ABD’de 2012 seçim yılı yeni sürprizlere hazır olun
Aslında halkın dışında herkes hedefini belirlemiş ve o yönde ister dümdüz ister zikzaklar çizerek ilerliyor. Mesela kalkıyor Leyla Zana gibi doğrudan zonk diye bağımsız Kürdistan istediklerini söyleyebiliyor. Söylüyor çünkü artık onlar da kaçak güreşen Türk politikacılarından bıkmış olmalılar.
Hem onlarla el altından görüşecek pazarlık yapacaksın, hem de karşılarına geçip mangalda kül bırakmayacaksın. MİT Müsteşarı ve yardımcıları, Kuzey Irak’ta özel bir büyükelçi bu konuyu Kürt liderlerle pazarlık edecek ama sen hâlâ milliyetçi dayılanmalar yapacaksın. Bence Leyla Zana onlardan daha namuslu davrandı.
Belki de bu çıkış; görüştüğü, kendisine akıl hocalığı yapan birileri veya bazı Türk politikacılar ile kendisini gazeteci sanan bazı kişilerin gazıyla oldu. Belki de bu çıkış bir büyük Kürdistan planının aşamalarından biri. Birileri ona şimdi sen söyle, tepkileri topla sonra söyleye söyleye alışırlar dedi.
Bu Turgut Özal’ın lafıydı, “alışırlar, alışırlar”. Nelere alışmadık ki? Mesela Kürdistan lafına alıştık. Mesela Sayın Öcalan lafına alıştık. Mesela açılımlara alıştık. Mesela özerklik lafına alıştık. Mesela şimdi de bağımsız Kürdistan lafına alıştıracaklar. Aslında herkesin bildiği gerçeği bir de ben söyleyeyim.
Anayasa değişikliğinin arkasında Federe Kürt bölgesi var. Bu konuda ABD ve AB, olayın hızlandırılmasından yana. Zira onların ve Kürtlerin kafasındaki sonuç belli. Özerk veya federe bölgede yapılacak bir referandum ile bağımsızlık ilanı, sonra da Irak Kürdistan’ı ile birleşme. Al sana nur topu gibi bir Kürdistan’ınız oldu hikâyesi. Nasıl olsa açılımla alıştırdılar bir sürü
konuya.
***
Dışişleri Bakanı neye hizmet ettiği bilinmeyen bir nedenle Büyükelçileri Ankara’ya topladı. Sanırsınız Türk dış politikası konusunda bilgi veriyor. Mesela konular; kaç çocuk sahibi olup yetiştirecekleri, hangi diplomatların evleneceği falan filan, fasarya. Dekor olsun diye de arada bir mesela Arınç gibi Babacan gibi derya deniz, ilim irfan dolu bakanlar çağırıp irşat oluyorlar.
Ama Türk dış politikası tam bir balıklama dalışla pikeye geçmiş, ha çakıldı ha çakılacak. Cumhuriyet kurulduğundan bu yana hiçbir komşusunun iç işine karışmayan, onların birbirleri ile tepişmelerinde taraf olmayan Türkiye’nin, şimdi kavga etmediği ülke, kıvırmadığı dış politika
kalmadı.
Suriye ile Irak ile İran ile Ermenistan ile Rusya ile Yunanistan ile Bulgaristan ile Gürcistan ile sen ülkeyi say, yerini belirle. Derhal düşman kadrosuna. Ama bizimkiler kaç çocuk sahibi olacaklarını falan tartışıyor. Dolar 1.90 civarında, yeni sıçramalar yapmak için hareketli.
Ama hesaplamadıkları bir dizi gelişme de aynı hızda ilerliyor. AB ve ABD’de Türkiye’deki rejimin totaliter bir sisteme dönüştüğü konusu. Basın örgütleri adalet adı altında oynanan bazı tiyatrolara dinleyici göndermeye başladı. Türk basınına yapılan baskı, hükümetin açıklamaları ile de kimseyi ikna etmiyor. AB’de Türkiye’nin NATO’dan çıkarılması tartışılıyor.
Başbakanın Fransa’ya dönük tehdidi de tüm Avrupa hava sahasının Türk uçaklarına kapanmasına neden olacak gibi. Zira Fransa da AB üyesi, yani Amerika gibi birleşik bir ülke. Fransa’ya yapılacak bir tehdit tüm AB ülkelerine yapılmış sayılır. Hani şu bizim bir zamanlar girmek için bir yerimizi yırttığımız AB. Hoş bizimkiler bir şey der ama aksini yapar. Özellikle de dış politikada. Herkes bizim halkın bir kesimi gibi sazan değil ki, kolay kolay kansın.
Önümüzdeki yıl -2012- ABD’de seçim yılı. ABD Başkanlık, Temsilciler Meclisi’nin tamamı, Senato’nun da üçte biri yenilenecek. İşte bu nedenle önümüzdeki yıl, Amerikalı yönetici ve politikacıların gözleri Türkiye’yi görmeyecektir. Hazır olun daha kötü şeylere...