Açılıp açılıp kavga ediyorlar, acaba bu neyin nesi?
AKP’nin Habur açılımı rezaletinin ardından yeni bir rezalete daha sürükleniyoruz. Bu seferkinin adına ne konulacak?
Bilemiyorum!..
Erbil rezaleti mi?.. Özçelik fiyaskosu mu?..
Yeni rezaletin ismini -Oslo sürecinde, Habur örneğinde olduğu gibi- yalnızca açılımın duvara toslayıp toslamayacağı değil, içerideki taraflar kavgası da belirleyecek. Çarşamba günkü yazımda, çapulcu Barzani üzerinden yürütülen yeni Kürt açılımının, hem Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı hem de Hükümet içinde yarattığı çatlakların ipuçlarını vermiştim. KDG Müsteşarı Murat Özçelik’in, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ile hazırladığı yeni planı gayri resmi yollardan basına servis etmesinden sonra işler bir süre iyi gider gibi gözüktü. Her kesim işin üstüne işine geldiği gibi atladı.
Türk milleti aldatılacak ya!..
Efendilerin büyük çıkarlarına da hizmet edilecek ya!..
Bu şer planda bile Abdullah Gül-Tayyip Erdoğan çekişmesi gizlenmeye çalışıldı.
Yine, “söz konusu Türkiye’yi bölmekse gerisi teferruattır” mantığından hareket edilerek yola çıkıldı.
Hani derler ya, “Allah’ın sopası yok ki” diye...
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, “Nereden çıktığı belli olmayan bir şey. Bir bürokrat, gazeteciye bir şeyler söylemiş, o da tuttuğu notlara kendi görüşlerini de ekleyip yazmış; bizim böyle bir planımız yok” deyince, yine “lastik patlattılar” .
Taraftar gazeteciler, haber kaynakları açık edip satışa başladı. Cumhurbaşkanlığı medya sözcüleri durumu idare edip yangının büyümesini önleme çabası içine girdi.
Eğer imkanlarınız müsaitse şöyle hem Başbakan tarafı hem de Cumhurbaşkanı tarafı gazetelerden ikişer tane alın; AKP komedisini bir seyredin. İnanın bana, Dümbüllü İsmail hayatta olsa kavuğunu tereddütsüz bunlara teslim ederdi.
Peşmerge reisi Barzani bile bunların durumuna bakıp gülüyordur. KDG Müsteşarı Erbil’e gidip harıl harıl görüşüyor. AKP iktidarı da içeride “vay efendim sen biliyordun da ben bilmiyordum. Sen az yetkilisin ben daha çok yetkiliyim, en çok da benim borum öter” kavgası yapıyor.
Bu kavgaları görünce, şu meşhur Habur açılımında bugüne kadar ortaya çıkmayan bir olay aklıma geldi.
Habur rezaletinin mimarı Beşir Atalay o zaman çalışmayı “çok gizli” yürütmüştü. Terör örgütü PKK ve sivil uzantısı BDP ile yürütülen çok gizli görüşmelerin sonucu Habur açılımının başlayacağı ilk olarak 16 Ekim 2009 Cuma günü terör örgütü yandaşlarının internet sitelerine düşmüş, bizleri yöneten AKP iktidarının mensupları ise ertesi günü konuşmaya başlamışlardı. Terör örgütü de Habur şovunu 19 Ekim Pazartesi günü yapmıştı.
Bu tarihleri niye tekrar verdim?
Şunun için:
Habur’u konuşurken bir hükümet yetkilisi aynen şunu söylemişti;
“Hükümetin içinde iki kanat vardı. KCK’ya o dönemlerde operasyon yapılmamasının nedeni, hükümetin içinde Beşir Atalay’ın başını çektiği ’KCK’yı şiddetten arındırılmış bir yapı olarak dikkate alalım’ diyen bir grubun varlığı idi. Bu süreci, bu grup yönetti. Oslo görüşmelerinin altında yatan mantık da buydu. Habur olayını da bu grup organize etti. Kabineden bazı bakanlar bile sonra öğrendiler bu olayı. Örneğin Sadullah Ergin ‘Ben olayı Cuma akşamı duydum’ dedi.
Hazır yeri gelmişken bir hatırlatma da biz yapalım;
KCK ile ilgili BDP Diyarbakır İl Başkanlığı’na yapılan operasyonlarda ele geçirilen belgeler unutturulmaya veya sümen altı edilmeye çalışılıyor. Orada çıkan belgeler çok önemlidir. Orada MİT ile yapılan Oslo görüşmelerini tamamlayıcı belgelere ulaşılmıştı. Terör örgütünün planı da bu süreçte belirlenmişti. 4 maddelik plana göre; “Yeni anayasada özerk Kürdistan ilan edilecek, Öcalan önce ev hapsine çıkarılacak, ardından serbest bırakılacak, PKK özerk Kürdistan’da polis gücü olarak kullanılacak, Birleşmiş Milletler veya NATO’nun bölgeye müdahalesinin önü açılacak”tı.
Hızlı tren faciasının sorumluluğunu gariban makiniste yükleyen AKP için fark etmez. Erbil rezaleti de er geç ortaya çıkacak. Bunu da Büyükelçi Murat Özçelik’e yıkar, çekilirler kenara...
Nasıl olsa ağlayan Mehmetçiğin anası!..
Yılanın Azerbaycan oyunu
Tayyip Erdoğan’ın İran ziyaretine denk düşen bir haber yayıldı medyaya. Haberin kaynağı, Foreign Policy dergisi. Haber, “Azerbaycan, İran sınırına yakın bir bölgede İsrail’e hava üssü verdi” şeklindeydi. Gerek Azerbaycan Savunma Bakanlığı gerekse Cumhurbaşkanlığı sözcüleri iddiayı net bir dille yalanlasalar da “bizim” medya pek görmek istemedi. Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı İdari Yetkililerinden Ali Hasanov, “Azerbaycan kendi topraklarından Türkiye, İran, Rusya ve Gürcistan’a karşı hiçbir eyleme izin vermedi, vermeyecek. Bazı muhalif güçler, uluslararası organizasyonlar ve onlara bağlı basın, bu tür haberler çıkartarak, Azerbaycan-İran arasındaki ilişkileri bozmayı amaçlıyor. Ancak bu odaklar amacına ulaşamayacak” dedi.
Konuştuğum tüm Azerbaycanlı yetkililer habere çok tepkililer ve “ bölgedeki gerginliği artırmak için İsrail’in yeni oyunu” yorumunda bulundular. Bir de diyorlar ki; “Bizim bağımsızlık şartlarımızın başında topraklarımızı yabancı güçlere kullandırmamak gelir.”
Anlayana!..
Önemli not: Yeniçağ Ankara Haber Müdürü Necdet Pekmezci, “Apo, Pilot ve Derin Devlet”, “Reis” ve “Yeşil-Derin Devletin Üvey Evladı” kitaplarının da aralarında bulunduğu eserlerini, Yeniçağ Ankara Haber Merkezi’nden Ceyhun Bozkurt da “Mission Kurdistan-ABD-PKK İlişkilerinin Stratejik Analizi (1978-2012)” ve “Amerikalı Diplomatların Güneydoğu Faaliyetleri” kitaplarını, Ankara Kitap Fuarı’nda 1 Nisan Pazar günü(yarın) Kripto Kitaplar standında 14.00-16.00 saatleri arasında imzalayacaklar. Bekleriz...