ABD ile yol ayrımında
Ah benim sevgili ulusum, ya çok safız ya da suratımızda bir salaklık ifadesi var. Türk basınında öylesine komik haberler duyuyor ve okuyorum ki, genç meslektaşların hayal gücüne hayret etmemek elde değil. Kendi söylediğimiz yalanlara kendimiz inanıyoruz. Türkiye’de, İran Güvenlik Konseyi gelişmeleri, ardından Mavi Marmara olayları için Erdoğan ve yardımcılarının açıklamaları, hükümete yaranmak için atılanlar, Amerika’da olmayan saygınlığımızı iyice dibe vurdurdu.
Neler yok. Sözüm ona ABD Başkanı Obama, Erdoğan’a yalvarmış. Doğru, aslında Barak Obama günlerdir çorapsız yatıyor Tayyibi nasıl üzdüm diye. Ardından Allah rahmet eylesin genç Furkan Doğan için Amerika gözyaşı döküyor haberi. Kim yazmış bunları? Nasıl bulmuşlar, bilmiyorum, sanki ben ABD’de yaşamıyor ve haber izlemiyorum da duyunca vay anasını deyip gazete ve TV’leri daha dikkatle tarıyorum. Sonra anlıyoruz, bir internet sitesinden alınmış, yani ne gazete ne de televizyon haberi. Amerikan toplumu aslında son aylarda yakalanan Müslüman teröristler nedeniyle bu tür konulara girmiyor. Amerika basınında şu anda öne çıkan Irak’ta meslektaşlarını öldüren Müslüman binbaşının duruşması, bir de Pakistan’da yakalanan Müslüman asıllı Amerikalı genç. Onu da babası ihbar etmiş oğlum terörist oluyor diye.
Gördüğünüz gibi bu haberlerin gerçekle alakası yok. Ah keşke gerçekten bize büyük önem verseler. Özellikle Erdoğan yönetimi altında Türkiye’nin ABD indindeki itibarı şu anda dipte. Bir başka mangalda kül bırakmayan yorum veya haber, Amerika Türkiye’yi kaybetmemek için politikalarını düzeltmeye çalışıyormuş. Ya bizimkiler düzeltmeye çalışıyorsa? Aman Allah’ım muhayyileye bakın siz. Sanki ABD peşimizde, etmeyin eylemeyin diye dolaşıyor. Ama acı gerçek tersine. Washington artık Türkiye’nin ılımlı değil radikal İslâm’a soyunduğunu anlamış bulunuyor.
Ermeni, Rum ve Kürt diasporalarına hizmet eden lobiler durumu fırsat bilerek hareketlendi. Ermeni lobisine mensup milletvekilleri şimdilerde Kongre tatile girmeden önce komisyondan geçen HR 252 sayılı Ermeni soykırımı tasarısının derhal genel kurulda oylanması için baskıyı artırdı. Yönetim de bu aşamada Türkiye’ye arka çıkmakta pek gönüllü görünmüyor. Tasarı ummadığımız bir gün genel kurula gündem dışı getirilebilir.
Ardından ABD Kongresi’nin finanse ettiği WOODROW WILSON MERKEZİ’nin Başkanı Lee Hamilton’a yollanan bir mektupla, Ahmet Davutoğlu’na “Hizmet ödülü” verilmemesi isteniyor. Lee Hamilton’a gönderilen bu mektuplarda Ahmet Davutoğlu’nun “sorumsuzluk, yasa dışılık ve hipokrosiyi” temsil ettiğinden söz ediliyor. Bu mektuplardan birinde New York Demokrat milletvekili Garry Ackerman, Davutoğlu’nun, “Ortadoğuyu karıştıran Mavi Marmara olayını 11 Eylül terör saldırısına benzetince sinirlendiğini” belirtti. Bu yazılar bütçesini Kongre’den alan bu kurumu etkilemesi kaçınılmaz.
Bırakalım bunları haklı olduğunuza inanıyor ve İsrail’i cezalandırmak istiyorsanız, o zaman neden Washington’da Musevi lobisi ile görüşme talebinde bulunuyorsunuz. Bunlardan biri AIPAC görüşmeyi kabul etmedi. Musevi lobisi, Erdoğan’ın artık kimseye arabuluculuk yapacak durumda olmadığına, taraf olduğuna işaret ediyor. Erdoğan’ın sonbaharda yeniden Washington’a gelmek istediği de söyleniyor.
Amerika şu sıralar bu Kasım ayında yapılacak senato ve Millet Meclisi seçimleri ile meşgul. Başkan da Meksika körfezindeki petrol sızıntısı ve ekonomik krizle boğuşuyor. Adamların başı kalabalık.
Gelen heyet Kongre’de temaslar yapacakmış. Peki, Kongre’de kimlerle görüşecekler? Çoğu Musevi olan ve seçim kampanyasına para verdiğiniz dostluk gurubu milletvekili ve senatörler. Bu dostluk gurubundan istifalar bekleniyor, hani bizimkilerin bir girip çıktığı İsrail dostluk gurubu gibi. Hiç bu adamların çıkıp da “kardeşim Türkiye haklıdır” lafı ettiğini duydunuz mu? Hayır. Zira bu adamların üçte ikisi Musevi asıllı.
Evet, Sevgili okurum, Türkiye ile Amerika artık yol ayrımında. Başbakanın tavırlarının bedelini bakalım ne maliyetle ödeyeceğiz?