Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

ABD’ye ayarlı gel-git politikası

2010, Türkiye’nin Libya ile otuz milyar dolar hacmine ulaşan ekonomik ilişkisinin olduğu yıldı. Libya lideri Kaddafi’nin elinden “ödül” almak üzere Türkiye’den sefer düzenlendiği yıldı.
2011 ise Libya liderinin kellesi için Bingazi’ye sefer düzenlenen yıl oldu.
2010, Suriye ile ilişkileri, Orta Doğu ve İslam ülkelerine açılmakta tarihi olarak nitelendirilecek gelişmelerin yaşandığı yıldı. Türkiye ile Suriye arasına tarihin koyduğu soğuk duvarları kaldırmak için adım atılıyor, iki ülke arasında mayın tarlalarının yok edilmesi için kararlar alınıyordu. Türkiye ile Suriye arasında iki millet bir devlet gibi hareket edilmeye başlandığı yıldı. İki ülke arasında pasaport, sınır, vize düzenlemeleri yapılmış, ardından iki ülke hükümetleri birlikte yüksek strateji toplantıları yapar hale gelmişti. Türkiye ile Suriye liderleri birbirlerinin ülkelerine turistik ve çok özel ziyaretler gerçekleştiriyorlardı.
2011’de Suriye’den Türkiye’ye mülteci akımı başladı, dolayısıyla her iki ülke de birbirlerinin sınırlarını daha dikkatli bir biçimde kollar hale geldi. Türkiye’nin Suriye’ye ekonomik, Suriye’nin ise Türkiye’ye gümrük ile ambargo koyduğu yıl oldu. Türkiye ile Suriye ilişkileri savaş hariç en kötü dönemini yaşıyor.
2010, Türkiye ile İran arasındaki ilişkilerde görülmedik sıcaklığın yaşandığı bir zamanı işaret ediyordu. Amerikasız, Avrupa Birliği karşı bir duruş içinde İsrail küplere binmiş iken 14 Nisan 2010 tarihinde Lula ile Erdoğan’ın Washington buluşmasından bir ay sonra, “nükleer takas” anlaşması Tahran’da imzalanmıştı. Türkiye tarihi komşusu olan İran’a yönelik bir harekâta şiddetli bir biçimde karşı çıkmıştı.
2011 yılında ise Türkiye önce ABD sonra da NATO ile görüşmeler sonucu İran’a karşı Malatya Kürecik’e ABD “Füze Kalkanı” nı yerleştirme kararı almıştır. Buna karşın İran da kendisine yönelik olarak kurulan ABD Füze Kalkanı’nın öncelikli hedefi olduğunu açıklamıştır.
2010’da ABD işgal kuvvetleri, hem Irak’taki merkezi hükümeti hem de Irak’ın kuzeyinde örgütledikleri Barzani özerk yönetimini güçlendirerek, kendi ayakları üzerinde durmasını sağlayacak son adımları atıyordu. Türkiye de Kuzey Irak Kürt yönetimiyle ilişkilerini güçlendirmek için teşvik ediliyordu. Irak’taki Maliki hükümeti ile Türkiye arasındaki ilişkiler de giderek gelişiyordu. Barzani, Türkiye’de “devlet başkanı” protokolü ile karşılanır hale gelmişti.
2011 yılında ABD işgal kuvvetleri Irak’tan çekildi. Irak Cumhurbaşkanı yardımcısı hakkında, Maliki hükümeti tutuklama kararı çıkarttı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sünni Haşimi, Kuzey Irak Kürt Yönetimi’ne sığındı. ABD’nin üst düzey yetkilileri ise üst üste Ankara’ya gelip gittiler. Irak’taki Maliki hükümeti, Türkiye’nin Suriye’yi baypas ederek Irak üzerinden Orta Doğu’ya yapmak istediği ticari açılıma izin vermeyeceğini açıkladı.
2011 yılında Türkiye’nin Orta Doğu açılımı fiilen İran, Irak, Suriye yani Şii hilali tarafından bloke edilmiş oldu. Böylece Türkiye’nin doğu ve güney doğusundaki hinterland, Kuzey Irak Kürt yönetimi ve Kandil’deki terörist unsurlardan ibaret kaldı.
2010’da “bir millet iki devlet” olarak nitelenen Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişkiler, önce iddia sonra bir gerçek olan “Zürih Protokolleri” ile sarsıldı. Gelişmeler üzerine Azerbaycan Türkiye’ye verdiği doğal gazın fiyatını artırdı. Her iki ülke arasında da karşılıklı olarak bayrak krizi yaşandı. Ermenistan ile Türkiye arasında imzalanan protokol ile “Yüzyıllık tarihi sorun tarih olacaktı”.
2011 yılında Türkiye ile Azerbaycan arasındaki güvensizlik sürüyor, Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkiler ise 2010 yılından daha kötü bir ivme kazanmış durumdadır.
Gerçekler Türkiye’nin süreklilik arz eden bir dış politikasının olmadığını, dış politikada ABD endeksli bir gel-git politikasının yaşandığını göstermektedir!

Yazarın Diğer Yazıları