Üst ahlâksızlık!
Hiç unutmuyorum; 2000'li yılların başında Türk parasının yarı yarıya değer kaybedeceğini bilen ahlâksız bir Merkez Bankası Başkanı kendi parasını Dolara çevirip, öncelikle kendisini 'kurtarmaya' çalışmış olması, o yıllarda toplumun vicdanını örselemişti.
Bu olay duyulduğunda Wringht Mills'in 1974 yılında okuduğum "İktidar Seçkinleri" adlı eserini hatırladım...
Bu mükemmel eserde Mills, 1958 yılına kadar Amerikan toplumunda gelişen olayları irdeler ve sağlıklı yargılar ortaya kor. O kitapta pek çok ilginç bölüm yanında, bir de "Üst Ahlâksızlık" başlığı altında verilen görüşler vardır. O bölümde Mills, gerek şirketlerin, gerekse devletlerin üst kademelerinde görev yapanların 'ahlâksızlık' göstermelerinin nedenlerini irdeler...
Mills şöyle der: "Üst ahlâksızlık, Amerikan toplumundaki seçkinlerin en belirgin özelliğidir. Üst ahlaksızlığın bu denli yaygınlaşması ve toplumdan tepki görmemesi ise, kitle toplumunu, böylesi çirkin bir 'kitle toplumu' yapan en önemli özellikler arasına girmiş olmasıdır."
Mills, 'kitle toplumu' terimiyle, yüksek ahlâki değerlerden yoksun, 'sürü' anlamındaki bir toplumu kastetmektedir. Böyle bir toplumun bireylerinin, kurumlarının 'ahlâksızlığa' yatkın olduğunu açıklamaktadır...
Bu yeni düzende kitlelere yeni kurallar, yeni değerler sunuluyor da, kitleler bunu reddediyor da denilemez. Tersine, çokları için anlamlı bulunacak 'kural ve değerler' kalmamıştır. Kitleler, bugün öylesine bir durumda kalmışlardır ki, ne kabullenecek bir şeyler, ne de reddedebilecekleri bir şeyler bulabilmektedirler. Kitle toplumunun insanları, bugün, birey olarak savunmasız; grup olarak da siyasal sorunlara karşı ilgisiz bir yaşam sürdürmektedirler. "Kamunun moral bir şaşkınlık içinde kaldığından söz edilmektedir; bunun nedeni bile, kitle toplumundaki bireylerin ilgilenecekleri, bağlanabilecekleri bir şeylerin bulunamamasıdır"
Kuşkusuz Mills, moral değerler açısından olabildiğince yıpranmış Amerikan toplumu için belirttiği bu görüşleri bizim toplumumuz için olduğu gibi doğru bulmak, haksızlık olur. Ama, şöyle bir gerçeği de yaşıyoruz; gençler, özellikle -1980'den sonra- öncelikle "köşe dönmeye", özendirilmişti. Sadece gençler mi? "Benim memurum işini bilir" sözüyle memura, toplumun değer yargılarını örseleyecek olan davranışlar işaret edilmişti. Ve yine 1980'den sonra, kişinin nasıl ve hangi yollardan zengin olduğu önemsenmemeye başlanmış; sadece o kişinin 'zenginliği' özendirilmişti.
Aslında, Merkez Bankası Başkanı'nı o kadar da kınamamak gerek. Bu geldiğimiz nokta, yaşadığımız o çirkin bir sürecin doğal belirtisidir... Lütfen, yıllar önce basına yansıyan bir olayı hatırlayınız: Babası 'devlet yöneticisi' olan bir 'çocuk', Adana Çimento'nun satılacağını bir gün önceden -her nasılsa- bilmiş, büyük miktarda hisse almış, birkaç gün sonra satış gerçekleşince hisseler yükselmiş ve o 'çocuk' büyük paraların sahibi olmuştu... Ve gazeteciler 'devleti yöneten' babasına bu olayı sorunca, -o yıllarda gazeteciler böyle olayları rahatça sorabiliyorlardı- o sözde devlet adamı "Benim oğlan akıllıdır" diyebilmiştir.
Böyle bir sonucun doğmasına neden olan sorunların önemli olduğunu vurgulayan Mills, o sorunları şöyle açıklamaktadır: "Günümüzdeki moral huzursuzlukların, moral sorunların nedeni, eski günlerden kalma değerlerin, doğruluk kural ve ölçülerinin şirketleşme çatısı altında düzenlenmiş bulunan çağdaş toplumsal yaşantımızın koşulları karşısında yetersiz kalmaları; bu çağa uygun yeni değerlerin, kuralların ise saptanıp ortaya konulamamış olmasıdır" diyor.
Evet... 'üst ahlaksızlık' önemli!
Ve Mills'in "İktidar Seçkinleri" kitabı mutlaka okunmalıdır. Bu kitabı okuyunca, günümüzde, Türkiye'de gelişen olayları çok daha iyi anlamak mümkündür...
Ahlaksızlığın her türlüsü; hortumlusu, hortumsuzu; dileriz, Türk yargısından her zaman lâyık olduğu cevabı alır!
Tek çare; "hukukun üstünlüğünü geçerli kılmaktır."
Doğru olan da budur!
Esen kalın efendim.