi gerekiyor.
Kitap önemli mi? Dün de önemliydi, bugün de! Bilim ve bilimdışı kitaplar, aklı besleyen en verimli damarlardır. Romanlar, öyküler duygusal zekâmızı; dolayısıyla ’yaratıcılığımızı’besler. Elektronik yayın ürünleri karşısında hayal kurmak olanaksızdır. Oysa bizim, ’insanca’hayaller kuran insanlara ihtiyacımız var. Okuyan, araştıran birçok aklın bir araya gelmesine ihtiyacımız var...
1. Dünya Savaşı -özellikle Çanakkale- okumuş insanımızı eritti. Cumhuriyet çok az sayıda aydınla kuruldu. Tanrı’ya şükür okumuşumuz, aydınımız günümüzde çoğaldı... Çoğaldı; ama bir toplumda akıllar birleşirse o toplumda gelişme ivme kazanır. Biz, yoğun olarak 1950’li yıllarda başlayan bir ’akıl bölünmesine’uğradık! Türk aklını böldük! Sloganların tutsağı olarak, bir toplumsal hırçınlığı yaşadık. Bu hırçınlık 1969-1980 yılları arasında daha bir tırmandı; aynı ailenin çocukları birbirine düşman oldu...
Yaşadığımız günlerde ise ’aklımız’yine bölünme tehdidi altında. Bu kez, ‘mezhep’ eksenli! Kimilerinin İslam dünyasında -silahsız- postmodern bir ‘cihangirlik’ davasına kapılmalarını üzüntüyle izliyoruz. Benim Cumhurbaşkanım ülkeleri yabancı yapımı uçaklarla gezerken; yüksek teknoloji destekli ağır sanayi yoksunu ülkemdeki bu ’kuru gürültü’beni korkutuyor. Tarih bu çılgınlığı affetmeyecektir!
Türkiye için akıllarımızı birleştirmek zorundayız! Ülkemize yararı olmayan hayallerden uzaklaşmak; Atatürk gibi düşünmek zorundayız!

Yazarın Diğer Yazıları