Ahmet Kabaklı Armağanı

Ahmet Kabaklı Armağanı

Prof. Dr. Ahmet SEVGİ yazdı: Ahmet Kabaklı Armağanı

Ahmet Kabaklı (1924-2001) fikir ve hizmetleriyle 20. yüzyılın ikinci yarısına damgasını vuran güçlü kalemlerimizden biridir. 1957 yılından itibaren Tercüman gazetesindeki günlük yazılarına ilaveten, Türk Edebiyatı Vakfı’ndaki sohbetleri ve Türk Edebiyatı dergisindeki başmakaleleri ile toplumumuza özellikle de milliyetçi-mukaddesatçı Türk gençliğine rehberlik etmiştir. Bugün sizlere hocaların hocası bu büyük dava adamı ile ilgili Türk Edebiyatı Vakfı yayınları arasında çıkan, editörlüğünü İmdat Avşar ve Saadet Örmeci’nin yaptığı “Doğumunun 100. Yılında Şeyhülmuharrirîn AHMET KABAKLI ARMAĞANI” (TEDEV Yayınları, İst. Aralık 2024) adlı kitabı kısaca tanıtmak istiyorum.

Kitap “Hatıralar-Değerlendirmeler”, “Makaleler”, “İthaf edilen Şiirler” ve “Fotoğraf Albümü” olmak üzere dört bölümden oluşuyor. Eserin Ahmet Kabaklı’yı ilgilendiren kısmı tabii ki “Hatıralar-Değerlendirmeler” bölümü. Bu bölümde çoğunluğu öğretim üyesi 53 kalemden Ahmet Kabaklı hakkında önemli hatıra ve değerlendirmeler yer almaktadır.

“Kabaklı Armağanı”, Hoca’nın “Şehitler kanları ile âlimler de bilgileri, yazıları, eserleri ile vatanı başları üstünde tutarlar, ona yüce sütunlar olurlar, yıkılmaktan korurlar.” cümlesinin ser-levha yapıldığı “Ahmet Kabaklı’nın Hayatı ve Eserleri” başlıklı makale ile başlıyor. Mezkûr makalede A. Kabaklı’nın, babası hakkındaki şu sözleri, Hoca’nın hayat yolculuğuna nasıl başladığının nişanesidir:

“Rahmetli, şehit babam Ömer Efendi’dir. Kendisi Elâzığ ilinin hâlâ en güzel camii, (Uzun Hasan’ın anası adına yapılmış) Saray Hatun Camii hocalarından, müezzinlerindendi. Aynı zamanda esnaftan olan Ömer Efendi yemenicilik (ayakkabıcılık) de yapardı. Heyhat ki Harput ve Elâzığ’da çok sevilen ‘iyi adamlığı’ dillerde destan, güzel giyimli, güler yüzlü sevgili babamı, daha bir yaşımda iken kaybetmişim. Bir cahiller isyanına şehit vermişim. Daha önce Antep ve Maraş taraflarında, Fransız işgalcilerle vuruşan babam, yazık ki 37 yaşında (1925) Şeyh Said’in cahil serserileri tarafından berhava edilmiş.” (s.11)

Birini diğerine tercih etmiş olmamak için isimlerini zikretmeden “Ahmet Kabaklı Armağanı”nın kıymetli yazarlarından, kitabın muhtevası hakkında bir fikir vermesi dileğiyle birkaç iktibas yapmak istiyorum:

“1979 yılının Aralık ayında Tercüman’ın “Yaşayan Türkçemiz” hareketi başladı ve hareket 1980 Nisan’ına kadar sürdü. Yukarıdaki isimler birkaç günde bir yazıyorduk. Kısa, etkileyici ve vurucu yazılar. En sık da biz gençler yazıyorduk. İlerleyen günlerde kıdemli hocalardan Tahsin Banguoğlu, Şükrü Elçin ve Hasan Eren de harekete katıldılar.

Gazete yazılarımız bir yandan devam ediyor bir yandan da sık sık bir araya geliyorduk. Diyebilirim ki hareketin yürütücü gücü Ahmet Kabaklı Hoca idi.” (s. 56)

“İşte Ahmet Kabaklı Hocamız, Türkiye’nin, Türklüğün SSCB taarruzuna karşı direnişine kitap, dergi, gazete cephelerini tutan güçlü kalemlerden biriydi.” (s. 76)

“Muhterem Hocamızın “Türk Edebiyatı” dergisi ve vakfı onun yazmakla yetinmediğinin örnekleridir. Vakıfta defalarca değerli sohbet ve konferanslar dinlediğim gibi birkaç defa da konuşma yapmıştım. Türk Edebiyatı dergisi yıllarca okurlarına edebî zevk aşıladığı gibi yeni kalemler için de bir çıkış alanı oldu.” (s. 100)

“Benim asıl üzerinde durmak istediğim, bir fikir adamı, bir edebiyat tarihçisi olarak Ahmet Kabaklı’nın tarihî misyonudur. Özellikle 80’li yılların kavga ve kargaşa ortamında, duruşundan zerre kadar ödün vermeyen bu yiğit kalem, o zamanların simge şahsiyetlerinden biri olmuştur. Siyaset ve ideoloji kavgalarının günbegün hararetlendiği bir ortamda yıllar yılı hiç aksatmadan kaleme aldığı köşe yazılarıyla idealizmini koruyan Türk gençliğinin hep arkasında, yanı başında bulunmuştur. O yönde çıkan fikir, edebiyat ve sanat eserlerinin koruyuculuğunu üstlenmiştir. Haklarında yazılar kaleme almış, tanıtmış, savunmuştur. Bu açıdan bizim kuşağımızın Kabaklı Hoca’ya ayrı bir minnet borcu vardır.” (s. 108)

“Ahmet Kabaklı en ağır yazılarını silahların konuştuğu, Sovyet tehlikesine karşı halkın tavırlı olduğu bir dönemde yazmıştır. İçimizde, sol gruplar değişik komünist ülkelere ve komünist liderlere bağlılıklarını açıkça gösterirlerdi. Karşılarında da Ahmet Kabaklı’nın bahsettiği gibi Ülkücüler vardı.” (s. 193)

“Sanatkârın tek gayesi sanat olmalıdır. Ders vermek, nasihat etmek, yol göstermek onun görevi değildir. Hele hele sanatı kin, nefret, kavga ve düşmanlık aracı olarak görmek en başta sanata ihanettir. Ahmet Kabaklı’nın da dediği gibi “Kavgayı, bayağılığı, şehveti, düşmanlığı hedef alan sanat, aczin, küçüklüğün, güçsüzlüğün bildirisi olmaktan öteye bir değer taşımız.” (s. 196)

“Kabaklı Hoca Türk Edebiyatı dergisini çıkarmaya başladığında düşüncesi belliydi. Kültürün temeli edebiyatı bugünde canlı tutmak ve nesilleri edebiyatla mayalamaktı. Bir bakıma o da bir hocalıktı. Yalnız dergideki hocalığın öğrenme ve öğretmeyi beraber getirmesi esastı. Orası, aynı zamanda bildiklerinizle bilmediklerinizi yokladığınız bir alandır.” (s. 218)

Ahmet Kabaklı’ya ithaf edilen şiirlerden de bir-iki örnek vermek istiyorum:

“Sevecenlikle haşır neşir, insan aklı,

Tekmil kaderimiz Levhi Mahfuz’da saklı,

Sonsuzluk âlemine uçtu kanat kanat,

Huzur içinde, ölümsüz Ahmet Kabaklı.” (s. 545)

**

Bir çınar devrildi. İri mi iri…

Serildi toprağa, dallı yapraklı,

Sevecen, sımsıcak bizlerden biri,

Rahmete kavuştu Ahmet Kabaklı. (s. 548)

**

Yüz yaşına gelen ehl-i fazilet,

Kızgınlığı bile gerçek zarafet.

Üstüne sinmişti fazl-ı nezaket,

Feraseti etti her zaman haklı,

Şeyhül’l-muharrirîn Ahmet Kabaklı. (s. 557)

Bir milletin büyüklüğü ve itibarı millî ve manevî önderlerine gösterdiği saygı ve sevgi ile ölçülür. Tarihe mal olmuş değerlerimize sahip çıkmaz, onları tarihin nisyan karanlığına terk edersek, niye büyük fikir adamları yetiştiremiyoruz demeye hakkımız olmaz. Bu sebeple, Türk Edebiyatı Vakfı mensuplarını böyle kıymetli bir eseri kültür hayatımıza kazandırdıkları için tebrik ediyor, doğumunun 100. yılında Ahmet Kabaklı Hocamızı rahmetle anıyoruz. Ruhu şad, mekânı cennet olsun…