Adrenalini çok seviyor olmalılar
Benzetmek gibi olmasın tam “Yatağımdaki Düşman” senaryosu. Bire bir tercümesi “Düşmanla Uyumak”; bizde reytingi uçkurla bağlamak alışkanlığı kronik bir hal aldığı için böyle çevirmeyi uygun görmüşler demek ki...
Hikaye şu: Dışarıdan bakınca pek mutlu, pek uyumlu çiftin, aslında hiç de sanıldığı kadar ideal bir birlikteliği yoktur. Hatta film boyunca takıntılı kocasından kaçma-kurtulma çabasına tanık olduğumuz kadın açısından durum “Allah düşmanımın başına vermesin” derecesindedir. Maruz kaldığı baskıya biattan yorulmuş, işi ‘kimlik değiştirme’ noktasına vardırmıştır...
Anayasa Değişikliği Paketi’ndeki maddelerden -şimdilik- birinin, bazı AKP’lilerin de ‘hayır’ oylarıyla geçmemiş olmasını izah etmeye çalışan ‘bir kısım medya’ya, olayı illa bir senaryoya bağlama şartı getirildiyse... Yok ‘Yalçınkaya’nın Adamları’ydı, yok ‘Kaos Planı’ydı, yok ‘Kara Senaryo’ydu, hele hele ‘Ergenekon ve Adamları’ydı diye zorlamaya gerek yok... Tabii komedi çekmeyi planlamıyorsanız...
Bu da bir davulun sesi uzaktan hoş gelir hikayesi değil mi sonuçta. Özgürlük, adalet, kalkınma vaadlerine kanarak bir siyasi partiyle birlikteliğe imza atmış ama kapalı kapılar ardında işin renginin öyle olmadığını görmüş, psikolojik şiddete maruz kalmış milletvekilleri de, yakalarında taşıdıkları ‘kimliği değiştirmek’ pahasına, baskılarını legalleştirme çabasından kaçmış olamazlar mı? Bu ülkede “demokrasi” varsa, buna inanmak neden böylesine güç? Neden tam da Başbuğ’un “ihanet” suçlamasına veryansın ettikleri gün, milletin iradesini temsil eden vekilleri sık boğaz ediyor yandaş medyadakiler;
“Açıklayın kimliklerinizi hainler!..”
Neden Genel Başkan’ın sözünün üstüne söz söyleyen “Ergenekoncu” oluyor dakikasında... Öyleyse bile... “Ergenekon”un, diktaya boyun eğmemeyi öngören “iyi bir şey” olduğunu göstermez mi bu çıkışlar! Darbeci değil de demokratik bir şey. Baskıcı değil de özgürlükçü. Göz göre göre kendi medya mahkemelerinde akladıklarına göre, asıl gizli “Ergenekoncular” bu manşetleri atanlar mı yoksa...
Nasıl tuhaf bir yapılanmaysa bu Ergenekon; Amaçları iktidar partisini bitirmek ama içine Alevilerden, milliyetçilerden, sosyal demokratlardan filan oy çalarak, muhalefet partilerinin iktidarını engelleyecek “adamlarını” yerleştiriyor; bir kere daha “tek başına” iktidara gelmesini sağlıyorlar... “Adamları”, bu arada bakan, Meclis Başkanı filan oluyor. Yani o saatten sonra düşürseler düşürseler kendilerini düşürecekler... Yandaş medyanın dünkü manşetlerine inanacak olursak, şuna da inanmak durumundayız; Bu Ergenekoncularda ya “kuş” kadar beyin yok, ya da tek dertleri “adrenalin”... Bağımlılar!
Da... İddia olunan örgüt kadrosuna bakınca; kiminde kalp, kiminde şeker, kiminde tansiyon... Aman diyeyim yani...
***
Mütarekeciler masum kalır
Emin Çölaşan’a göre, günümüz medyasında AB fonları ve ihalelerle beslenenler, Milli Mücadele’yi başlatanları hırsız sürüsü, çeteci, alçaklar topluluğu olarak tanımlayan İstanbul basınına rahmet okutacak cinsten
Genelkurmay Başkanı Başbuğ, son karakol baskınında ve verilen öteki şehitlerde kendilerini eleştiren AKP medyasına sert sözlerle çattı ve onları mütareke basınına benzetti:
“Mütareke basını bile bu kadar hain değildi” dedi.
Bu sözler genelinde çok doğrudur ama eksiktir.
Neydi mütareke basını?
Vatanın dört bir yanı, Osmanlı’nın başkenti İstanbul dahil işgal edilmiş, Anadolu’da İstiklal Harbi başlamıştı.
İşgal altındaki İstanbul’un gazeteleri, Milli Mücadele’yi başlatanlara ana avrat sövüyor, onları hırsız sürüsü, çeteci, Padişah’a isyan eden alçaklar topluluğu olarak tanımlıyor ve yakalanıp idam edilmelerini istiyordu.
İstanbul’da kurulan düzmece Padişah mahkemeleri, Mustafa Kemal Paşa dahil, hepsinin idam hükümlerini çoktaan vermişti bile!
İşgalden yanaydılar
Gerek o günlerin gazeteleri ve gerekse mahkemeleri, tümüyle iktidardaki güçten, Padişah Vahdettin’in ve işgalcilerin gücünden yanaydı.
Günümüzde, bu olanlardan yaklaşık 90 yıl sonra teknoloji doğal olarak çok gelişti. Şimdi hain mütareke basını kalmadı.
Onun yerini gazeteleri ve televizyonlarıyla hain mütareke medyası aldı.
Onların da tamamı iktidar gücünden, yani AKP’den yana.
Mütareke basını vatanı kurtarmak için savaşanlara söverdi, günümüzün mütareke medyasının fonksiyonu başka:
Cumhuriyet’in ilkelerini yıkmak. Türk Ordusu’nu yıpratmak. Türkiye’yi irtica odaklarının oyuncağı yapmak.
ABD ve AB’nin kucağına oturmak. Kürtçülük olayını geliştirmek. Yolsuzlukları, vurgunları savunmak. Hukuku ve adaleti ele geçirmek, gerekirse çiğneyip yok etmek.
Paşa eksik söylemiş
Mütareke basının arkasında Vahdettin, İngiliz ve Yunan para gücü vardı.
Günümüzde mütareke medyasının arkasında ise iktidarın para gücü var.
Ne kadar satılmış ve kiralanmış adam varsa içlerine aldılar.
AB fonlarından, medya patronlarına devletten verilen ihalelerle besleniyorlar.
İlker Paşa doğru söylüyor ama bugünkülerle kıyaslandığında, geçmişteki hain mütareke basını masum kalır, çocuk oyuncağı kalır. l Emin Çölaşan / Sözcü
***
Kara koalisyon
Siyaset ve demokrasi penceresinden yapılan iş az akıllı bir iştir. PKK ile aynı hedefe hizmet etmektedir...
Koalisyon şudur: 12 AK Partili, BDP, CHP, MHP... Ama endişe duymaya gerek yok, paketin en önemli maddesi bu değildi ve bu tren, değişim treni, direnenlere, direnler arasına katılan Türk ve Kürt milliyetçilerine rağmen yola devam edecek...
Ali Bayramoğlu / Yenişafak
***
Derin zihniyet
CHP, MHP, BDP... Uzlaşma böyle bir şey olmalı!
Bu vesileyle statükonun daha fazla ciddiye alınması gerektiği anlaşılmıştır. Bu derin zihniyet hiç öyle zannedildiği gibi aciz olmadığı, zamanın ruhuna karşı dirençli olduğu dün bir kez daha görülmüştür.
Malum zihniyetin üç benzemez siyaseti aynı safa dizecek kadar ve dahası “Bu paket 330’un altına düşerse Ergenekon kazanır” diyenleri bile sandığa göndermeyecek kadar irade sahibi olduğunu unutmayalım.
Mustafa Karaalioğlu / Star
***
Anormal de oldular
“Normal” bir AKP milletvekili nasıl olur da “evet” oyu vermez? “Türk Gladyosu” denilen Özel Harp Dairesi’nin komutanı olan Tuğg. Kemal Yamak bir zamanlar (özetle) ne demişti: “Her partide teşkilattan adam bulunur.”
Unutmadan: Islak imzalı Eylem Planı’nda da “parti içindeki adamlarımızdan” denmiyor muydu? Onlar, işte bunlar! Emre Aköz / Sabah
***
Saf olmayın lütfen
Bence olanlar açık; AK Parti içindeki Ergenekon şebekesi harekete geçti. ’AK Parti’de Ergenekon’un ne işi var?’ dediğinizi duyar gibi oluyorum. Siz de AK Parti yöneticileri gibi saf olmayın lütfen.
Balyoz’dan Kafes’e, oradan da ıslak imzalı bitirme planına kadar ’şebeke’nin neredeyse tüm belgelerinde AK Parti içindeki adamlarından, harekete geçirilecek bağlantılardan söz ediliyordu.
Şimdi kimse çıkıp da lay lay lom bir tavırla ’gruba hakimiz’ edebiyatı yapmasın. AK Parti’de ’İttihatçı’ milletvekilleri cirit atarken, İttihatçılıklarıyla övünürken, İttihatçıların ’pisliklerini’ alenen savunurken ve siz de bunları seyrederken parti grubuna hakim olamazsınız.
İhsan Dağı / Zaman
***
Kaos planı devrede
Bir yanda ülke terör yoluyla yeni bir kaosa doğru sürüklenmek istenirken, siyaset oyunları da devreye sokuluyor.
Ve herkesin kafasındaki aynı soru: Bu kırılmayla acaba 28 Şubat benzeri bir milletvekili pazarı mı açılıyor? Dahası CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın çok net çağrısı var:
“Türkiye’yi bu gidişten ancak sorumlu vatansever AKP’li bir avuç milletvekili kurtarabilecektir. Sorumluluk büyük ölçüde onların da omuzlarındadır. Onların gerektiği anda en iyi şekilde görev yapacakları umudumu hâlâ koruyorum.” Mahmut Övür / Sabah
***
Yeniyetme kalleşlik
“Yandaş” denilen medya içinde, sayısı bir elin parmaklarını geçmeyen öyle bir kesim var ki, mesleğimiz adına gerçekten utanç duyuyorum. Gammazları kastediyorum. Acaba 27 Mayıs’tan önce mağdur olmuş, hatta hapse girmiş gazeteciler, Demokrat Parti yanlısı gazetecileri gammazlamışlar mı? Cadı avı başlatmışlar mı? Ben bir örneğini göremedim. Anladığım kadarı ile o dönemde çalışan gazeteciler böyle bir mesleki utançla malul değildir. 12 Mart dönemime baktım. Orada da yok. 12 Eylül öncesi ve sonrasına baktım. Birbirleriyle polemiğe girmişler, ağır yazılar yazmışlar. Ama meslektaş gammazlama, patronuna seslenip, “Sen iyisin, onlar kötü. Onları at bizi al” yazıları. Hayır hiçbirinin alnında böyle bir mesleki utanç yok. Bu yeniyetme kalleşlik, gammazlık, bu kadar aşağılara düşüş neden? Bir Amerikan atasözü vardır. Birinin gerçek karakterini mi öğrenmek istiyorsun, eline güç ver, hemen öğrenirsin. Ertuğrul Özkök / Hürriyet
***
Hak - İş Başkanı Salim Uslu, “Kimse Taksim’i söke söke almadı. Bu hükümetin iradesidir” demiş. Buna da şükür! “Biz istemedik, Tayyip Erdoğan zorla verdi” de diyebilirdi.
Fahrettin Fidan
***
Top hükümette
Deniz Feneri e.V. Derneği’nin Türkiye’deki para hareketlerini inceleyen savcılar, Vakıfbank’ın iki çalışanı hakkında dava açtılar. Bankacılar, savcılığın istediği bilgileri göndermemişler. “Almanya’daki Vakıfbank ayrı tüzelkişiliğe sahiptir” gerekçesiyle açıklıyorlar. Bu soruşturma başladığında doğan çocuklar, şimdi diş çıkarıyorlar! Ve bir kamu bankası, böyle önemli bir soruşturma ile ilgili bilgileri savcılığa göndermek istemiyor. Söz konusu bankanın, bir tek emirle yüz milyonlarca dolar krediyi, hükümet yandaşı olması için bir basın kuruluşunun satın alınmasına tahsis ettiğini de biliyoruz. Yani eğer hükümet isteseydi, Vakıfbank bu bilgileri, geciktirmeksizin savcılığa yollayacaktı. O zaman ne “ayrı tüzelkişilik” kalacaktı, ne de görevli memurların işlerini ihmal etmeleri!
Mehmet Y. Yılmaz / Hürriyet
***
Açılım Taksim’de
Hani sinema sanatçıları, şarkıcılar ve edebiyatçılar hükümetin açılımlarına çok meraklıydı ve hepsi görev almak, kendilerine ne görev düşerse yapmak istiyorlardı...
İşte Başbakan Erdoğan, en büyük açılımı gerçekleştirdi: 33 sene sonra Taksim Meydanı işçilere açıldı, bir tabu yıkıldı, olay da çıkmadı, bir şenlik havasında İşçi Bayramı kutlandı...
Açılım hevesiyle kahvaltıya koşa koşa giden sanatçılarımız neredeydi peki? Açılım prensesi Lale Mansur mesela? Başbakan’ın prensi Cem Yılmaz? ‘Yeni Elif Şafak’ olmaya aday Ayşe Kulin? Neden en önemli açılımda Taksim Meydanı’ndaki 1 Mayıs kutlamalarında değillerdi? Oray Eğin / Akşam
***
İleri demokrasi...
Haberi okuyunca işte ileri demokrasi dedim.. Böyle olmalı..
Başbakan her TOBB üyesi bir kişiyi işe alsın, işsizlik oranı düşsün demişti ya..
TOBB ‘olur mu böyle şey’ diye karşı çıkmıştı.. Hatta kimileri ‘bir kişi çıkaralım, bir kişi alalım’ diye işi espriye vurmuştu ya..
Hani TOBB yönetimi basın toplantısı düzenlemişti de Başkan Hisarcıklıoğlu arazi olmuştu ya..
Eee..
Dün gazetelerde görmüşünüzdür.. TOBB iştiraki olan 16 şirkete aynı anda inceleme başlatılmış..
Mehmet Tezkan / Milliyet
***
MİNİ YORUM
Nasıl da unuttum
TGC, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un medyaya yönelik sözlerinin rahatsızlık verici boyutta olduğunu belirten bir açıklama yayımladı. Keşke bu ‘rahatsızlık verici’ açıklamaya gerek kalmaması için, gazetecilik adına ‘rahatsızlık verici’ yayınlar yapan meslektaşlarına eleştiri getirebilmiş olsalardı. Yapamazlardı değil mi; çağdaş mütarekecilerden birini yılın gazetecisi seçip teşvik bile ettiklerini nasıl unuttum!