Yettiniz garii
Yaklaşık otuz yıldan bu yana Türkiye’de ilk kez bu kadar uzun kaldım. İnanılmaz garabetler yaşıyor benim halkım, benim memleketim. Bundan 30 yıl öncesi 1980’de bıraktığım ülkem her şeyine, her sıkıntısına rağmen sanki bugünkü Türkiye’den bir veya iki yüz yıl ileride bir ülke gibi gözlerimde. Türkiye’yi ve gelişmeleri, kullandığınız telefona veya bindiğiniz arabaya göre ölçmeye kalkmayın yanılırsınız. Kafalarda artık örümcekler geçilemeyecek ağlar bağlamış.
Aslında Türk halkı kendi derdinden Başbakan’ın konuşmaları arasında yaptığı anormal çıkışların farkında bile değil. Düşünün dünyanın hiçbir ülkesinde görülemeyecek garabetler yaşanıyor, biri çıkıyor bir yerin Ermenice ismini öteki köyünün Rumca adını millete pompalıyor. Bu nasıl Türklük? Bu nasıl Türkiyelilik? Bu konuşmalar ardından da Türkiye’nin bir mozaik olduğu teziyle ülke, resmen Sevr’de bile görülemeyecek kadar gerisine götürülüyor.
Benim 30 yıl önce bir bütün halinde bıraktığım ülkemi parçalara ayırıyorlar. Benim terörist dediğim katillerle devlet masaya oturup pazarlık ediyor. Benim 30 yıl önce döviz sıkıntısı çeken ülkemde yeni yeni yeşeren kara para her yeri sarmış ama ekonomi hâlâ o kadar kötü ki işbaşındaki hükümet yapması gerekenleri yapmamak için bağırıp çağırmayı tercih ediyor. Halkının sesini bile dinlemek istemiyor. Türkiye bir polis devleti olmuş, bağıranın ağzını polis kapatıp içeri alıyor ve kulağını büküyor.
Bu manzara bu kadar yıllık gazetecilik hayatımda gördüğüm diktatörlerin halkına karşı tutumuna bire bir benziyor. Aynı Şah’ın İran’ı, Pinoche’nin Şili’si veya Markos’un Filipinleri gibi. Hukuku, anayasayı kendilerine uydurup vatanseverleri ve kendilerine muhalefet edenleri zindanlara atıp yargılayamıyorlar bile. Yargıçlar dinleniyor, aynı Abdülhamid’in halkını kolladığı zaptiyeleri gibi. Demokrasinin bile suyunu çıkarmışlar. Kendi partisi içinde en fazla Meclis Başkanlığı için oy alan kişi yerine kendi adamını, en çok sözünü dinleyen kişiyi Meclis Başkanı seçtiriyor.
Sonra önümüzdeki 30 Ağustos’ta kendisi pazarlık için masaya oturduğu teröristler tarafından öldürülen veya öldürülecek askerlerin oluşturduğu ordunun geçit resmini seyredebilecek kadar mideye sahip olabiliyor. Ne garip ve ne akıl almaz bir davranış.
Sayın Bahçeli size de kızgınım. Kürsüden bağırıp çağırmakla olmaz. Hatırlarsanız ip atmıştınız seçim meydanlarında. Unutmayın Çankaya’ya siz çıkardınız veya çıkmasına yardım ettiniz, geriden böyle bir şey geleceğini beklememek sizin gibi deneyimli bir politikacı için kabul edilecek bir şey değil. Daha önce de Öcalan’ın gelişinde sessiz kalmış ve koalisyon hükümetini erken bozarak aynı hataları yapmıştınız.
Ancak şu anda ülkenin ufukları kararmış durumda ve Tayyip Bey pembe gözlüklerle bakmaya devam edip akıl almayacak işler yapıyor. Önümüzdeki aylarda ekonomik krizin yükünü ve şiddetini daha da artıracağını söylemiştik. Bu felaket nedeniyle birçok kişi işsiz kalacak ve siz o fonda toplanan ve insanlara bir süre daha yaşamalarını sağlayacak parayı kullanmaya kalkıyorsunuz. Peki, bu durum açıklamalarınızla çelişmiyor mu?
Hani Türkiye’ye para akıyordu? Hani ekonomi hamdolsun iyiydi? O zaman kala kala garibim işçilerin ekmek paralarına, işsiz paralarına mı kaldı? Ne oldu IMF’den gelecek dediğiniz para? Ümük sıktırmam demiştiniz, ekonomik kriz şimdilerde bel altına indi, başka yerlerimizi sıkıp bizleri bağırtıyor.
Anlaşılan sizin oturduğunuz yerden veya makam aracından bu manzaraları görmek mümkün değil. Belki de yardımcılarınız halkın abarttığını söylüyor ve etrafın günlük güneşlik olduğunu anlatıyorlar size. Aynı bir zamanlar dünyanın en zengin adamına hastalığında dışarıdaki pislikleri görmemesi için bir nüsha basılan özel gazete ve verilen haberler gibi.
Evet, yettiniz gari yettiniz milletime. Bizi kendi başımıza bırakın en azından biz de
başımızın çaresine bakalım.