AK Parti Sütten Çıkmış Ak Kaşıktır!
Önce “Demokratik açılım” yapıldı. Ardından terör örgütünün dinsiz kanadından bir gurup PKK’lı, dağdan indi. Habur’dan ülkeye girdi. İktidar, adalet hizmetini bu teröristlerin ayaklarına götürdü. PKK’lılar, taraftarlarınca büyük bir coşku ile karşılandı. “Pişman değiliz” ve “Öcalan’a bağlıyız” dediler. Sonunda geldikleri yere geri döndüler.
Terör örgütünün öbür kanadı yani kendisine Allah’ın hizbi adını veren kanadı ise dışarıdan gelmedi, içeriden yani hapishaneden çıktı. İnsanlara vahşi işkenceler yaparak katledip, üzerinde yaşadıkları villaları mezar evlerine çeviren Hizbullahçılar topluma karıştılar. Onlar da PKK’nın Habur görüntülerine inat halay görüntüleri ile evlerinin yolunu tuttular.
Yargı ile iktidar tahliyeler konusunda “suç sende”, “hayır hayır sende” türünden söz düellosuna girdi. Bu arada tahliye edilenlerin her gün imzaya gelme zorunlulukları vardı. Ömür boyu hapisle yargılanan bu zatlardan 9 Hizbullahçı ve 3 PKK’lı imzaya gelmedikleri için haklarında yeniden tutuklama kararı çıkarıldı. Ancak onlar çoktan sırra kadem basarak kayboldular.
İşin ilginç yanı savcılık, imzaya gelmeyen Hizbullahçıları CMK 112’ye göre bildirmekte geç kalıyor. Yargıtay da “acil” yakalama kararını 8 gün sonra verince, evleri basan polis, eli boş geri dönüyor. Hikâye ilginç.
Başbakan, sırra kadem basan, daha çok bastırıldığı anlaşılan Hizbullahçılar için “temenni ediyorum yakalanırlar” diyor. Ardından da tahliye kararlarını hükümetin vermediğinden ancak tahliye konusunun hükümet aleyhine kullanıldığından yakınıyor.
Sütten çıkmış bir ak kaşık gibi kendini gören AK Partiye böyle şeyler yakıştırılır mı?
İmralı’daki zatın Baydemir’i, Demirtaş’ı, Kandil’i ve Türkiye’nin gündemini dizayn etmesinde de Erdoğan iktidarının hiçbir kusuru yoktur. İmralı’daki katil başıyla birileri görüşüyor. “Bunu söyleyen alçaktır, şerefsizdir” diye bizzat Başbakan Erdoğan söylüyor. Sonrasında İmralı görüşmelerinin neredeyse protokolü gündeme düşüyor. Bunun üzerine Başbakan Erdoğan çıkıp “Devlet görüşüyor, görüşür” diyor. Başbakan resmen “ben görüşmüyorum, o görüşüyor!” diyor.
Doğrudan iktidar yapmış olsa bile toplum nezdindeki her olumsuz ve tepki doğuran gelişmenin nedeni AK Parti dışındakilerdir.
Iksırana, tıksırana
karışmıyoruz!
Başbakan Erdoğan, “Birileri, ısrarla ve inatla bize gizli niyetler, gizli hedefler ve gizli ajandalar izafe ediyor. 8 yıldır hangi özgürlüğü kısıtladık? Kimin yaşam tarzına, giyimine müdahale ettik? Herkes istediği gibi giyiniyor, istediği gibi eğleniyor, istediği gibi içiyor. Iksırıncaya, tıksırıncaya kadar içiyorlar!”
Başbakan doğru söylüyor, bu ülkede kimsenin ıksırması ve tıksırmasına iktidar karışmıyor. Ama diğer özgürlüklere gelince durum hiç de öyle değil. Örneğin Başbakan Erdoğan, gazete patronlarının nasıl hareket etmeleri gerektiğini söylüyor. Hangi yazarı çalıştırıp çalıştırmamaları gerektiğini ikaz ediyor. Heykellerin “ucube” olup olmadığına da o karar veriyor. Başbakan “Kars’taki malum heykel için ‘ucube’ derken aynı zamanda kralın çıplak olduğuna işaret ettim” diyor. Yine Başbakan Erdoğan bazı davaların olduğunu da açıkça söylüyor.
Doğrusu Türkiye’yi teröre boğan Öcalan’a, İmralı’dan Türkiye’nin gündemini, BDP’yi ve hatta siyaseti tanzim etme özgürlüğü veren Başbakan Erdoğan’a bölücülerin özgürlüğünü kısıtladığını söylemek haksızlık olur. Yüzlerce insanı diri diri domuz bağı ile boğarak toprağa gömen Hizbulvahşet liderlerinin, tahliye olmasında ve sonrasında özgürce sırra kadem basarak ülke sınırlarını terk etmesinde de Başbakan Erdoğan ve iktidarının hiçbir sınırlayıcı muamele yaptığı söylenemez. Kötüyü, yanlışı, haksızlığı ya devlet kurumları ya da muhalefet yapmaktadır. AK Parti ise sütten çıkmış ak kaşıktır. Onlar hatadan münezzehtir.
Türkiye’yi böyle bir anlayış yönetiyor!