Abdullah Gül Başbakan’ken, AİHM’de devletinden davacıydı...

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Tunus’a giderken uçakta gazeteci dostlarına ne demiş?
“Rövanşizm daima kötüdür”.
Kimi kastederek söylüyor?
Apaçık ortada; Recep Tayyip Erdoğan...
Tayyip Erdoğan, Gül uçağa binmeden önce CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu için, “Kendi ülkesini başka ülkelere şikayet eden aciz siyasetçi” demişti.
Millet Tayyip Erdoğan’a efsunlu, her dediğini de yiyor ya!..
Dün olup bitenleri de kimse hatırlamaz nasıl olsa!..
Salla, salla gitsin...
Öyle değil!..
Ben size yine hafıza kartı görevimi yapayım...
1998 yılında Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne kayıt yaptırmak isteyen Hayrünnisa Gül’ün işlemleri, “türbanlı olduğu” gerekçesiyle yapılmamıştı. O dönemde Fazilet Partisi milletvekili olan Abdullah Gül, oldukça sert bir açıklama yapmış ve tüm iç hukuk yollarına başvuracağını, daha sonra da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gideceklerini ilan etmişti.
Hayrünnisa Gül, 2002 yılında iç hukuktan sonuç alamayınca AİHM’e başvurdu.
3 Kasım seçimlerinin ardından Abdullah Gül Başbakan olunca, davayı geri alıp almayacaklarını bizzat sormuştum. Gül’den, “Yurt dışında bir mahkemede devletiyle davalı bir Başbakan görüntüsünün doğru olup olmadığını” değerlendirmesini istemiştim. Gül, “Bir inceleteyim bakalım” cevabını vermekle yetinmişti. Hayrünnisa Gül de Abdullah Gül’ün Başbakan olmasının ardından gazetecilere “Dava hakkını bana kocam değil, devlet verdi. Onun Başbakan olması benim haklılığımı değiştirmez. Başvurumu geri çekmeyi düşünmüyorum” demişti.
Abdullah Gül Başbakanlığı bıraktıktan sonra 2004 yılında Dışişleri Bakanı iken dava, 2 Mart’ta AİHM’den çekildi. Hayrünnisa Gül, gerekçesini ise “Kararımın temel nedeni, yargı kararlarının tartışılmasına fırsat vermemek, güven ve saygıyı sağlamaktır” diye açıklamıştı. Hayrünnisa Gül, “Oysa yapılan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin vatandaşlarına tanıdığı, ’AİHM’e bireysel başvuru hakkı’nı kullanmaktan ibaretti. Hukuka uygun bir hak arama yoluydu. Ancak, eşimden dolayı bu davada çift taraflı, yani hem davacı hem davalı konuma gelmiş bulunuyorum. Tarihsel bir süreçte, bu durumu öngörememiştik. Ben müracaat ettiğimde durum böyle değildi, o dönemde eşim ne Başbakan ne Başbakan Yardımcısı ne de Dışişleri Bakanı’ydı. Ne yazık ki bu dava siyasallaştırılmıştır. Bu konuyla ilgili benzer davalar zaten AİHM’in gündemindedir’’demişti.
Abdullah Gül Başbakan’ken ” çift tarafı “ göremeyen Gül ailesi, bir yıl sonrasında nasıl böyle bir ileri görüşlülükte bulunmuşlardı, acaba?
Başbakan olduğunda davayı çekme, Dışişleri Bakanı’yken çek!..
“Rövanşizm daima kötüdür” derken Abdullah Gül, bir zamanlar dava arkadaşı olan Tayyip Erdoğan’ı bu olayla alakalı değil, daha ileri ölçülerde uyarıyor bence...
Erdoğan, Gül’ün “the uyarısını” dikkate alsa iyi olur.
Zararın neresinden dönsen kârdır!..
Ne de olsa ileri görüş meselesi...


İyi okunması gereken öneri

Yeni anayasa yapma çalışmaları çerçevesinde mesai yapan TBMM Anayasa Uyum Komisyonu’na yüzlerce öneri geliyor. Cemil Çiçek’in yazılı davetine icap eden Karadeniz Teknik Üniversitesi Mezunları Vakfı da TBMM’ye dikkate alınması gereken çarpıcı bir metin bıraktı. Tabii ki bu metinde, ” üniter devletin bölünmesi “, ” Türklük tanımının değiştirilmesi “ ve ” Kürtçe’nin ana dil olması “ gibi öneriler olmayınca malum basın pek de iltifat etmedi.
Herkes görevini yapar!..
KTÜ Vakfı’nın Meclis’e sunduğu Anayasa önerisi metnindeki şu uyarılara dikkat çekelim:
-” Yapılacak anayasada; Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesi ile taşınan değerlerin koruma altına alındığı mevcut anayasadaki “ilk üç maddesi” ve bu maddeleri koruma altına alan “dördüncü maddesi” asla ve asla Anayasa tartışmalarının konusu yapılmamalıdır. Türk milletinin anayasasının ruhunun yaşadığı bu maddeler aynen muhafaza edilmelidir.
Bilindiği gibi Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesi, Türk milletinin yaşama ve yaşatma istek, arzu ve iradesinden doğan, kökleri binlerce yıllık Türk tarihinin derinliklerine kadar uzanan, milletimizin köklü kültür ve inanç değerlerinden güç alan, kurduğumuz devletlere ve imparatorluklara yön veren, yol gösteren Türk milliyetçiliğidir. Yapılmak istenen anayasanın da kılavuzu yine bu temel felsefe olmalıdır. Millî iradeye saygının ve demokrasiye bağlılığın bunu gerektirdiğine inanıyoruz. “
-” Vatandaşlık tanımı ile ilgili 1982 Anayasası’nın 66. Maddesi’ndeki mevcut düzenleme aynen muhafaza edilmelidir. Asla unutulmamalıdır ki, bu vatan Türk vatanıdır. Üzerinde yaşayan millet de tarihin en eski, en köklü milleti olan Türk milletidir. Türk milleti devletiyle vatanıyla hür ve bağımsız olarak kıyamete kadar yaşatılmalıdır. Yapılacak anayasa bu millî hedefle her anlamda uyumlu olmalıdır.
- “Din kültürü ve eğitimi konusunda mevcut Anayasa’daki düzenleme aynen korunmalı, orta öğretimde Kur’an-ı Kerim dersi seçmeli olmalıdır.”
- “Yapılacak anayasada devletin Türkçeden başka bir dilde eğitim ve öğretim yapmasının önü açılmamalı, ancak vatandaşlarına yabancı dil öğretmenin bütün yollarını açmalıdır.”
Vakfın internet sitesinde çok daha fazlası var...

Yazarın Diğer Yazıları