ABD Kongresinde Ergenekon Konferansı
Washington, son günlerde ilginç bir şehir haline geldi. Belki de Erdoğan’ın Aralık ayı başında ABD başkentine yapacağı ziyaret bu durumu tetikledi. Ancak ben, bu son duruma, Amerikalı yetkililerin Erdoğan ve partisinin kendilerini 10 yıldır kandıran takiyesini anlamış olmalarına yoruyorum. Sizlere bugün Washington’da yaşanan bir gazetecilik olayını anlatmak istiyorum. Özellikle Türkiye’deki genç meslektaşlarımın dikkatle okumalarını öneririm.
Çarşamba günü ABD Kongresi’nde 1989 yılından bu yana Türkiye’de yaşayan bir İngiliz gazeteci Gareth H. Jenkins’in, “Gerçekle fantezi arası; Türkiye’nin Ergenekon soruşturması” adlı araştırması üzerine düzenlenen bir oturuma katıldım. Aslında anlattıkları bizler için bilinmeyen şeyler değildi. Ben de bu köşeden benzeri ve hatta daha ağır görüşleri defalarca aktarmıştım. Önemli olan bu gelişmelerin bir yabancı, özellikle bir gazeteci tarafından değerlendirilniş olmasıydı. Washington’daki ARI Vakfı’nın organize ettiği toplantının moderatörlüğünü Washington Institute Turkiye Araştırmaları Merkezi’nden Yurter Özcan yaptı. Mart 2006-Temmuz 2009 arası ARI Vakfı’nın da başkanlığını yapmış olan Yurter Özcan, Washington Institute’da işe başladıktan sonra, kendi isteğiyle başkanlık görevinden ayrılmıştı.
Temsilciler Meclisi Rayburn ofis binasında küçük salonda düzenlenen toplantıda biz, kırmızı, gri ve yeşil gazeteciler, Kongre üyelerinin yardımcıları, Türk derneklerinden ve yabancılardan oluşan bir dinleyici topluluğu vardı. Jenkins, önce raporunu 1990’lı yıllardaki olaylardan başlayarak özetledi ve sonra soruları yanıtladı. İlk soruyu ben sordum. “Türkiye’deki adalet sistemini batı standartları ile karşılaştırıp tarafsız ve adilliğini değerlendirmesini” istedim. Jenkins, Batı standartları ile mukayese edilemeyecek kadar adli sistemin siyasallaştığını daha önce laiklerin İslamcılara karşı kullandığı bu sistemi şimdi AKP’nin laiklere karşı kullandığını kaydetti.
Doğal olarak kendisine yeşil ve tarikat basını tarafından saldırı oldu. Askerlerle birlikte çalıştığı ima edilerek, yazdıkları konusunda bilgi verip vermediği, yabancı yetkililerle temasları ve son olarak da Albay Dursun Çiçek’in ismi karıştırılan belge konusu soruldu. Jenkins burada ufak çapta bir gazetecilik dersi verip Ergenekon iddianamesinden en az bir kaç sayfa ile kendi yazdığı kısa raporu okuyup öyle kendisine saldırmalarını önerdi. Okumadıklarını bildiği bu konularda gene de sakin şekilde tüm iddiaları çürüttü. Aslında herkese çamur atan bu basın guruplarının ne kadar bu konularda cılız oldukları görüldü.
Toplantıda Jenkins’in benim dikkatimi çeken sözleri şöyle;
- Yabancı gazetecilerin ve Washington’un konuya ilgi duymaya başladığı,
- İddianamede, Ergenekon adlı örgütün varlığını kanıtlayan bir delil bulunmadığı
- Ergenekon soruşturmasının paranoya ve siyasallaştırılmanın bir ürünü olduğu
- Toplum içindeki tehlikeli hale gelen
siyasal kutuplaşmanın adalet sistemine
de yansıdığı,
Bu arada Onur Öymen’in değerlendirmesine bir iki satır yazmak istiyorum. Sevgili okurum, Dersim olayı bir Kürt isyanıdır. Hangi ülke bir isyanı ne şekilde bastırmıştır dikkatle bakılması gerekir. Bu isyanda ölen Türk askerleri hiç mi kimsenin içini sızlatmıyor. Bu nedenle Öymen’i tüm kalbimle destekliyor ve ona karşı çıkan siyasi çıkar amaçlı açıklamaları ise ben bir Atatürk ve Türkiye düşmanlığı olarak görüyorum.