ABD’de Türk dış politikası bataktan batağa
Dışişleri Bakanı da itiraf etmiş dış politika aşureye döndü diye. Bence o durumu tatlandırmış. AB’den sorumlu bakan Avrupa Birliği ile arayı düzelteceğine kavga ediyor. Dış politika Rusların borç çorbası gibi içinde yok yok, her dağdan bir tezek hesabı politikayı yürütenler bile ipin ucunu kaçırmış durumda. Zaten bu politikaları da onlar yapmadıkları için verilen talimatlarla yürütüyorlar yalnızca.
Geçen son iki gün içinde ABD Temsilciler Meclisi’nde Türkiye’yi din düşmanlığı ile suçlayan bir ifade ile Lozan’da kurulan her şeyi hem de Lozan’ı tanımayan bir ülke meclisi tarafından yeniden yok sayıldı. HR 306 diye bilinen tasarı ile Hıristiyanlara ait kiliselerin ve vakıfların mallarının iadesi isteniyor. Ve bu konuda ABD Dışişleri Bakanlığına da talimat veriyor bu sorunun çözümü için.
Tasarı zorunluluğu olmayan, ancak hanemize bir kötü puan diye sayılan bir gelişme. İşin komik tarafı tasarı 435 üyeli Temsilciler Meclisinde gece yarısı önce sayı yedi kişiye düşünce sonra da 3 kişiye inince görüşülmüş. Bu üç kişiden ikisi Ermeni lobisinin adamı Cumhuriyetçi California milletvekili Ed Royce ve Demokrat Parti California milletvekili Howard Berman ile üçüncü bizim Türkiye dostluk grubundan Ed Whitfield’ti.
Normal olarak tasarı ikiye karşı bir oyla kabul edildi. Nerde milyonlarca dolar sarf edilen lobi şirketlerinin teşriki mesai ettiği milletvekilleri ve dostluk grubunun öteki elemanları? Oylamadan birkaç saat önce Türk Evinde Somali gecesi düzenleyen, Türkiye’den gelen kaymakamları ağarlıyan Türk Amerikan Dernekleri asamblesi ve Türk örgütleri durumu fark edip herkese birer elektronik e mail ile milletvekillerini uyarmalarını istediler. Anlaşılan devletle birlikte Türk toplumunun da itibarı bu başkentte inmiş olmalı ki kimseler sallamadı bu uyarıları. Davutoğlu ve Erdoğan takımının başarılı mücadelesi ve stratejik ortağın başkentindeki itibarı işte bu.
Konu yalnızca bu değil. Ermeniler California’da kazandıkları sigorta şirketlerini dava etme haklarını genişlettiler. Şimdi beş eyalet daha Hawaii, Massachusetts, Nevada ve Rhode Island’da bu kervana katıldı. Bunun ne anlamı olduğu konusuna gelince... Biliyorsunuz bu yasadan yararlanarak hem Avrupalı sigorta şirketlerine Los Angeles’te dava açıldı, hem de TC Ziraat Bankası ile Merkez Bankası’ndan tazminat talep edildi. Şimdi bu davalar California dışında öteki eyaletlere de yayılacak. Ha bunun sonu ne olur diyorsanız, davalar kaybedilirse Amerika’daki Türk varlıklarına teker teker el koydurabilirler.
Aslında millet Başbakanın bağırsaklarının derdine düştü; gerçek dünyayı ve getirdiği komiklikleri unuttu. Hani şu İran’ın ele geçirdiği radara yakalanmayan insansız Amerikan keşif uçağı durumu var ya. Hani şu Tayyip Bey’in Obama’dan istediği ve haberi olmadan İncirlik üssüne getirilen beş uçaktan biri. Yani İran üzerinde keşif uçuşu yapan uçak, dost ve müttefik Türkiye’den havalanan uçak. Onu İranlıların ele geçirişi çok komik.
Komik taraf bu uçakların yazılımlarını hackleyen (yazılımına müdahale ederek kontrolü ele geçiren) İran, uçağı kuş gibi kendi sahasına indirmiş. Şimdi bu uçakların hiçbir anlamı kalmadı. İran’a karşı bir şeyler yapılırken bu hackleme olayını İran daha ileri götüremez mi? Yani bizim için istihbarat toplarken bu uçak tam tersine bizim hakkımızda başkalarına bilgi verirse ne olacak. Düşünün PKK’nın insansız keşif uçağı Türk birliklerini izleyerek bilgi toplayacak.
Zaten daha önce tahmin ettiklerim de gerçekleşmek üzere. Bakın bebek katili Apo’dan geçtim şimdilerde Karayılan’ın da Meclise girmesinden söz ediyorlar. Yeri ve zamanıdır. PKK’lılarla mollalar Mecliste tadından geçilmez. Ama komik olan şey artık Türkiye’de oynanan tiyatroyu bizim dışımızda kimse yemiyor. Herkes birer ikişer sırtını dönüyor. Biz sazanız ya, hâlâ sopa yedikçe aşkımız artıyor. Sanki mazoşist bir ilişki gibi.