Zaman geçerse sorun bizim için büyümez

Çankaya’dan birisi acele edin fırsat kaçacak sorun büyüyecek diyor. Neden kaçıyor ve ne zaman bu fırsat ortaya çıktı bilen yok. Bir telaş bir oldubittiye getirme ki sorma gitsin. Oysa bu tezgâh uzun süredir uluslararası arenada oynanmaya başlamıştı. Bu tezgâh ve plan Turgut Özal döneminde halkın tepkileri yoklana yoklana uygulamaya konmuştu. Ne demişti Turgut Özal, “Alışırlar, alışırlar”. Türk halkı gerçekten de bu konuya yaklaşık 25 yıl içinde alıştırıldı.
Abdullah Öcalan adlı eli kanlı katilin Türkiye’ye verilmesi ile başlayan süreçte hep uyuduk, yabancılar çalıştı. Biz içeride birbirimizi yedik, onlar Türkiye’nin parçalanması yolundaki planlarını uygulamaya koydu. Amerikalı ve Avrupa ülkelerinin diplomatları Türkiye’de başka fakir bölge, sürünen köylü yokmuş gibi sürekli Diyarbakır’a gitti, insan hakları ihlali adı altında Türkiye’yi azarladı. Bizi terbiye ettiler. Oysa onların, Irak, Afganistan ve Quantanamo’da yaptıklarının yanında bizimkiler hiç kalırdı.
İnsan hakları diye ağlayan derneğin başında olanlar, şimdi terör örgütünün siyasi kanadı gibi çalışan bir partiden milletvekili. Bizim siyasilerimiz para götürme telaşı içindeydi. İstanbul’da inanılmaz zenginler türedi. Bunların çoğu da maalesef Güneydoğu kökenliydi sanki bölgede petrol bulunmuş gibi. Türkiye’de insanların büyük kısmı açlık sınırı altında yaşarken bir kısmı bir yemekte bir aylık asgari ücretin üç katı ücret ödüyordu. Bunda anormal ücretler ödenen basındaki kiralık kalemler ve programcılar önemli rol oynadı ve yozlaşmayı hızlandırdı.
İstedikleri ve kolay kullanabilecekleri bir siyasi parti kurdurdular, parasal destekle iktidara taşıdılar. O partinin elemanları kapı kapı dolaşıp altın dağıttı. Oy karşılığı para verdi. Şimdilerde ortaya çıkıyor o altınların, paranın kaynağının neresi olduğu. İnsanları inançlarından dinlerinden kıskıvrak yakaladılar. Kurdurdukları partiye İslam söylemi yaptırıp, İsrail ve en büyük İsrail’in(!) emrine verdiler. Filistin’e destek çıkıp, Musevilerden destek istediler. Tam bir komedi. Zaman daralırken, kendilerini işbaşına getiren güçler sıkıştırmaya başladı. Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti kuruldu. Uzantısı ve büyük parçası kabul edilen Türkiye’deki bölüme de özerklik ve bir referandum ile ‘Kuzey Güney Birleşmesi’ yaptırıp bölgede yeni ve petrol zengini bir güçlü dominyon ülke kurmak çabaları aktif hale geldi. Aynı Yugoslavya gibi. Türkiye’yi parçalayan Sevr’de vurgulanan Kürt devleti.
Daha sonra bu projeye taş koyan memleketini sevenler toplanmaya başladı. Başta terörle mücadele eden askerler yer aldı. Gazeteci, bilim adamı, her meslekten vatansever içeri alındı, iddianameleri ardından geldi. Amaç korkutarak bu projeye karşı çıkanları susturmaktı. Çok da başarılı oldular. Hiçbir şeyden korkmaz denilen Türk ulusu, uyduruk suçlamalardan korktu, sindi ve çocuklarına sahip çıkmadı.
Ancak zaman geçiyor ve içeri alınan bu muhalefeti dışarı çıkarmak zorunda kalmaları yaklaşıyordu. Bu nedenle süreci hızlandırma çabaları alevlendi. İşte Çankayadakinin zaman geçiyor, zaman daralıyor dediği konu bu. Zira Silivri’de tutuklanan kişilerin büyük bir kısmı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde dava açmaya başlamış durumda. Çifte standardın beşiği olan Avrupa da artık bu konuya aldırmazlık edemez. Özellikle ekonomik krizin giderek ağırlığını halkın üzerine yıkmasına, kendileri de zor durumda olan dış güçler çare bulamayınca, işbaşına getirdikleri siyasi gücün de ömrü daralıyor.
Amerikalıdan alınan istihbaratla, havadan atılan milyonlarca dolar değerindeki tonlarca bombaya rağmen örgüt, bizimkilere şartlarını dikte ettirebiliyor. Demek ki verilen istihbarat asparagas ve atılan bombalar da terör örgütüne zarar veremiyor. Bizimkilerin dış istihbaratla erittiğini söylediği terör örgütü ne yazık ki evlatlarımızın kanını akıtmaya devam ediyor. Kendi çocuklarına askerlik bile yaptırmayan, katilleri affedecek olanlar, gece yattıkları zaman evlatlarını kaybeden ana ve babaların çığlıklarını hiç mi hiç duymayacaklar. İnançlı olduklarını söylüyorlar, öbür tarafta nasıl hesap verecekler.
Bizim çocuklarımız zaten ölüyor. Bizim kaybedecek artık bir şeyimiz kalmadı. Doğru, zaman daralıyor. Daralıyor da kime acaba daralan bu zaman? Vakit geçerse büyüyecek olan sorun kimin sorunu? Bunlara doğru yanıt bulmak lazım.

Yazarın Diğer Yazıları