ABD’nin tutumunu doğru değerlendirelim
Son günlerde ABD başkentinde Türkiye ile ilgili önemli gelişmeler var. Beni bu gelişmelerden daha çok konular üzerinde Türk televizyonlarının yaptığı haberler, yapılan konuşmalar, tartışmalar çıldırtıyor. Şimdi düşünün Ankara’ya gelen yabancı bir gazeteci veya uzman Türk siyasi hayatı hakkında son günlerde yaşananları, ampul iktidarının Türk ordusuna karşı AB eylemi gibi yorumlarsa ne düşünürsünüz?
Bu konu, geçenlerde Ankara’ya ABD Başkanı Obama tarafından atanan yeni Büyükelçi Ricardione’nin ABD Senato Komisyonu’ndaki onay işlemine bir Amerikalı senatörün çomak sokmasıyla gündeme geldi. Bizimkilerde ne yorumlar ne yorumlar. Neoconlardan tutun da Mısır’daki büyükelçilik olaylarına kadar gitti. Oysa konu, basit bir seçim taktiği.
Biliyorsunuz Kasım ayında ABD’de Milletvekilliği ve Senato üçte bir yenileme seçimleri var. Bu seçimlere Amerikan Millet Meclisi diye bilinen Temsilciler Meclisi’nin 435 oy hakkı ve 6 oy hakkı olmayan milletvekili ile 100 üyeli ABD senatosunun 34 üyesi katılacak. Seçilme şansı zayıf olan milletvekilleri ve senatörler ellerindeki her kartı oynuyor. ABD Senatosu Dışişleri Komisyonundaki Büyükelçi atamasına fren koyan eskiden Türk lobisi için çalışan Kansas Cumhuriyetçi senatörü Sam Brownback de seçime katılacak olanlardan ve Büyükelçi atamasına bu yüzden çomak soktu, durdurdu.
Obama yönetimi bu olayın hakkından, Kongre tatile girince yetkisini kullanarak, hem Ricardione’yi hem de Azerbaycan’a atanan Büyükelçi Matt Bryza’yı görevlendirerek gelecek. Yani tamamen bir göstermelik ve bizim Tayyip Beyin yaptığı gibi seçim malzemesi bir olay.
Burada önemli olan neden senatör Brownback’in taraf değiştirmiş olması. Amerikalı senatöre, Amerika’da yaşayan Türkler seçim kampanyası için bağışta bulunarak desteğini aldı, ancak anlaşılan son dönemlerde para konusunda ortada bir ihtilaf oluştu. Brownback’in bu konuda ilk tepkisi sözde Ermeni soykırımı yasa tasarısına destek imza koymasıyla çıktı. Bir siyasetçi için büyük bir çelişki, yıllarca tasarıya karşı mücadele et ardından destek imza ver. Bu tam bizimkilere benzer bir siyasi çizgi.
Ama burada sorun Türkiye’yi destekleyen bir Amerikalı senatörün AKP döneminde taraf değiştirmiş olması. Washington’da milyonlarca dolar harcayarak gövde gösterisi yapan tarikat politikacıları ne hikmetse sürekli olarak bu Ermeni soykırımı olayından uzak duruyor ve Türkiye’yi desteklemiyorlar. Ne yapılan gösterilere katıldılar, ne de Kongre oturumlarına destek verdiler. Sanki onlar Fransız. Komşularla sıfır sorun politikası mimarı Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun açıklaması ne olur merak ediyorum.
Şimdi gazetelerde yer alan bir rapor söz konusu. Raporun bir kopyası bende de var. Aslında bir Sayıştay raporu olan belgenin başında da gizli değil ama hassas uyarısı var. Düşünün ABD Dışişleri bir siyasi değerlendirme yapacak ve buna gizlilik kaydı koymayacak. Olur mu, buna inanabilir misiniz? Sayıştay raporunda dış misyonların denetlenmesi ardından yapılan eleştiriler var. Genelde idari yapılanma ve çalışmalar incelenir. Arada bir de dış politikaya yönelik sözler yer alır raporda. Ama ne hikmetse Washington’daki politika belirleyicilerin bugüne kadar bu önerileri pek ciddiye aldığını söyleyemem.
Ama gerçekte Washington’da aleyhte bir rüzgâr var. Var olmasına var da hedefini doğru görmek lazım. Bu tutum Türkiye aleyhine değil, Tayyip Erdoğan ve ampul iktidarına karşı. Erdoğan’ın sandığı gibi burada herkes keriz değil. Yaygın kanı Erdoğan’ın güvenilmezliği.
Yazımın sonunda iftar sofralarına değineceğim. Gençler hatırlamaz, çocukken İstanbul’da insanlar Kızılay aş evlerinden üç kap yemek alırlardı. Bu durum Türkiye’nin refah durumu düzelirken ortadan kalktı. Şimdilerde ise Türk halkı aslında kendi parası ile düzenlenen iftar sofralarında orucunu açıyor. Sanki siyasetçiler ceplerinden veriyormuş havası var ortada. Yani 1950’li yılların yoksulluğu yaygın anlaşılan.