ABD gündemi ve Ankara
Washington oldukça meşgul günler yaşıyor. Açıkçası Batılı tüm ülkelerde günler, bizdeki goygoyla veya yolsuzluk yapanlara duyulan hayranlıkla geçmiyor. Bizler ise aynı elma şekeri ile kandırılan çocuklar misali, futbol transferleri, hangi hadis karı koca ilişkisini tanımlar veya dizilerde kimin eli kimin cebinde gibi hoş ve geleceği boş konularla oynayıp duruyoruz.
Ciddi ve başımızı belaya sokacak Suriye konusunda ise önemli gelişmeler var. Ben bu konulara Türk basınında rastlayamadım. Suriyeli Kürt gruplar, Erdoğan ve ABD tarafından desteklenen Suriyeli çapulcuları dövüyormuş. Yani bir kaç kez Kürt bölgelerine saldırmış, özgür Amerikan kuklası paralı askerler ama anlaşılan popolarına bakarak ve dayak yiyerek çekilmişler. Türkiye sınırından soktukları tanklara da Suriyeli Kürtler el koymuş. Tabii bu tankları bizimkiler mi verdi, yoksa ABD veya NATO’dan mı aldılar bilmiyoruz.
Bu çapulculara verilen silahlar konusu Washington’da da sorgulanıyor. ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan ayrılmakta olan Hillary Clinton, Senato Dışişleri Komisyonunda Libya’da Bingazi Konsolosluğu saldırısı nedeniyle açılan soruşturmada konuşurken bu soru gündeme getirildi. Libya’daki silahları CIA aracılığıyla Suriyeli çapulculara mı veriyorsunuz diye sorulunca, Hillary önce şaşırdı sonra da kızdı.
Cevap olarak da bu işte arabuluculuk yaptıkları iddia edilen CIA’cılara neden sormuyorsunuz dedi. Her ne kadar Erdoğan’ın ziyaretini garanti altına almak amacıyla Davutoğlu, Washington’a gelmek istiyorsa da işin aslı farklı ilginç tarafı, Washington’da Erdoğan hükümetinin beklentilerinin tersine Türk-Amerikan ilişkilerinde önümüzdeki dört yıl içinde pek de mutlu bir balayı yaşanmayacak gibi. İki ülke ilişkilerinde şimdilerde belli başlı önemli ve büyük çıbanbaşları var.
Birincisi Türkiye’nin İran’dan yaptığı enerji alışverişi. Her ne kadar altın ve kuyumculuk işleri ile kamufle edilse de kimse burada Ankara’daki çarıklı erkânıharbin ayak oyunlarını yemiyor. Şimdilerde Türk şirketleri kara listeye alınmıyorsa, Kürt ve PKK konularındaki ABD beklentilerinin bitmemesinden kaynaklanıyor.
İkinci konu, Irak ve Kürt bölgesi ile Ankara’nın yaptığı petrol anlaşması. ABD, Bağdat hükümetinin bir kenara itilerek Barzani ile petrol anlaşmaları yapılmasından rahatsız olduğunu saklamıyor. Bu konuda Washington uyarısını yaptı bile.
Üçüncü konu, Suriye’de bizimkilerin arka çıktığı grubun içinde El Kaide’nin önemli bir etki ve yer tutması. Bu konuda da Washington, Ankara’yı uyardı. Ama bizimkiler herkesten daha kurnaz olduklarını var saydıkları için herkese, Batı’ya selam işlere devam diye yutturmaca oynuyor.
El Kaide’nin Afrika’daki yayılması Mali olayları ile su yüzüne çıktı. Başta Fransa olmak üzere Almanya, ABD ve öteki NATO ülkeleri kuvvet yığıyor. Aslında Mali’deki gelişmelerin Libya’da Kaddafi rejiminin yıkılması ardından çıktığı da biliniyor. Afrika’daki iskambil kâğıtlarından sağlanmış denge, bir kart çekilince yıkıldı. Bence Mali başlangıç ve ardı gelecektir.
Bizim baş belamız Ermeni soykırımı konusu. Bu yıl Türkiye karşıtı tüm lobiler kuvvetlerini birleştirip bu olayın altından kalkma şanslarını artıracak. İş bununla da kalmayacak, ardından Yahudi lobisi de eğer İsrail ile ara düzeltilmediyse bu işe bulaşacak. Zaten yakınlarda İsrail- Türkiye ilişkilerinde de önemli bir gelişme bekleyin. Önümüzdeki altı ay içinde bu konuda mutlu sona kavuşmazsa bazı mutsuz tesadüflerin önümüze çıkması şaşırtmasın bizleri. Ha bir de aklımdayken, yalaka basının ısmarlama haberlerinde bildirdiği gibi yeni Dışişleri Bakanı adayı Kerry Türkiye’ye gelmeyi falan planlamıyor. Şimdilik yolu yalnızca senato komisyonları ve genel kurula düşecek.