Türkiye, dalgalı denizde sisler arasına giriyor
Sayılı günler çabuk bitermiş. Gerçekten de öyle oldu. Vatan kokusu, özlemi, tadı ile ilgili hasreti bir nebze olsun gidermiş gibiyim. Ama inanın geriye yani ABD’ye daha kaygılı, daha fazla endişeli ve gelecekten daha fazla korkmuş olarak dönüyorum. Sahil kentlerinde insan neresinden baksanız tatil havasından mı ne, gevşiyor ve olayları daha az önemsiyor.
Ama İstanbul’a dönüş bu eski rahatsızlığımı ülkem konusundaki endişelerimi tetikledi. İnsanlar daha asık suratlı ve ne olacağını bilemeden koşuşturup duruyor. Vatandaşlarımın hayat gailesi o kadar dehşetli ki onlar bile gelecek hakkında plan yapmadan yaşadıkları gün için karın doyurma ve ceplerine para koymayı düşünüyor gibiler. Bu değerlendirmem bizim patron yalakası meslektaşlarımızı ve onların hizmet ettikleri kişileri de kesinlikle kapsamıyor.
Oysa önümüzdeki günlerde Türkiye dış politikada radikal adımlar atacak. Veya daha doğru bir tanımla attırılacak. Belki duydunuz 3 Ekim tarihinde Türkiye’de G-7 zirvesi yapılacak. Ondan önce de AB ve batı ülkeleri İran ile yapılacak toplantıları gene Türkiye’de düzenleyecek. Bu arada bizim iç ve dış işlerimizde de harala gürala devam ediyor. Herkesin gözünden kaçan bazı ince ayrıntılar bizi oldukça tehlikeli sulara sürükleyecek.
Bilmem hatırladınız mı Tayyip Bey ABD’ye gitmeden önce bazı Milli Güvenlik Kurulu’na üye bakanlarla özel toplantı yaptı. Bu toplantı sonrasında da Genelkurmay Başkanı ile görüştü. Sanki görüntü, askerleri bu Güvenlik Kurulu toplantılarının dışında bırakmak ister gibi. Asker artık Türkiye’nin kaderi konusunda söz sahibi olmaktan uzak gibi veya tamamen uzaklaştırılmışa benziyor.
Meclisteki gizli toplantıda da PKK’nın temsilcilerini alıp halkı gelişmelerden habersiz bırakmanın anlamını çözmek mümkün değil. Halktan gizlediğini PKK’ya iletmek ne menem bir şey anlayabilene aşk olsun. Aslında Mecliste söyleyecekleri açılımı hepimiz çok iyi biliyoruz. Kapalı oturumun amacı yapılacak suçlamalara akılcı bir yanıtlarının olmaması. Bu toplantıda ABD Kürt açılımı planının beşinci maddesi yani en can alıcısı ele alınacak. Kürt Federasyonu konusu. İmralı’daki de bu konuda bas bas bağırıp durmuyor mu? Adam kendi askerini, kendi yasalarını, kendi Meclisini istemiyor mu Federal yapı içinde? Tayyip bey ve şürekâsı da zaten bunu vermeye hazır. Ama sorun bunu her zaman oynadıkları tribünlere anlatmakta. Hele hele ekonomik krizin ayak seslerinin daha sert ve belirgin gelmeye başladığı şu sıralarda. Kasa tamtakır ama adamlar birden 7,8 milyar dolarlık bir satışın peşinde. Nerden bulacaklarsa o parayı.
Şu sıralar Kıbrıs konusu da canlanmaya başladı. Bundan sonraki kriz adadan Türk askerinin çıkarılmasında. İnanın bunda da başarılı olacaklar. Zira bu konulara itiraz edeceklerin hepsi susturulmuş durumda. Gerçek şu ki Türkiye’de tam bir dinci faşizm yaşanıyor. Aynı Gobelsin metodu ile basın tamamen basın olmaktan çıkarıldı ve bir propaganda amacı ile yalakalık peşinde. Konuşanlar ya işinden oluyor ya da aşından. Diyeceksiniz nereye kadar. Benim anladığım kadarıyla bu ta dibe vurana kadar.
Bu aralar benim anlayamadığım veya çözemediğim birçok konu var. Daha doğrusu çözüm olarak benim aklıma gelen ama yazmaya bile korktuğum noktalar. Amerika Kürt ve Ermeni konularında bastırmaya devam ediyor. Aldığımız bilgiler Washington’un bu konuların çözümü için yılbaşına kadar süre tanıdığı yolunda. Şimdilerde ise Ankara’nın istediği tüm siyasi desteği de ortaya koyarak Erdoğan’ın işini kolaylaştırmak istiyor gibiler.
Bu işlerin Tayyip Erdoğan’ın ABD’ye yapacağı seyahat sırasında eminim ipuçları da ortaya çıkacaktır. Bu ipuçları yakın tarihimizin ne olacağı konusuna da ışık tutacaktır. Ben sizlere yakında olacaklar konusunda kulislerde konuşulanları ve sizden saklananları oradan yazmaya çalışacağım. Bu arada tüm sevgili okurlarımın bayramını kutlar, sağlık ve esenliklerle dolu nice bayramlar dilerim.