Uygur Türkleri ve Ziya Gökalp..
Sözde ‘insan haklarının’ var olduğu bir dünyada yaşadığımız söylense de; gerçek hiç de öyle değil... Irak’taki Türkmenlerin, Çin işgalindeki Uygurların yaşadıkları ortada! Kimse çıkıp da bana “Hayır, yanılıyorsunuz; öyle değil” diyemez. En yakınımızdaki Türkmenlerin 1959 katliamında neler yaşadığını biliyoruz. Günümüzde ise, ölüm kusan o coğrafyada sağ kalmak -üzüntü vericidir ki- ancak silahla mümkün... Ve ne tuhaftır; o coğrafyada, silah kullanmayı bilmeyenler silahlı; ama değil bir silah, üç kıtaya ordular yürütmüş bir milletin çocukları olan Türkmenler silahsız! Olacak şey mi bu? İnsanın aklı almıyor... Pekiyi, ya Çin zulmüne ne demeli? Bir acayip durumdur; Türk yurdunu Çin devleti yönetiyor! O tutsak yurdun adı “Doğu Türkistan”! Ve tarihte Doğu Türkistan hiçbir biçimde Çin yurdu olmadı. Ancak ne acıdır ki; Uygur Türkünün binlerce yıllık ata yurdu olan Doğu Türkistan’da zulüm, gerçekten kol geziyor. Ve Türkler orada insanlık adına utanç verici uygulamalarla karşı karşıyalar.
Anlaşılıyor ki; Çin’de Konfüçyüs’ün ruhundan eser kalmamış... Türklere yapılan haksızlıklar bitip-tükenmiyor. Türklerin geleneksel yaşantıları altüst oluyor; inançlarını uygulamaları engelleniyor; ibadethaneleri saldırılara uğruyor... Böyle bir yaşantı olabilir mi? Kendi halinde sıradan Türkler dışında, bilim insanları da anlamsız gerekçelerle hapse atılıyor. Çok yakın bir örnek: Geçtiğimiz aylarda akademisyen Sayın İlham Tohti’nin ömür boyu hapse mahkûm edildiğini dünya şaşırarak öğrendi.
Çin’de Türklere uygulanan öylesine bir acayip baskı var ki; insanın aklı almıyor... İnsanlığın ilk çağlarında, bir kabileden birisi, bir diğer kabileden birisini öldürürse; öldüren kişi de dahil öldürenin tüm kabilesi yok edilirdi... Şu an ilk çağlarda değil, 21. Yüzyılda yaşıyoruz. Fakat ne acıdır ki; yaşadığımız bu 21. yüzyılda Çin, ilk çağ yöntemlerini kullanıyor. Buyurun size bir örnek: www.uygurnet.net sitesinden öğrendiğimize göre; Çin, Sayın Tohti’yi ömür boyu hapse mahkûm ettikten sonra, şimdi de Sayın Tohti’nin öğrencilerini yargılamaya başlamış!..
Sadece insanların değil; devletlerin de erdemi vardır. Geçtiğimiz aylarda da yazdım; teknik, teknolojik güce sahip olmak devletleri erdemli kılmıyor. İşte Çin’in Türklere yaptıkları ortada!
Bir diğer konumuz Ziya Gökalp... Sevgili okuyucum; Türk Ocakları Genel Merkezi, 13 Aralık’ta Millî Kütüphane Konferans Salonu’nda “Ziya Gökalp’i Anlamak” konulu panel düzenledi. Panelin konuşmacıları; Dr. Lütfi Şehsuvaroğlu, Prof. Dr. Özkul Çobanoğlu, Prof. Dr. Mustafa Erkal idi.
Türk Ocakları Genel Başkanı Sayın Prof. Dr. Mehmet Öz, açış konuşmasında, “Kobani olaylarında Diyarbakır’da, Ziya Gökalp Müzesi’ni tahrip eden etnik ırkçıları şiddetle lanetliyorum. Günümüzde ötekileştirme ve ayrıştırma kök salıyor” dedi.
Panel, ülkemizde Ziya Gökalp konusunda en görkemli ilk eserlerden olan “Ziya Gökalp - Aksiyonu, Meşrutiyet ve Cumhuriyet Üzerindeki Tesirleri” adlı kitabın yazarı, eğitimci Sayın Alâaddin Korkmaz’ın yönetiminde başladı. (İliştiri: Değerli okuyucum, panelistlerin harika konuşmalarından maalesef ikişer cümle verebileceğim.)
Sayın Alâaddin Korkmaz: “Gökalp’i anlamayı başarmak kolay değildir.”, “Yahya Kemal onun için ‘radyum beyinli bir değer’ diyor.” Dr. Lütfi Şehsuvaroğlu: “Gökalp Türkçülüğü tarif etti.”, “Sen, ben, yok; biz varız diyen biri”. Prof. Dr. Özkul Çobanoğlu: “Gökalp yalnızdı”, “Onu sadece Gâzi Mustafa Kemal anlıyordu”. Prof. Dr. Mustafa Erkal: “1299’da kurucu irade olan Türk’ü, yüzyıllar sonra dışlayan Osmanlı’yı kınıyorum”, “Türk dediğin nedir ki, diyen Başbakanlar gördük”...
Panel Sayın Alâaddin Korkmaz’ın değerlendirmesiyle sona erdi.
Esen kalın efendim.