Yolcudur Abbas, bağlasan durmaz (14 Kasım 2008)

Tayyip Bey baktı ki kimse kendisini davet etmiyor, arayıp sormuyor, ne etti ne yaptı kapağı Amerika’ya atmanın bir yolunu buldu. Hoş daha önce de kimse kendisini davet etmemişti ama o ısrarı ile kapıları aralamış ABD Başkanı ile aynı karede bulunmanın bir yolunu bulmuştu. Yalnız bu konuda kendisine bir rakibin ortaya çıkması durumu biraz zorlaştırdı. Abdullah Gül.
Erdoğan’ın Amerika’da olmasının esas gayesi Obama ile bir şekilde temas kurmak, bir şekilde de yeni yönetime sizinle de çalışmak istiyorum mesajını vermek. Ancak Erdoğan ve çevresindeki deneyimsiz bilgisiz danışman kadrosunun unuttuğu bir şey var. Başkanlığa seçilen kişi eski başkan görevinden ayrılana kadar başka bir ülke lideri ile görüşmez. Bu ülkede iki lider veya iki baş olduğu izlenimini vermemek içindir.
Ayrıca ABD Başkanları görevlerinde ilk olarak iki komşu ülke lideri ile görüşür. Kanada ve Meksika liderleri ile ve ardından öteki ülkelerin Başkan veya Başbakanlarını kabul eder. Dolayısıyla ortaya bizim gördüğümüz kadar Erdoğan için başından fiyasko olacak bir ziyaret gerçekleşecek. Ama bizim yeşil ve yalaka basın olayı beşinci Erdoğan Washington çıkarması olarak değerlendirip yağ yakacak kendilerini ve Türk halkını aldatacaklar.
Hele hele Amerikan basını Tayyip Erdoğan’ın Washington’daki basın toplantısını izlemek için birbirini yiyecek. Bakalım kaç Amerikan televizyonu, kaç Amerikan gazetesi kısaca Amerikan basını Erdoğan’ın yaptığı bu muhteşem konuşma ve ziyaretten bir şekilde söz edecek köşe ve sayfalarında yer verecek. Bahse girerim bir veya iki olursa, mutlu olun derim.
Dolayısıyla bu gezi gerçekte Amerika’ya veya Türkiye’ye bir şey kazandırmayı amaçlamıyor ve yalnızca Erdoğan’a bir şey sağlama amacı güdüyor. Burada da önemli olan belki de Erdoğan’ın yeni ittifak ve stratejilerini Washington’a duyurmak istemesi olabilir.
Yazımın başında sizlere Amerikan başkanlarının gelen ve gideninin hiçbir zaman devlette iki başlılığı yansıtmak istemediklerini vurgulamıştım. Son günlerde Tayyip Erdoğan’a yakın çevresi diye bilinen bir gruptan saldırılar ve eleştiriler arttı. Erdoğan’ın eleştirilen tarafı da zaten bir başka komedi. Neymiş askerle sıkı fıkı olmuş. Normal olması gereken buydu işin başından itibaren yaptığı tuhaflıkları bıraktı da bir şeye benzedi.
AKP’de Mir Dengir Fırat’ın partiden istifası ve yerine Abdülkadir Aksu’nun atanması, hükümet içinde var olduğu ileri sürülen huzursuzluklar ve bazı çatlak seslerin yükselmesi bence APO konusundaki gelişmelere endeksli. Bence son gelişmelerin hepsi doğrudan Kürt konusu ile bağlantılı. Varın gerisini siz seslendirin.
Ha bundan sonra ne olur? Bundan sonra olacak artık gözle görülür bir seyir izlemeye başladı. Ekonomi rezalet, işsizlik diz boyu. Dolar geriledi ekonomi güçlü diye sevinenler bir hafta içinde doların yeniden yükselişine ne diyecekler acaba? Dış politika derseniz, neresinden tutsanız elinizde kalıyor. İçeride muhalefet güçleniyor ve her gün iktidarın bir yolsuzluğu dillendiriliyor. Sonuçta sekiz yıla yakın bir iktidarın da bir şeye benzemediğini halk anladı.
Öte yandan kapattıkları kadınlara ne kadar hak verdiklerini de Dünya Ekonomik forumu tarafından yayınlanan raporda gösterdi. 2001 yılında dünyada kadın erkek eşitliğinde 57inci sırada olan Türkiye şimdi 121’inci sıraya, Suudi Arabistan ile Yemen’in önüne kaymış. İşte bu kısa bilgi bile Türk kadınını bu tür iktidarların nereye getirmek istediklerini açıkça ortaya koyuyor. Benim bir şey dememe gerek yok.
Velhasıl artık içten içe de kavga başladı ya benim içim rahat, yolcudur Abbas, bağlasan durmaz.

Yazarın Diğer Yazıları