AB büyükelçileri teravihe de kaldı mı?

Bu hafta Washington’da Başbakan Erdoğan ile köşe kapmaca oynayacağız. Görünüşte o torununu görmek için Washington’a geliyor ama kimse kendisini sorgulamıyor, özel işi için devletin kaç parasını ve imkânlarını harcadığını. Neden torun, dedesini görmeye New York’a gitmiyor da dede, Washington’da üç gün geçirmek için bir bahane yaratıyor, akıl almaz.
Galiba bizimkiler, Pensilvania Avenue 1500 numaralı adreste kalan ABD Başkanı’nından seçimlerin ardından bir aferin duymak istedi. Anlaşılan ABD Dışişleri Bakanlığı müsteşar yardımcısı Burns’un “Erdoğan ve Gül, bize karşı sorumluluklarını yerine getirdiler” lafı kesmedi. Bu da ziyaretin bir başka yönü herhalde. Ancak, Bush’un şimdilik ona verecek zamanı yok. New York’taki resepsiyonda iki dakikalık el sıkışma ile yetinmek zorunda.
Ama bizim başkentimiz de bugünlerde yaşananlar için yabancılar tarafından herhalde dünyanın en garip başkenti diye tanımlanıyor. Başbakan, kankası Egemen Bağış aracılığıyla AB Büyükelçilerini, pardon belli olmasın diye birkaç da başka ülke büyükelçisini iftar yemeğine davet etmiş. Yanlış duymadınız tamamı Hıristiyan olan Avrupa Birliği ülkelerinin Hıristiyan büyükelçileri Başbakanımız ile birlikte oruçlarını açtılar.
Kendilerinin İslamcı veya dinci bir parti olmadığını savunan partinin genel başkanı ile kankası, Hıristiyan büyükelçileri teravihe de bıraktılar mı acaba? Hıristiyan büyükelçiler, oruçlarını su ile mi, hurmayla mı bozdular çok merak ettim ama yemek mönüsüne kadar veren boyalı İstanbul basını, bundan söz etmedi gitti. Tıpkı Hıristiyanların iftara daveti gibi.
Peki, benim meslektaşlarım neden kızıyor, Başbakan, kendi halkından önce yabancılara bu iftarda anayasayı anlatıyor diye. Şimdiye kadar ne zaman Bush’tan önce Türk dış politikasını, AB komiserlerinden önce Türkiye’nin güvenlik konularını ve ekonomik sorunlarını öğrenebildiler ki? Başbakan tabiî ki anayasayı, baba yasayı onlara anlatacak, onların onayını alacak.
Başbakan Erdoğan’dan önce Washington’a Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) heyeti geldi. Başkan Rifat Hisarcıklıoğlu, kalabalık bir davetli ordusu ile gezdiği için ben de kendilerini Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde konuşurken dinledim. Anlayamadığım şey; bu gezinin amacının ne olduğuydu.
Yani AKP’nin seçim zaferini Amerikan kentlerinde tartışmak veya yabancıların kafasına çakmak mı amaçları, yoksa Türkiye’ye yatırım yapın, ekonomik kriz kapıda bize koşun demek mi mesajları? Ancak amaçlarının ne olduğunu yalnız ben değil, topladıkları panellerde onları dinleyen kişiler de pek anlamadı anladığım kadarıyla.
Herkes bir geçim yolu bulmuş. Ülkesine, ulusuna ihanet edenler kendi cepheleri tarafından ödüllendiriliyor, ülkesini savunanlar kendi taraftarı olarak bildiği kişiler tarafından cezalandırılıyor. Bu da bir ülkenin hangi yöne doğru koşmakta olduğunu gösteriyor. Kader ne yaparsınız...
Ha aklımdayken yazayım istedim. İsmail Türüt’ün söylediği şarkı neden birilerinin gene huzurunu kaçırdı. Bugüne kadar YouTube’da ne şarkılar üzerine ne görüntüler yapıldı, kimse kılını kıpırdatmadı. Şimdi neden birileri tedirgin? Gene neden birilerinin Ermeni damarları kabardı? Bu bir yerleri kabaran kişilerin gerçek yüzü neden sonraları ortaya çıkıyor.
Bir zamanlar öldürülen PKK’lılar için ayağa kalkan İnsan Hakları Derneği Başkanı Akın Birdal, tek bir Mehmetçik için ağzını açmamasının ödülünü DTP’den milletvekili olarak gördü. Dedim ya; onlar taraftarlarına hep sahip çıkıyor diye, o yüzden hep ihanet cephesi kazanıyor.

Yazarın Diğer Yazıları