2. tur görüşmelerden sonuç çıkmaz...
Havanda su dövülen müzakerelerin 2. turu, bir haftalık gecikme ile,
10 Eylül’de, liderlerin 41. kez görüşmeleriyle başladı. Bu turda kısmi al-ver prosedürünün izleneceği bildirildi. 1968’de Beyrut’ta başlayan ve Kıbrıs sorununa çözüm bulmayı hedefleyen görüşmelerden bugüne kadar sonuç alınamamıştır. Bu köşede defalarca belirttiğim gibi, Kıbrıs sorununun anlaşma ile sonuçlanması mümkün değildir. Bunun nedeni ise Rum-Yunan ikilisinin malum emellerinden vazgeçmemeleridir. Kilise destekli Rum- Yunan ikilisi adayı Yunan adası olarak görmekte; Enosis ve Megali İdea ülküsünden bir milim bile sapmamış ve sapmayacaktır. Rum’a göre Kıbrıs Türkleri adanın misafirleridir ve Rum Cumhuriyetine çevirdikleri Kıbrıs Cumhuriyeti’nin azınlık vatandaşlarıdır. Kıbrıs Türkünün 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki haklarını Rum tarafı tanımamaktadır. Bütün haklarımız Rumlar tarafından gaspedilmiştir. Olası bir anlaşmada, Londra-Zürih anlaşmalarında elde edilen kazanımların Kıbrıs Türküne iade edilmesi söz konusu değildir. Yani Kıbrıs Türkünün eşit ortaklık hakkı reddedilmektedir. Kıbrıs Türkleri ancak AB üyesi Rum Cumhuriyeti’nin ikinci sınıf vatandaşları olabileceklerdir. Rum’a göre bu konuma indirgedikleri Kıbrıs Türkleri osmosis yoluyla yok olup tükenecektir.
İkinci tur görüşmelerin başladığı bu günlerde Rum tarafının anlaşma için üstünde durduğu olmazsa olmazlarını, kırmızı çizgilerini, tartışılmaz gördükleri ilkelerini bir kez daha hatırlamakta fayda vardır. Rum’a göre:
1. ’Kıbrıs Cumhuriyeti’esastır ve devam edecektir. ‘Bakir doğum’ yani yeni bir devletin kurulması mümkün değildir.
2. ’Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ’üniter’yapısı korunacaktır. Kıbrıs’ta tek halk vardır. Bu halk Rumlardan, Türklerden, Maronit, Ermeni ve Latinlerden oluşmaktadır. Kıbrıs halkı tüm Kıbrıs’ın tek sahibidir.
3. ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ tek halka dayanan, ‘tek vatan’ üzerinde ‘eşit’ vatandaşlardan oluşmaktadır. Kıbrıs Türkü’ne 1960’taki hakları, yani toplum olarak eşit-ortaklık haklarının verilmesi mümkün değildir.
4. Egemenlik tektir ve bölünemez.
5. Kıbrıs sorunu bir işgal sorunudur.
6. Sorunun çözümü Türk askerinin adadan gitmesiyle mümkündür.
7. Adanın askersizleştirilmesi temel hedefimizdir.
8. Adanın askersizleştirilmesi için muhatabımız Türkiye’dir.
9. Çözüm Türkiye’nin iyi niyetine ve atacağı adımlara bağlıdır.
10. Kıbrıs sorunu BM kararları ve AB normlarına göre çözülecektir.
11. Kıbrıs Türkü’nün ‘self determinasyon-kendi geleceğini belirleme- hakkı’ yoktur. Buna bağlı olarak Kıbrıs Türkü’nün ‘anlaşmama ve ayrılma hakkı’ yoktur.
12. İki devlete dayalı çözüm kesinlikle söz konusu olamaz.
13. KKTC ayrılıkçıdır ve ortadan kaldırılmalıdır.
14. Garanti anlaşması lağvedilecektir.
15. İki bölgeli federasyon etnik olarak tamamen temiz olmayacaktır. Rum ve Türklerin serbest dolaşım, mülk edinme ve yerleşme hakkı korunacaktır.
16. Çözüm için bozulan demografik yapı düzeltilmelidir. Türkiye’den gelen ‘yerleşikler’ geri dönecektir.
17. Rum göçmenler eski mallarına geri dönecektir.
18. Türkiye gecikmeden ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ni’ tanımalı ve ilişkilerini normalleştirmelidir.
Hristo-fiyasko, Perugia Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada ikinci turun başarısı için öngördüğü üç şartı şöyle sıralamıştır:
“1- Türk politikasında değişiklik olması ve Mehmet Ali Talat’ın uzlaşılmış çözüm çerçevesi içerisinde özlü şekilde müzakere etmesine müsaade etmesi.
2- Kıbrıs Türk tarafı müzakere masasına konfederal yaklaşımlara atıfta bulunan öneriler değil, federasyon hedefine hizmet eden görüş ve tezler koymalıdır.
3- Uluslararası unsur da nüfuzunu Türkiye üzerinde kullanmalıdır. ”
Bütün bu Rum safsatalarına rağmen hâlâ daha ‘anlaşma’ olacak iddiasında olmak ve bu yönde çalışmalar yürütmek enayilikten başka bir şey değildir. Biran önce enerjimizi devletimiz KKTC’nin tanınmasına yoğunlaştırmaktan başka seçeneğimiz olmadığı artık iyice anlaşılmalıdır...