Ah melanet Ergenekon ah...
Bir yandan yemek yiyor, bir yandan da akşam haberlerini izliyordum. Başbakan’ın son bomba olayı konusundaki açıklamasını duyunca ağzımdaki lokma boğazıma kaçıyordu. E vallahi bravo. Olayı bu konuya bağlamalarını bekliyordum ama herhalde soruşturma falan sona erer de sanki bir şey bulmuş gibi sonra bir suçlama yaparlar sanıyordum. Aslında bu açıklama çaresizliklerinin en güzel kanıtı. Anıtkabir’de yatan Mustafa Kemal, para verdi, düzenledi bu saldırıyı demediğine şükretmeli.
Bana bu saldırı neyi hatırlattı, bir bilin bakalım. Hani popülaritesini kaybettiği zaman, Turgut Özal’a Kartal Demirağ’ın yaptığı veya yaptırıldığı söylenen bir suikast girişimi vardı ya, ne hikmetse onu çağrıştırdı.
O zamanlar da popülaritesini kaybetmiş olan Turgut Özal’a ateş eden saldırgan, isabet ettirmemesi imkânsız bir hedefi şaşırıp, Turgut Bey’in önündeki mikrofonun ayağına kurşunu isabet ettirmiş ve seken kurşun da Turgut Bey’i parmağından yaralamıştı. Ne hikmetse bu tahkikat derinleştirilmemiş ama karanlık köşelerde vebali boyunlarına, bu saldırının bir oyun olduğu söylentileri yayılmıştı. Ve hatta bir başka keskin nişancının salonda olduğu ve bu usta atışı onun gerçekleştirdiği falan yazılıp çizilmişti. Herkes o günlerde yayınlanan haberleri unutmuş anlaşılan.
Şimdi de askerler, günahları kadar sevmedikleri ve her darbede yüzlercesi içeri alınan DHKP-C elemanlarına, Ergenekon çeteleri adına sipariş verip, kale gibi korunan AKP genel merkezi ve Adalet Bakanlığı’nda, kameralara aldırmadan, boş oda arayıp, adam olmayan yerlere bomba atıp, lav silahı ile ateş açmışlar. Ne hikmetse tam da bebek katili Öcalan’ın Türk halkı konusunda fetva yayınlamasından ve Türkiye’nin, terör örgütü önünde diz çöktürüldüğünün ilan edilmesinin ardından, partinin puan kaybettiği bir sırada gerçekleşti bu saldırı.
Buyurun gerisini siz düşünün ve karar verin.
Gelelim dış politika konularına. Gördünüz Obama’yı, İsrail konusunda, en iyi ve en yakın dostumuz dedi. Bu da Erdoğan ve Türkiye’yi geri plana itti demektir. Konu İran olunca İsrail başbakanı en yakın dostumuz ABD’yi filan sallamaz, saldırırız tehdidini savurdu. Aslında İsrail doğru söylüyor, geçmişte bunu yapmıştı, gene kolaylıkla yapar ve ABD de peşinden gider.
Tayyip Bey’in İsrail aleyhine sarf ettiği Viyana’daki sözlerinden çark ettiği de ortada. Belli ki Washington bu konudaki baskısını artırmış bulunuyor. Ayrıca Orta Doğu konusunda ve özellikle Suriye olayında bizim sınırlar içinde tasarlanan bir oyunu da ABD yemediğini açıkladı; Kimyasal silah oyunu.
Biliyorsunuz, defalarca bizimkiler, ABD’yi ve Batı dünyasını, Esad üzerine salıvermek için Şam’ın kimyasal silah kullandığı söylentisini yaymışlardı. Sonuçta Esad ve adamları, kimyasal silah kullanmadılar. Bu kez de başta ABD olmak üzere kimyasal silahı kullananın Suriyeli çapulcular olduğunu biliyor. Obama bile doğrudan Esad’ı suçlamadı. Ve hatta Netanyahu’nun dolduruşunu bile yemedi. Amerikalılar, Suriye’de kimyasal silah kullanıldığını inkâr etmezken, bunu Şam hükümeti yaptı diyemedi. Ama işin esas gırgır tarafı, Tayyip Bey’in çapulcularına kimyasal silahları kimin verdiği. İşte bu pervasızlık Washington’u korkutuyor.
Evet, artık AKP iktidarı ve uyguladığı yönetim şekli kendisini bile aştı. Bir yerde kendisi de artık eklenti ve yandaşlarını kontrol edemiyor. Bir yerde alttan alta bir kaynama ve iktidar kavgası başladı. Bunu yabancı basın ve dışarıdan görmemek imkânsız. Ama sizler içerideki afyonlama ile kafayı bulduğunuz için sizlere ne verilirse onunla yetinme yolunu seçiyorsunuz. Yandaşlar arasında bile gidişatın tehlikesini görenlerin uyarıları, ekmeklerine neden oldu. Sevgili Hasan Cemal, kendisine ağabey diyen patronlarının hışmına uğradı.
Bekleyin daha çok yandaş hışma uğrayacak. Onlar da doğruyu savunmak için değil de başlarına yolun sonunda geleceklerden korunmak için uyarıda bulunuyor ve iktidar süresini uzatmak istiyorlar. Ama herkes sarhoş, bir grup da tam duman altı, bekleyin görün. Gidişat çok gürültülü olacak ve altında kalanlar da çok olacağa benziyor.