Yoksa "Pentagon’un seken dansı" mı!
Üstat Emre Kongar’ın “ABD’nin Siyasal İslam’la Dansı” eserini satırlarına gömülerek, çok kısa sürede okumanın yarattığı atmosferle, yıllar önce ortaya atılan ve Tercüman Gazetesi’nde yer alan haberlerimde sık sık kullanılan “Yeşil Kuşak Projesi”ni hatırlamamak elden
gelmiyor.
Kısacası, “Yeşil Kuşak Projesi” şimdiki “Genişletilmiş Orta Doğu Projesi”nin uzantısı konumunda bulunuyor.
Ne var ki Yeşil Kuşak’ta, Mısır, Ürdün, İsrail, Suudi Arabistan, Pakistan ve Türkiye’nin yanı sıra ABD’nin “güvenliği”, GOP’ta ise, çoğu Arap ve Müslüman ülkelerinin rejimlerinin yıkılmasının hedeflendiği
biliniyor.
Emre Kongar özellikle, ABD’nin sözü geçen ülkelerde “Siyasal İslam” dengesi üzerinde duruyor.
Değerli alıntılarla daha zenginleşen kitabında, adeta acı da olsa gerçekleri sergiliyor.
Özellikle, ünlü Orta Doğu uzmanı, tarihçi Bernard Lewis’in 2011’de Wall Street Journal’a verdiği demeç kitapta aynen şöyle yer alıyor:
“Türkiye’de gidiş, artan biçimde İslamlaşmaya doğru. Hükümetin böyle bir niyeti var ve çok ustaca Türk toplumunun çeşitli kısımlarını ardı ardına devralıyor. Ekonomi, iş dünyası, akademik topluluk, medya ve şimdi, geçmişte cumhuriyet rejiminin kalesi olan yargıyı ele geçiriyorlar. İran gittikçe demokratikleşirken, Türkiye her geçen gün biraz daha İslamlaşıyor. On yıl içinde Türkiye ile İran’ın (siyasal rejim açısından) yer değiştirmeleri sürpriz
olmayacak.”
Ne var ki, üstat Kongar, Lewis’in görüşlerine yer vermekle birlikte, onun kadar “umutsuz” olmadığını belirtiyor ve “Gerek Türkiye, gerekse ABD ve Genişletilmiş Orta Doğu Projesi ülkeleri için, her şeye karşın, iyimserliğimi koruyorum” diyor.
Oysa, her zaman belirttiğimiz gibi ABD’nin daha doğrusu Pentagon’un enerjiyi ve yollarını denetim altın alma “isterisi” gün geçtikçe sertleşerek ortaya çıkıyor. Pentagon, bu uğurda milyarlarca doları heba ederken, silahlı kuvvetlerini de yitiriyor.
Tabii ki, çoğu Arap ve Müslüman olan ülkeleri zaman zaman kullanmaya yelteniyor.
Çeşitli vesile ve projelerle, Emre Hoca’nın belirttiği gibi “Siyasal İslam” olgusu Orta Doğu’yu karıştırıyor. Oysa, her şeyden önce İslamiyet’in değişken olmadığı yani en azından “Ilımlı İslam” diye bir ayrımın yapılmaması gereği ortada bulunuyor.
Sonra, “İslam” diye tanımlanan 50 civarındaki ülkenin birbirinden değişik kendilerine özgü yaşamları ve özellikle Türkiye’nin koşulları adeta unutuluyor.
Yeri gelmişken, dinimizde kan dökmek, savaşmak “haram” olarak tanımlanıyor. İslam’ın barış anlamına geldiğini de eklemek icap ediyor.
Sadece, istila halindeki vatan topraklarının kurtarılması için “Cihat” a cevaz veriliyor ve bu uğurda canını verenler “şehit” sayılıyor.
Bu inanç; baharı, kara kışlara dönüştürse de Pentagon’u her zaman zora sokuyor.