'Ajanları gördüm!'
Hukukun katledildiği, adaletin kötü yola düştüğü canım memleketimde kaderimize hep duruşma salonları düşüyor. Suyoluna çevirdiğim Silivri’den hemen sonra Ankara’da tarihe tanıklık etmeye devam ettim. Terörle mücadele esnasında bir gözünü kaybetmiş, vücudunda ameliyat edilmedik yer kalmayan Gazi Üsteğmen Serdar Öztürk’ün ifadeleri aslında Türkiye gündemini sarsmalıydı. Şehitliğin ’kelle’ye, gaziliğin işportaya düşürüldüğü Türkiye’de Serdar Öztürk’ün asıl kimliği, hukukçu olmasıdır. Yıllar süren tedavisinin ardından Hukuk Fakültesini bitirip savaşına adalet için devam ediyordu. Özel Kuvvetlerin efsane subayı Mustafa Levent Göktaş’ın ünlü Ümraniye Davasıyla göz altına alınmasıyla, Öztürk sahtecilik çetesinin peşine düştü. İstanbul Emniyetinde gözaltında bulunan M. Levent Göktaş’ın “Burada bazı polisler gelip; biz ülkücüyüz komutanım; sizi tanıyoruz... Burada Amerikalı görevliler var. Amirlerimizle sürekli toplantılar yapıyorlar... Nelerin olup bittiğini bilmiyoruz...” sözlerini aktardı Öztürk... Bir hukukçu olarak Göktaş’ın bürosundaki aramanın hukuksuzluğuna itiraz edip, ele geçirildiği söylenen DVD ve diğer belgelerin imajlarını istedi. Ama verilmedi. 10 Ocak 2009 günü saat 22:30’da İstanbul Emniyetinde müvekkili Göktaş’ı ziyarete giden Öztürk “Amerikalı görevlileri TEM şubenin ve İstihbarat Şubenin bulunduğu bloğun dışında bizzat gördüm” diyerek Amerikan ajanlarının Emniyetteki izini yakaladığını açıkladı. Dahası herşeyin kamera kaydına alındığı görüntüleri, mahkeme aracılığıyla istemesine rağmen getirilmediğini vurguluyor. Bunun üzerine ilgili emniyet mensupları hakkında “askeri casusluk” tan suç duyurusunda bulunmaya hazırlanırken başına gelenleri sıraladı. Kelimenin tam anlamıyla kan donduran iddialardı. Serdar Öztürk’ün söylediklerinin binde birinin izi sürülse ortada ne Ümraniye Çuvalı, ne de Balyoz Davası kalırdı. 51 no’lu DVD’nin peşine düşen Öztürk, adli emanette karıldığı açıklanan ünlü DVD’nin 31 Aralık 2009 tarihinde İstanbul Emniyetince kopyasının alındığını ortaya çıkardı. Yani Levent Göktaş’ın gözaltına alınmasından bir hafta önce kopyalanmıştı. Bu ancak insanın zeka seviyesiyle alay etmek anlamını taşıyordu... Sahtecilikle beraber Amerikan ajanlarının izini süren Serdar Öztürk çok ileri gitmeye başlamıştı. 6 Mayıs 2009’da arabası sıkıştırıldı... Ölümcül kazada eşini emniyet kemeri kurtarmıştı. Bu arada 51 no’lu DVD kayıtları basına sızdırıldı. Öztürk verdiği yeni dilekçede kamera kayıtlarından DVD’yi oluşturanların kimliğini tespit edeceğini, Göktaş’ın Yargıtay Tetkik Hakimi eşiyle paylaştı. İpin ucunu yakalamış, gerisi gelmekteydi. Bu esnada kamuoyunda Adnan Hocacılar olarak bilinen iki bayan telefonla arayıp Öztürk’ten randevu aldılar. Arayan Ayşegül Hüma Babuna, kendisini Cede Ertüzün diye tanıtmıştı. Adnan Oktar’ın Yargıtay’daki davalarını almasını teklif eden iki kadının talebini geri çevirdi ama şüphelendi.
3 Haziran 2009 tarihinde Hakim Metin Özçelik, şüpheliden henüz delil elde edilemediği için gizli dinleme kararının bir ay daha uzatılma kararını imzaladı. Aynı hakim 24 Mayıs günü gönderilen e-posta ihbarına dayanarak Av. Serdar Öztürk’ün bürosunda arama kararı aldırdı. Öyle ki 1 Temmuzda el konulan deliller arasında Kur’an ayetleri bile vardı. (Öztürk bunları mahkemeye sundu) Öztük’ün bürosunda “AKP’yi ve Gülen’i bitirme” belgesinin yanında tabanca mermileri de bulundu. Bir gözü görmeyen Öztürk’ün ruhsatlı silahı bile yoktu. Mermilerin NATO’nun tedarikçilerinden bir İsveç firmasına ait olduğunu da ortaya koydu. Av. Öztürk’ün bürosunda bulunan sözde delillerin üzerinde 4333 tane parmak izi bulunmasına rağmen bir teki kendisine ait değildi. Söz konusu kadınlar sadece Av. Serdar Öztürk’ün bürosunu değil Av. Mustafa Levent Göktaş, Av. Hüseyin Bozoğlu ve Av. Vural Ergül’ün de bürosunu ziyaret etmişlerdi. Ergül istisna oldu. Diğerlerinin hepsi tutuklandı. Kadınlar operasyonlar öncesinde ziyaret ettikleri avukatlara farklı kartvizit ve telefon numaraları bırakmış, hiç biri de kendi adlarına kayıtlı değildi. Av. Serdar Öztürk söz konusu kadınların kullanılmış olabileceğini belirterek dava açmış. Kadınlar da hakaretten... Av. Serdar Öztürk 3,5 yıldır hapiste içeride de boş durmuyor. Sürekli suç duyurusunda bulunup, yeni yeni davalar açıyor. Mahkemede üç gün süren savunması ibretlik olduğu kadar manşetlik de... Ama sesini duyuramıyor. Dünyanın çeşitli ülkelerindeki kuruluşlara mektuplar yazıyor. Askeri casusluk, sahte belge üretenlerin isimlerini tek tek vermesine rağmen henüz birisi için bile soruşturma açılmadı. İsimsiz e-posta ihbarları, gizli tanıklar için yüzlerce insan hapishanelerde tutuklu bulundurulurken bir hukuk adamının belgeleriyle ortaya koydukları için işlem yapılmayışı düşündürücü.
“Amerikan Ajanlarını gördüm” diyen Av. Serdar Öztürk’ü iyi tanıyın. Togan Yayınları’ndan çıkan kitabını okuyun. Öztürk’e tecrit uygulandığını, duruşma ve ziyaretçi yasağı konduğunu hatırlatıp bu hukukçunun adalet kavgasını takip edeceğimi belirtiyorum.