2017'nin özeti: Öz vatanında garipliğe devam...

2017'nin Ülkücüler açısından farklı bir yıl olmadığını yılın son günlerinde Ülkücü bir öğrencinin başına gelenlerle bir kez daha gördük.

Selçuk Ulaş Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde okumaya çalışıyor. Sizin de tahmin edeceğiniz gibi siyasal olarak kendisini "Ülkücü" olarak tanımladığı için işi zordu. Ülkücü olmak ve DTCF'de okumak bazılarını rahatsız etmek demek. O bazılarını iyi tanıyorsunuz: Bölücü örgütlerin üniversite şubelerini oluşturan teröristler.

"PKK ve öğrencilik kavramları nasıl bir araya geliyor?" mu diyorsunuz? Burası Türkiye, lütfen şaşırmayın. Türk üniversitelerinde asker-sivil demeden bu ülkenin insanına kurşun sıkanların resimleri asılır, isimleri fakülte duvarlarında yaşatılır ve nihayet örgüt sempatizanları gayet rahat bir şekilde propaganda yapabilir.

Bu yeni bir durum değil ve bu konuyu ilk defa yazmıyoruz ama değişen bir şey yok.

Selçuk Ulaş işte böyle bir ülkede memleket sevdasını yüreğine sığdırmaya çalışan Ülkücü gençlerden birisi.

Teröristler açısından ortadan kaldırılmasını gerektiren pek çok özelliğe sahip; tıpkı şehit Fırat Çakıroğlu gibi. PKK'lı teröristleri Fırat'a saldırtan motivasyon ne ise Selçuk'a saldırtan motivasyon da o.

O motivasyon Selçuk'u Fırat gibi katledemeyince onu zindana attırmak için tezgahı kurdu, iftirayı attı. Selçuk Ulaş iki "karşıt görüşlü"yü yaralamak iddiası ile çıkartıldığı mahkemeye olay anında başka bir yerde olduğunu beyan etti, bu beyanını da üç şahitle destekledi. Ortada olay anına ilişkin herhangi bir kayıt yoktu, sadece olay sonrasına ait Mobese görüntüleri vardı. Bir de olaydan bir buçuk yıl sonra ortaya çıkan bir şahidin ifadesi.

Aldığı ceza Marksist-Bölücü medyayı uzun yıllar sonra zafer sarhoşluğuna itecek türdendi: 19 yıl, 10 ay hapis. Merak edenler mahkeme sonrası Marksist-bölücü gazetelerin manşetlerini inceleyebilirler.

Geçtiğimiz aylarda yakalanan intihar bombacısı bir teröristin 9 yıl ceza aldığı bir hukuk düzeninde Selçuk hiçbir zaman kabul etmediği, iddia sahiplerinin kesin ve somut deliller ortaya koyamadığı "bölücü kumpas" kokusu genizleri yakan bir yaralama iddiasından 19 yıl 10 ay ceza aldı.

Selçuk Ulaş'ın avukatı Tarkan Toper sosyal medya hesabından mahkeme ile ilgili "vahim" iddialar içeren bir açıklama yaptı.

O açıklama özetle şöyle: Mahkeme Ulaş'ın lehine ifade veren üç kişiyi değil olaydan bir buçuk yıl sonra olay sonrasına ait CD'lerde keşfedilen bir kişinin ifadesini dikkate alarak bu kararı verdi. Şahit ortaya çıkınca Ulaş'ın avukatı CD'lerde bu tanığın olup olmadığının tespit edilmesini istedi lakin söz konusu CD'nin dava dosyasında olmadığı anlaşıldı. Mahkeme ara kararla emniyetten CD'nin talebine ve jandarma kriminale gönderilmesine karar verdi fakat sonraki celsede bu karardan vazgeçerek, dava dosyasında olmayan CD'de var olduğu iddia edilen tanığın ifadesi ile Selçuk Ulaş'a 19 yıl 10 ay hapis cezası verdi. Mahkemeler devam ederken terör örgütü sloganı atan elliye yakın terörist adliye içinde Selçuk Ulaş'a saldırdı, mahkeme tabelalarını kırdı, olaylardan dolayı yargılama faaliyeti durdu. Bir yıldır sonuçlanmayan bir soruşturma ile bu baskılar geçiştirildi...

Toper'in iddialarına göre mahkeme hâkimi raporlu olduğu için davaya atanan geçici hâkim iki defa "ben dosyayı okumadım" demesine rağmen tutuklama kararı verdi.

Ortada olmayan bir CD, o CD'nin içinde olduğu iddia edilen bir tanığın ifadeleri, o tanığa karşı sanığın lehinde ifade veren üç tanığın ifadeleri, dava dosyasını okumaya fırsat bulamadığını söyleyen bir hâkim ve tüm bu karmaşanın ortasında 19 yıl hapis cezası alan bir genç...

Durumun vehametini görmek için başka bir şeye gerek var mı?

***

Ülkücüler yarım yüzyıldır "öz vatanında garip" bir halde bu ülke için ya toprağa ya zindana girdiler.

Vatan için kurşun yerken bir "öf" bile demediler. Hep öldüler, hep "zindandan Mehmet'e mektup" yazdılar; şikayetçi olmadılar...

Ama...

Bölücü eşkıya ile mücadele ederken "karşıt görüşlü" muamelesine tabi tutulmak...

Bölücü tezgahlara çocuklarını kurban vermek...

İşte buna itirazı olur Ülkücülerin...

Son dönemde bu ve benzeri kirli tezgahlara sosyal medya, sivil ve siyasi organizasyonlar üzerinden ortaya konan tepkiler bu itirazın somut ifadesidir.

Bence bu itirazlar ciddiye alınmalı...

Yazarın Diğer Yazıları