ABD’nin yeni projesi yeni kazık?
Büyük Millet Meclisi’nde demokrasi adlı tiyatro oyunu oynanırken, ülkemin her köşesinde evlatlarımız can veriyor. Sanırsınız ki ordumuz Irak’ta işgal ordusu ve Amerikan ordusundan fazla kayıp veriyor. Ne hikmetse katil PKK’lı kayıplarını da artık duymuyoruz. Boş verin siz, teröristle çarpışan kahramanlarımızı bir kulp uydurarak içeri atın, yargılanmalarını da elinizden geldiğince uzatın, ülke parçalandıktan veya onlar içeride öldükten sonra salıverirsiniz.
Neyse bu Anayasa tartışmaları arasında Washington’da ilginç bir toplantı oldu. Anlaşılan gözden kaçmış. ABD Başkanı Obama’nın başkanlığında Girişimcilik Zirvesi adı altındaki toplantıda yapılan konuşmalarda Amerikalıların Müslüman girişimcileri bekledikleri vurgulandı. Şimdi bu toplantının ne anlama geldiğini gelin birlikte çözelim. Girişimci ne demektir? Yatırımcı, ya da bir teknoloji veya iş kolunu bir yerde başlatan yürüten öncü cesur kişi demek.
Peki, sevgili okurlarım, İslam ülkeleri teknoloji bakımından veya üretim kolaylığı açısından Amerika’dan önde midir? Yoksa ABD’nin teknolojik ürünlerini mi kullanmaktadır. Tabii ki tüketici durumundadır. Arap dünyası veya ne yazık ki İslam âlemi teknoloji alanında Batının gerisindedir. Yani petrolden (açıkçası alın teri ile değil Allahın lütfuyla topraktan çıkan petrolü satarak) para kazanırlar.
Öyleyse nedir bu İslami girişimciler? Gayet basit Amerika biz Müslümanları kerizlemek, paramızı yutmak için yeni bir yol buldu demektir. Ama şimdilik bu konuyu pek de açıklamak istemiyor. Ancak bizim Amerikancı Başbakanımız Washington’a bir mektup göndererek derhal bu projeye dâhil olup zirvenin gelecek oturumunun Türkiye’de yapılmasını önermiş. Yanlış anlamayın bu toplantıya beş altı tane Türk iş adamı da katıldı.
Şimdi size bundan önceki ABD Başkanı Bush aracılığıyla gene hem Türkiye’de hem de İslam âleminde başlatılan ve bizim başbakanımızın da bir kaçında başkanlık yaptığı projelerde yediğimiz kazıkları yeniden hatırlatmama gerek var mı? Şimdi bu proje ile gelecek tuzakları ve yiyeceğimiz kazıkları da siz düşünün. ABD ne zaman Türkiye’ye bir iyilik yapmaya kalksa başımız beladan kurtulmuyor ne hikmetse.
Şu anda iktidarda olan hükümeti izlerken her gün Özal hükümetinin dinci bir şeklini izliyor gibi oluyorum. Onları da bir araya getiren çıkarları olmuştu. Yanlış anlamayın, milletin çıkarları değil tabii kendi şahsi çıkarları. Özal, ABD ziyaretleri sırasında akşam otelde canı sıkılınca aşağıya lobiye haber yollar, oradaki gazetecileri çağırır sohbet ederdi. Houston’daydık. Turgut Bey’in başbakanlıktan ayrıldığı ve pek de gözde olmadığı bir dönemdi. Az sayıdaki gazeteci gene odasına çağrılmış sohbet ediyorduk.
Konular gene ekonomik sıkıntı ve askeri harcamalardı. Ben laf olsun diye şakayla karışık bir fikir ortaya attım. Türkiye ABD’nin yeni bir eyaleti olsa, para dolar olacağı için en büyük sorunu enflasyon biter ve Amerikan ordusu sınırları koruyacağı için askeri harcama olmaz demiştim. Buraya kadar itiraz etmeden sessizce dinleyen Özal’a ne zaman siz de Türkiye eyaleti valisi olursunuz deyince irkildi ve “Olur mu yahu dedi”. O kendisine, siz de ABD’nin başkanı olursunuz dememi bekliyordu herhalde valiliği beğenmemişti.
İşte böyle kendi ülkesi değil de başka ülkelerin çıkarlarına hizmet edenler daima kendilerine verilen değerlerin üzerinde itibar bekler. Örneğin bu hafta Panama eski diktatörü Noriega, Fransa’ya verildi. ABD tarafından Panama Kanalı’nı kullanmak için işbaşına getirilen yıllarca diktatörlüğüne göz yumulan Noriega’dan alacakları bir şey kalmayınca adamı tutuklayıp kendi hapishanesine koymuş sonra da Fransa’ya cezalandırsın diye vermişti. Bu hep böyle oldu. İran Şahı Pehlevi ülkesinden kaçarken ABD’ye bile sokulmadı. Filipinler diktatörü Marcos da öyle. Kulluğun onuru olmaz.