ABD’de Türkiye protestoları
Su içerideki adaylık kargaşası var ya, inanın beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Adaylıklar onanmış, yok onanmamış. Etraf toz duman, Türk bayrağını yakmışlarmış, Atatürk’e saldırmışlarmış, etrafı ateşe vermiş, polise saldırmışlar. Breh breh. Sahte bir demokrasi, sahte bir seçim için milletin zaten karışık olan aklı biraz daha karıştırılmaya çalışılıyor.
Bunun tezgâh olduğunu hâlâ mı anlayamıyorsunuz? Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk’ün cumhuriyeti, AKP iktidara geldiği gün yıkılmıştı. Şimdilerde oynananlar yalnızca dekor.
ABD tarafından işbaşına getirilmiş olan bir siyasi liderlik, kalkacak ve ABD’nin desteklediği, yeşertip büyüttüğü bir terör örgütünün uzantılarına iktidar yolunu kapatacak. Yapmayın Allah’ınızı severseniz, hadlerine mi düşmüş? Oysa artık son uluslararası gelişmeler, özellikle bizim gibi, orduları elinden alınmış, siyaseti aynı ipler ucunda oynatılan kuklalar gibi olan ülkelerin, ne kadar oyuncak haline getirilmiş olduğunu görüyoruz.
Arap ve İslam dünyasını karıştırdılar, adına demokrasi dediler. Oysa en zalim diktatörlerle hâlâ kol kola dans edip duruyorlar. Ama kendilerine kafa tutmasından şüphelendiklerinin vatandaşlarını ayaklandırdılar. Devirmediler; bu kez askerlerini, silahlarını vurdular. Gene deviremediler, şimdi de asileri Kaddafi’ye karşı yönetmek için subaylarını yolluyorlar. Yani zorla Kaddafi’yi devirecekler.
Muammer Kaddafi’yi bizim ampul ve aşırı dinci takımla olan muhabbeti nedeniyle günahım kadar sevmem. İyi de ülkelerin vatandaşları yerine Hıristiyan âlemi her istediğini, Müslüman ülkelerin ve halkların başına getirebiliyor. Komşumuz Suriye’de bizim ampulcülerin adıyla finanse ettikleri bir siyasi muhalefet bile kurmuşlar.
Diyebilirsiniz ki ne var bizde olmadı mı bunlar? Bizim gariban halk da kendisini yiğidim diye koruyup kollamıyor mu, beraber yürüdükleri şarkısını söylemiyor mu? Oysa Türk ulusu tarihinde İslamiyet’i kabul ettiğinden buyana hiç bu kadar Hıristiyanlaştırılmaya çalışılmadı. Hem de aşırı Müslüman veya dinci olduğunu savunan kişi ve gruplar tarafından. Türkiye artık Batı dünyasından tamamen dışlanmış bir ülkedir. İslam âleminin hali yürekler acısı. Vatikan’daki çobanların değneklerinin gösterdiği yöne koşan bir sürü. Biz de bu sürünün önünde giden kılavuz kara koyunuz.
Oyunlar bunlarla bitmedi. Bugünlerde ABD ve Batı dünyasının ülkeleri içten içe yıkmada kullandığı IMF, yani Uluslararası Para Fonu’nun yeni başkanı seçilecek. Kimin adı piyasaya sürülüyor bilin bakalım. Kemal Derviş’in. Hani şu Erdoğan öncesi koalisyon hükümetini darmadağın etmekte kullanılan mikser. Hani Başbakan’ın bile haberi olmadan Beyaz Saray’da ulusal güvenlik danışmanları ile görüşen kişi.
Bu arada bu hafta Türkiye için şenlikli bir hafta. PKK yandaşları dün Büyükelçilik önünde gösteri yaptı, şu adaylıkların YSK tarafından veto edilmesini protesto için.
Şimdi sıra Ermenilerde, Onlar da 24 Nisan Pazar günü sözde Ermeni soykırımını protesto için Elçilik önünde toplanacak. Türkler bir yanda, Ermeniler öte yanda gırtlaklarını patlatacaklar. Bu arada ABD Başkanı Obama da 24 Nisan için yeni bir yıllık soykırım bildirisi yayınlayacak. Bu sefer de her yıl olduğu gibi gene Obama’nın, soykırım demeden laf cambazlığı yapması bekleniyor. Ermeniler şimdiden Obama’yı protestoya başladı bile.
İşte benim yitik, yenik ve işgal edilmiş garip ülkem ve kendini bağımsız sanan garip halkım, sen demokrasicilik oyunu oynarken içeride malı götüren götürüyor. Ha bir de aklıma geldi. Başbakanın mahdumu Washington’a dönüyormuş. Ne hikmetse güllük gülistanlık, ekonomik krizin teğet geçtiği Türkiye’yi bırakıp yeniden Washington’a gelmek için bir nedeni olmalı. Yoksa sultanımız, hanedanı ülkeden uzaklaştırıyor mu?