Yahudiler Filistin’de kalabilir mi?

İran Dışişleri Bakanı Abbas Erakçi, ABD Başkanı Donald Trump’ın “üstün zekâsıyla(!) Gazzelileri Mısır ve Ürdün’e yamamak istemesine karşı müstehzi “Filistinliler yerine İsraillileri sürgün etsin. Onları Grönland'a götürsün. Böylece bir taşla iki kuş vururlar, İsrail ve Grönland problemini çözerler." demişti.

Siyonist hareketinin başlarından Theodor Herzl’in, II. Abdülhamid’ın, Yahudilerin Filistin’e yerleşmelerine izin vermeyince Arjantin’de yer açmak istediğini biliyor musunuz?

Aslında o zaman bu olabilirdi. Ama İngilizlerin ve Fransızların ikna edilmeleri gerekirdi. Nihaî olarak Türkleri Ön Asya’da yok etmek isteyen, ince ayarlı Sevr Projesi rafa kaldırılacak ve Osmanlı dağıtılmayacak, özellikle Kudüs ve civarı, Osmanlı sahasında kalacak...

Osmanlı, Anadolu ve Balkanlar’a hâkim olmaya başladığından beri Yahudilere kucak açmıştır.

Nasıl kucak açıldığını bir daha hatırlatayım:

Orhan Gazi Bursa’yı fethettiğinde Bizans idaresindeki Bursa Yahudileri Osmanlıları kurtarıcı olarak karşılıyorlar.

1363’te Edirne’nin alınmasından sonra Balkanlar’dan birçok Yahudi Osmanlı topraklarına göç ediyor.

Şimdi Filistinlileri katletmeleri için Siyonistlere silahsa silah, paraysa para, akılsa akıl her türlü desteği veren Avrupalılar, o zaman Yahudilere yapmadıkları zulüm bırakmıyorlar, Yahudiler, Osmanlı’nın müsamahasını sığınıyorlardı.

Hristiyan Avrupa’dan Müslüman Osmanlı’ya Yahudi göçü yüzyıllar boyu dur durak bilmemiştir.

1376’da Macaristan’dan ve 1394’te de Fransa’dan kovulan Aşkenaz Yahudileri Osmanlı Devleti’ne kabul edilmişlerdir.

15. yüzyılın başlarında Sicilya’dan kovulan Yahudiler, Osmanlı sahasında hayat buldular. Selanik 1420’de Venediklilerin eline geçince buradaki Yahudiler Osmanlı topraklarına geçtiler. Yahudiler, rahat hayat sürüyorlar, Osmanlı Devleti yönetiminde bile söz sahibi oluyorlardı.

Yahudilerin 1492’de İspanya’dan göçe zorlanmalarını biliyorsunuz. “Sefarat Yahudileri” denilen İspanya Yahudileri İstanbul ve Selanik’e iskân edilmişlerdi.

***

Sevr Projesi’ne dönersek... Kudüs ve çevresi, Osmanlı toprağı olunca, Yahudiler, yerleşmemek şartıyla, o bölgeye rahat girip çıkarlar, Ağlama Duvarı’nda hıçkırıklarını sel ederlerdi. Hemen O duvarın üst tarafında Müslümanlar, ilk kıbleleri, Mescid-i Aksa’da vakit ve cuma namazlarını kılarlar, Hristiyanlar Kudüs’te Via Dolorosa (acıların yolu)’da Hz. İsa’nın ayak izlerini takip ederek geçmişi yeniden yaşarlar, onun çarmıha gerilişinin hüznü içinde, kiliselerinde ayinlerini yaparlardı.

Ama emperyalistlerin hesabı başkaydı... Osmanlı parçalanacak ve hatta Türkler Sevr Projesi çerçevesinde küçük bir alana sıkıştırılacak, gide gide yok edilecek ve belki de şimdi Gazzelilere uygulanan plan Türklere uygulanacak, haydi geldiğiniz yerlere denilecekti. Gelinen yer neresi? Orta Asya...

Kazakistan’da kaldığım yıllarda bomboş geniş araziler beni şaşırtmış, Türkler, Anadolu’ya da sığdırılmazlarsa, belki katliamdan kurtulanlarımız bu uçsuz bucaksız topraklara göç ederler diye bir “emniyet” alanı görmüş ve irkilmiştim.

Siyonizmi Kudüs ve çevresine odaklayan Avusturya Yahudisi Theodor Herzl’dir. Herzl’in II. Abdülhamid’e “imkânlar” vaat etmesi hiçbir netice vermedi. Yahudilerin belli bir gaye için Kudüs çevresine yerleşmelerine izin çıkmadı.

Filistin’e yerleşilemezse, Arjantin’in geniş bakir topraklarına göçmek de akla gelmişti. Theodor Herzl, “Yahudi Devleti” kitabında “Filistin mi? Yoksa Anjantin mi?” başlığı altında şöyle yazar:

“Filistin'i mi, yoksa Arjantin'i mi seçmeliyiz? Biz, bize verileni ve Yahudi halkının seçtiğini seçmeliyiz. Dernek her iki noktayı da göz önünde bulundurmalı.

Arjantin, geniş arazileri olan, seyrek bir nüfusun yaşadığı, ılıman iklime sahip, yaşamak için en elverişli ülke. Arjantin Cumhuriyeti, arazisinin bir kısmını bize bırakırsa saygın bir kazanç elde eder. Ancak kesinlikle Yahudilerin bu bölgeye sızması bazı hoşnutsuzluklar doğurur ve bizim yeni hareketimizin farklı özü hakkında Arjantin Cumhuriyetinin bilgilendirilmesi gerekebilir.

Filistin bizim her zaman hatırlayacağımız tarihi evimiz. Filistin ismi halkımıza olağanüstü bir kuvvetle çekici görünebilir. Eğer Sultan Hazretleri [II. Abdülhamid] bize Filistin'i verseydi, biz Türkiye’nin bütün maliyesini yeni baştan düzenleme görevini üstlenebilirdik. Biz Türkiye’de Asya’dan gelen barbarlığa karşı koyan bir sınır karakolu, bir kale oluşturabilirdik. Biz varlığımızın garantisini verebilecek bütün bir Avrupa'yla ilişki halinde kalacak tarafsız bir Devlet olarak kalmalıyız. Hıristiyanlığın kutsalları, uluslar yasası diye çok bilinen bir statü gibi onlara özel topraklar statüsü verilmesiyle korunabilir. Bu kutsalların onurunun korunmasını düzenlemeliyiz; varlığımızla bu görevin yerine getirebilmesi için sorumluluk almalıyız.”

***

Siyonistler dinî hedefleri için Filistinlileri insan yerine bile koymuyorlar.

Yerlerinden edilen yüzbinlerce Gazzelinin, yeni ateşkes antlaşmasıyla evlerine dönüş selini ekranlarda seyretmişsinizdir. Hemen hepsi yayan. Küçük küçük çocuklar... Kimi kedisini bile bırakmamış; kucağında taşıyor. Ya çıplak ayaklı 8-9 yaşındaki kız çocuğu... Bir yaşındaki kardeşini boynuna oturtmuş, yol alıyor. Belki anne-babasını, akrabalarını Netanyahu’nun bombalarıyla kaybetmiş.

Böyle binlercesi... İnsanın içi nasıl sızlamıyor?!

Ne oldu? Siyonistlere karşı mücadele verenler yok edilebildiler mi? Katliam insanları daha bileyecek. Bundan hiç şüpheniz olmasın.

Yahudiler her gün kan akıta akıta, kanları aka aka Filistin’de kalabilirler mi?!

İran Dışişleri Bakanı Abbas Erakçi, ABD Başkanı Donald Trump’a seslenerek: “Filistinliler yerine İsraillileri sürgün etsin. Onları Grönland'a götürsün.” demesi, bana Arjantin’i hatırlattı.

Yahudiler keşke Arjantin’e yerleşselerdi. Arjantin’in, “din”e bağlı sahipleri yok. Sonradan keşfedilen yerlerden. Yahudiler için “vatan” olabilirdi.

İllâ Kudüs ve çevresi demeleri, uzun vaadede Siyonistlerin sonunu getirmeyeceğini söyleyebilir miyiz?

İsrail Devleti kurulduğundan beri hemen her gün çatıma, ara ara savaşlar... Nereyle kadar?

Yazarın Diğer Yazıları