Açılım yanlışını kim, nasıl yaptı(rdı)?
Her şey Obama’nın ABD başkanı olmasıyla başladı. Çünkü bir önceki ABD Başkanı Bush, “İslamofaşizm” ile mücadele ettiğini söylemişti. Obama ise başkan seçilir seçilmez “ABD’nin İslam ile savaşı yoktur ve olamaz” demişti. Obama, Türkiye’ye gelmeden danışmanlarını Türkiye’ye göndermiş ve onların da “Kürt akil adamlar”la görüştüğü açıklanmıştı. Obama Avrupa’dan Türkiye’ye gelmiş ardından da İslâm ülkelerini ziyaret etmişti. Irak’tan ABD’li askerlerin çekilme takvimi de açıklanır.
Tam da bu sıralarda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İran’a giderken uçakta “İyi şeyler olacak” der. Cengiz Çandar, o sıralarda yazdığı yazıya “Obama’nın öncü kuvveti olarak Tahran’da” başlığını koymuştu. Bir başka yazısının başlığı da şuydu: “Çankaya’daki Abdullah ile İmralı’daki Abdullah”.
Tam bu sıralarda Hasan Cemal, Kandil dağına çıktı ve bir biri peşi sıra tespitlerini yazdı. Yazılarından birisinin başlığı şuydu: “Karayılan: PKK artık eski PKK değil”. Hasan Cemal’in yazdığına göre Karayılan şunları söylemiş: “PKK eskiye göre daha makul çizgide. Evvelce Bağımsız Kürt Devleti isterdi. Şimdi biz “Demokratik Özerk Kürdistan diyoruz” der. Diyalog yerinin İmralı olduğunu söyler. DTP adlı parti de “çözümün yeri İmralı” diye tutturur. Tam bu sırada İmralı’da Öcalan’ın “yol haritası” hazırlığı yaptığı kamuoyuna duyurulur. Avukatları Öcalan’ın 15 Ağustos’ta bir “yol haritası” açıklayacağını duyurunca, tartışmalar hızlanır. Bu arada M. Ali Birand şöyle yazar: “Ankara suskun. Bu suskunluk sürer Öcalan yol haritasını öne alıp, kamuoyuna açıklarsa, Kürt sorunu ve PKK olayında top Öcalan’a geçecek hepimiz Öcalan’ın çözüm önerilerini konuşacağız”. Ertuğrul Özkök ise “Bugüne kadar Öcalan’la gerçekçi bir ilişki kurulmamasını tarihi bir yanlış olarak” niteler.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “Türkiye kendi iradesiyle çözümler üretir. Bunun meşru zeminleri bellidir. Bunların dışında zemin aramamak lazım” açıklaması yapar. Bu durum Abdullah Öcalan’ın “yol haritası”ndan önce, iktidarın bir şeyler açıklayacağının “ön habercisi” olarak görülür. Bu arada Cumhurbaşkanı’nın “Siz çözmezseniz, başkaları gelir çözer” anlamına gelen sözleri tartışma yaratır.
Açılım ayrıntı, bölücülük baki!
Bu arada Öcalan’ın “yol haritasının” ana hatları belirmeye başlar. Öcalan devlet çatısı altında, Kürtlerin kendi sporunu, eğitimini, dini örgütlenmelerini, meclisini, belediyelerini, “hatta özsavunma gücünü” yapılandırabilmesini önerir. Bu bağlamda hepsi aynı görüşte olan akademisyen ve gazeteciler arasında “Kürt Çalıştayı” yapılır. Ardından İçişleri Bakanının ve AKP’nin halen devam eden sayısız “Kürt/Demokratik açılım” görüşmeleri yapılır.
Sonra Habur’dan bir grup PKK’lı terörist Türkiye’ye sokulur. “Öcalan istedi, geldik. Pişman değiliz” derler. İş sarpa sarar. Sonra Reşadiye, Tunceli ve Şemdinli saldırıları gerçekleşir.
Türkiye, Şemdinli saldırılarını konuşurken Diyarbakır’da BDP, elinde bulunan belediyeleri “özerkleştirmek” için mücadele kararı alır. “Siyasi yetkiyi halka devretmek” adı altında ilk aşama olarak belediyelerin, üzerlerindeki İçişleri Bakanlığı’nın yetki ve otoritesini reddetmeye hazırlandıkları kamuoyuna duyurulur. Yapılmak isteneni hâlâ ne anlama geldiğini anlamak istemeyenlere bir kez daha duyurulur.