Adnan Cahit Ötüken'e saygı...
Sevgili okuyucum; esas konumuza girmeden önce, bir-iki cümlelik sözüm olacak... Vatanımız örseleniyor. Hainler canımızı yakıyor. Bizi korku iklimiyle kuşatmaya çalışıyorlar. Ama korkmayacağız! Bu bir millî mücadele! Devletimizi yönetenlerin 'çözülmelerle' oyalandıkları süreçte affedilmez ihmalleri elbette var. Ama her şeye karşın binlerce yıllık devlet geleneğimizle bu ihanet sarmalını yok edeceğiz. Buna hepimiz inanmalıyız. Türk milletinin başı sağ olsun!
Ve konularımız...
Değerli okuyucum; vefalı, bilge insan Prof. Dr. Sayın Necmeddin Sefercioğlu -âdeta bizleri mahcup edercesine- ne yaptı biliyor musunuz? Ülkemize 'Millî Kütüphane' anlayışını yerleştiren, vatansever, büyük kültür insanı Adnan Cahit Ötüken'i anlamlı bir eser ile bizlere hatırlattı! Kitabın adı: "Türk Millî Kütüphanesi'nin ve Çağdaş Kütüphaneciliğin Kurucusu Adnan Cahit Ötüken". Kitap tümüyle, rahmetli Ötüken'in bilgiyle harmanlanan yaşamını, anlamlı çalışmalarını ve yıllarca kütüphane konusuna verdiği emekleri anlatıyor. Bu eser sıradan bir 'kişiyi tanıtım' kitabı değil. Bu eser, Cumhuriyetimizin özellikle 40'li yıllarda atak yapan kültür serüvenini de gözler önüne seriyor. Söz gelimi rahmetli Ötüken'in 1942-1957 yılları arasında Ankara Radyosu'nda 'Kitap Saati' programlarını sunduğunu da belirtiyor. Nitekim yazar, 6. Sayfanın dipnotunda şöyle diyor: "Ben onu Ortaokul öğrencisiyken (1943-1946) Nevşehir'deki evimizde bulunan bir akümülatörlü radyodan bu 'Kitap Saati' konuşmaları ve sesi ile tanımıştım." Adnan Cahit Ötüken'deki kütüphane kurma aşkı, elbette Türk milletini kitapla, bilgiyle buluşturma amacını taşıyordu. Almanya'da kütüphanecilik konusunda edindiği bilgileri, bin bir emekle ülkemizde uygulamaya başladı. Özellikle Başkentimizdeki Millî Kütüphane bu dâhi insanın eseridir. Kütüphaneciliğin bir bilim dalı olarak üniversitelerimizde görünmesinde bu vatansever insanın büyük payı var. O güzel insanı 4 Mart 1972 günü Karacaahmet mezarlığında sonsuzluğa uğurladık. Durağı uçmak olsun! Şunu da açıkça belirtmeliyim ki Sayın Necmeddin Sefercioğlu bu kitabı yazmakla çok anlamlı bir vefa örneği verdi. 114 sayfalık bu harika kitap, Ankara Üniversitesi yayını. Sayın Sefercioğlu'nu gönülden kutluyorum.
Diğer konumuz Şarkikaraağaç...
Efendim, sizleri kitaplarla buluşturmayı çok önemsiyorum. Fakat kimi zaman, bilgi yüklü öyle yoğun kitaplarla karşılaşıyorum ki; inanın anlatmada acze düşüyorum. İşte o kitaplardan birisi de "Kızıldağ'ın Gölgesinde, Tarihçesi ve folkloruyla Şarkikaraağaç" Bu görkemli kitabın yazarları olan Yrd. Doç. Dr. Salih Kürşad Dolunay ve Süleyman Dolunay bana kitap değil, adeta bir 'ateş topu' göndermişler! Çünkü bu kitabın her sözcüğü, her cümlesi bilimin tezgâhında özenle işlenmiş. Şarkikaraağaç ilçesinin coğrafyası, tarihi, doğumlar, düğünler, ölümler, bayramlar, halk hekimliği, inançlar, giysiler, Ahilik geleneği, halk mutfağı, sözlü edebiyat, oyunlar, oyuncaklar, tekerlemeler, el sanatları, halk oyunları ve daha neler, neler... Öyle ki yararlandıkları 80 kaynak kişinin adları ve adresleri de verilmiş. Açıkçası, ben size böylesine yoğun bir bilgi yığınını anlatmada gerçekten zorlanıyorum. Bilimsel verilerin ışığında hazırlanan büyük boy, 496 sayfalık bu kitap, dünyada yarışmaya girse, inanın konusunda birinci olur! Bu görkemli eseri topluma sunan Sayın Salih Kürşad Dolunay ve Sayın Süleyman Dolunay'ı gönülden kutluyorum. Okuyucularım bu güzelliğe Pegem Yayınevi'nin 0 312 430 67 50 numaralı telefonundan ulaşabilirler.
Ve Yesevî...
Sevgi dergisi Yesevî'nin 267. Sayısı yine dopdolu. Erdoğan Aslıyüce'nin "Pay edilen Türk yurdu", Ramazan Bakkal'ın "Bilim teknoloji diye bir meselemiz var mı?", Burhan Akgün'ün "Kırım Devleti ve kıyıma uğrayan Türkler", Yusuf Gedikli'nin "Türk kültüründe Kurt ve Bozkurt", Nazan Sezgin'in "Dünyada ve Türkiye'de Osmanlı arkeolojisi ve sanatı" yazıları kesinlikle okunmalı!
Esen kalın efendim.