Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüseyin Macit YUSUF
Hüseyin Macit YUSUF

41 kere maşallah!

Özgürlük ve Barış Bayramı’nın 41.yıldönümünü büyük bir onur ve coşku ile kutladık. Onurluyuz; çünkü Kıbrıs’ta bir asrı aşmış olan Türklük ve Müslümanlık mücadelemiz, bir diğer değişle varoluş mücadelemiz, Türkiye’nin müdahalesi ile amacına ulaşmış, zafer kazanılmıştır. Kıbrıs Türkünün özgürlüğüne kavuştuğu bu günde, devletimiz KKTC’nin kuruluşunun ilk filizleri de atılmıştır. Önemli olan bundan sonraki süreçte 20 Temmuz 1974’teki kazanımlarımızı kaybetmemektir. 1960’ta kurulan ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki’ haklarımızı gaspeden Rum-Yunan ikilisi, gözünü kuzeye dikmiştir. Adanın tamamını Yunan yapma hayali çerçevesinde Rum tarafı çalışmalar yapmakktadır. Sürdürülmekte olan müzakereler adanın tamamını almak içindir. Kıbrıs Türklerinin gaspedilen haklarının masa başında geri alınabileceğini düşünen varsa, büyük bir yanılgı içindedir. Geçtiğimiz hafta adamıza ziyarette bulunan AB Komisyonu Başkanı Juncker ve İngiltere Dışişleri Bakanı Hammond’un temasları ve burada söyledikleri dikkatle analiz edilmeli ve doğru-dürüst yorumlanarak gerekli tedbirler alınmalıdır. Juncker ve Hammond’un ziyaretleri ve Kıbrıs’taki temasları çerçevesinde söylediklerini başka yazılarımda yorumlayacağım. Ancak şunu söylemeden de geçemeyeceğim: Batı, özellikle de AB, adanın tamamının Rum hegemonyasına geçmesi için kolları sıvamıştır. Hellim konusunda üretilen çözüm bana göre Kıbrıs Türkünün aleyhinedir. Garantiler konusu, AB yasalarının ve müktesebatının kuzeyde uygulanması, çözümün birincil hukuk olup olmayacağı gibi hayati konularda, İngiliz Dışişleri Bakanı ve AB Komisyonu Başkanı’nın açıklamaları berrak değildir ve yine bana göre Türk tezlerinin aleyhinedir. Bu konudaki sorulara kaçamak cevaplar verilmiştir. AB’nin, üyeleri olan Kıbrıs Rumlarından yana taraf tuttuğu apaçık ortadadır. Bu mutlu ve onurlu günümüze gölge düşürmemek adına bu konulardaki detaylı yorumlarımı daha sonraya bırakmak istiyorum.

Gençlerimiz 20 Temmuz’a neden gelindiğini, nasıl gelindiğini iyice anlamalı ve özümsemelidir.1963-74 arasında yaşananlar iyi anlaşılmalıdır. Gençler, Rumların iddia ettiği gibi Kıbrıs sorununun 1974’te başlamadığını, Kıbrıs sorununun bir ‘işgal ve istila’ sorunu olmadığını bilmelidir.1955’lerde kurulan EOKA terör örgütünün adayı nasıl kan gölüne çevirdiklerini, niçin çevirdiklerini genç nesillere her yönüyle anlatmalıyız. Bunu düşmanlık tohumları ekmek için değil, gelecek nesillerimizin olası tehlikelere karşı uyanık olmalarını sağlamak için yapmalıyız. Bana göre tehlike herzamankinden daha büyüktür. Batı’nın sinsi planları devrededir. ‘Uzlaşı’ adı altında Kıbrıs’ta ‘ödün’ koparmaya çalışanların,şer planlarını devreye sokmaya çalışanlarınn tuzaklarına düşülmemelidir.

Kıbrıs Türkü Rumun istediği, AB’nin dayattığı bir anlaşmaya evet demeye mecbur değildir. Dünya’nın artık adada anlaşma olmayacağı ihtimalini de düşünmesi ve buna göre de kararlar üretmesinin zamanı gelmiştir. Kasım ayında KKTC’nin 32.kuruluş yıldönümü kutlanacaktır. Adada iki devletin varlığı gözönüne alınarak çözüm üretilmelidir. 50 senedir çözülemeyen sorunun nedeninin Rum tarafının uzlaşmazlığı olduğu artık kabul edilmelidir. Kıbrıs Türkünün 41 yıl önce bugün kazandığı özgürlüğünden,1983’te kurduğu devletinden vazgeçmeyeceği bilinmelidir.

KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı yayınladığı 20 Temmuz mesajında; 20 Temmuz 1974 tarihinin; “her şeye rağmen Kıbrıs Türk halkı için yeni bir dönemin başlangıcını simgelediğini” ve toplumsal olarak güvenlik sorununun bu sayede büyük ölçüde aşıldığını ifade ederek, kendi ayakları üzerinde durabilen, kendi kendini yönetme becerisine sahip, ekonomisi ve demokrasisi ile gelişen bir yapının, yarınların en büyük teminatı anlamında olduğunu vurgulamıştır. Cumhurbaşkanı Akıncı sürdürülmekte olan müzakere sürecine de yer verdiği mesajında “amacın adamızda özgürlüğümüzden, eşitliğimizden ve güvenliğimizden taviz vermeden kalıcı barış ortamını sağlamak ve bu sayede çağdaş dünya ile bütünleşmenin yolunu açmaktır” diyerek,Türk tarafının pozisyonunu bir kez daha açıklamıştır.

KKTC çatısı altında özgürlüğümüzden,eşit egemenliğimizden,güvenliğimiz ve Anavatan Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünden ödün verilmeyecek bir anlaşma için ’son fırsat’ taraflarca iyi değerlendirilmelidir.Rumun Kıbrıs sorununun 1974’te başlamış bir işgal ve istila sorunu olduğu iddiasından ve adayı Yunan yapma hayalinden vazgeçmesi halinde sürekli barış ve huzur sağlanabilecektir.

Barış ve Özgürlük Bayramı’nın 41.yıldönümünü coşkuyla kutladığımız bu gururlu günümüzde, 20 Temmuz Mutlu Barış Harekatında canlarını seve seve veren Şehitlerimize, Kahraman Gazilerimize, Mukavemetçi Kıbrıs Türküne, Varoluş Mücadelemizin lideri merhum Dr.Fazıl Küçük’e, Barış Harekatının Başbakanı merhum Bülent Ecevit’e, Başbakan Yardımcısı merhum Necmettin Erbakan’a, KKTC’nin Kurucusu Cumhurbaşkanı merhum Rauf Denktaş’a, Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerine ve Anadolu’daki vefakar kardeşlerimize minnet ve şükranlarımı sunarım.

Yazarın Diğer Yazıları