Spor yazarlığı zor iş. Hele ki, maçı yerinde çıplak gözle canlı izliyor ve her bir saniyesini kaçırmadan kağıda dökmeniz gerekiyorsa, zamana karşı müthiş bir yarış. Son düdük çaldığında da gazeteniz sizden acilen bekliyor yazıyı.
Dün de Dolmabahçe’de görevimizi yaparken, bunun heyecanını ve zorluğunu, meslek yaşamımızda kim bilir kaçıncı kez yaşadık. Bazı pozisyonları, tribünden yanlış görüp yanlış “Okuyup ya da süzüp, yanlış yorumluyor” olabiliriz. Biz daha ziyade, oyunun “Yani izlediğimiz 90 dakikalık spor hadisesinin öyküsünü” yazmak için oradayız. 90 dakika, 90 pozisyonu doğru görebilmek mümkün değil.
Ancak, hakemlerin bize göre ciddi bir avantajı ve üstünlüğü var. Futbol oyununu yönetmek ve kural kitabına göre kararları vermek için 4 kişilik bir ekip halinde çalışıyorlar. İstişare ve kısa süreli de olsa, münazara mekanizmaları var ellerinde. Yardımcı hakemler, belli bir yere kadar maçın hakemini uyarabilmek ve hata yapmasını önlemek gibi bir görevle mücehhez.
Bunlara ek olarak, epey bir zamandır VAR diye bir mekanizmadan da yararlanabiliyorlar. Yani, olası hataları önlemek üzere, bir sürü kameranın görüntüsünü kullanarak, tartışmalı durumlarda pozisyonları tekrar tekrar izleyerek doğruyu bulma olanağına sahipler.
O zaman hata yapmayacaksınız arkadaş.
Beşiktaş’ın Pendikspor karşısında sayılmayan 2’nci golünü iptal etmek için, ya yukarıda anlattıklarımı “yok” saymak, ya da kötü niyetli olmak gerekiyordu.
Beşiktaşlı Masuaku korner atışını kullanıyor. Sahanın geometrik olarak tam karşı noktasında, yani teorik olarak en az 50 metre ötede, üstelik de arada iki kale direği bulunan bir açıda, karşıda yardımcı hakem, bu atış sırasında topun “saha dışına çıkıp sonra içeri girdiğine” yani “aut” kararı verilmesi gerektiğine hükmediyor.
Oradan bunu görmesi imkansız.
Kamera görüntüleri hakemin (her ne görebildiyse) yanlış gördüğünü gösteriyor. Top asla dışarı çıkmamış, bir süre çizginin tam üzerinde seyredip, sonra ceza sahasına, golü atan Colley’in kafasına yöneliyor. Yardımcı hakem görmeden kafadan yanlış karar veriyor.
Hakem de onun bu yanlışına hiç sorgulamadan ortak olup (oradan nasıl gördü diye düşünmeden, VAR’a filan da danışmadan, kamera görüntüsünü merak bile etmeden) golü iptal ediyor.
O zaman soru şu:
Böyle olacaksa, VAR’a ne gerek var?
Hakemler arası istişare mekanizması çalışmayacaksa, maçı yardımcı hakemler tek başlarna yönetsinler, daha iyi olmaz mı?
Sonuç olarak Beşiktaş’ın 2’nci golü (bal gibi gol) göz göre göre iptal edilmiştir. Skandal bir hakem hatasına imza atılmıştır. Hakem hatası (kural hatası değil) olduğu için de karşılaşmanın sonucuna tabii ki etkisi olmayacaktır. Sonuç tescil edildiği ile kalacaktır.
Maç yazısında yaptığım yorumların arkasındayım.
Beşiktaş çok ağır ve temposunu yükseltemeyen bir oyun oynadığı için çok daha fazla net pozisyon bulabileceği ve farklı kazanabileceği bir maçta, son saniyelere doğru verdiği penaltı pozisyonu ile beraberliğe mahkum olmuştur.
Çok ciddi hataları ve eksikleri vardır.
Ama, bir maçta bir hakem ekibi de bu kadar bariz ve skandal boyutta bir hata yaparak, 2-0 olacak durumu 1-0’da tutarak, penaltı ile puanların paylaşılmasına neden oluyorsa, bunun faturasını kim ödeyecektir?
Beşiktaş’a karşı zaman zaman kasıtlı davranan hakemler, geçmiş sezonlarda da bunu sık sık yaptılar. Puanlar, hatta şampiyonluklar yitirildi.
Ama bu kadar bariz ve bu kadar erken başlamasaydınız beyler...
Ayıp olmuyor mu?
Hep aynı oyun:
“Canım, sen de iyi oynayaydın da farklı kazanaydın...” lafının arkasına sığınacaklar.
İyi de, birader... Durumu 2-0 yapmışım. Sen tilkilik edip benim golümü çöpe atmışsın.
Ne yapmalıydım? İlla ki 5 tane mi ataydım?
Yani 5 at, ben 2’sini iptal etsem de 3-0 (haydi penaltı da yedin 3-1) kazanırdın.
Böyle abuk bir mantık olur mu?
O zaman söyleyin, hiç para harcayıp da transfer yapmasın bu büyük takımlar. Hatta, oynamayalım hiç. Şampiyonu şimdeden söyleyin. Biz de 2’ncilik veya 3’ncülük için oynayalım.
Yazıklar olsun.