'Toprağın kokusunu alamıyorum'

Hayatta en büyük nimetin ve varlığın “özgürlük” olduğuna bir kez daha tanık olmanın etkileri kaç gündür benliğimizi sarıyor.
Müyesser Yıldız’ın Basın Konseyi’ni ziyareti, geçtiğimiz Perşembe günü gerçekleşirken, bir gazetecinin, “başına gelenler” daha doğrusu trajedisi her an sergileniyor.
Terör örgütü kurmak ve yönetmek suçuyla 16 ay Silivri Cezaevi’nde tutuklu kalan ve geçtiğimiz günlerde serbest bırakılan gazeteci Müyesser Yıldız’ın Basın Konseyi’ni ziyareti, ne yazık ki, medyada pek yer bulamadığı da dikkatleri çekiyor.
Oysa; Yıldız, Basın Konseyi’ne üye olurken, kendisine rozet, kalem ve plaket verildiğini de belirtmemiz gerekiyor.
Silivri Cezaevi’ndeki tutukluluk günlerinden sonra özgürlüğünün tadını çıkaramadığını, geride çok sayıda arkadaşının tutuklu kaldığını söyleyen Müyesser Yıldız “Bedenim dışarıda ama ruhum içeride kaldı.
Onlar özgür kalıncaya kadar mücadeleye devam edeceğim” sözlerini de “korkusuzca” beyan ediyordu.
Müyesser Yıldız, Basın Konseyi Başkanı Orhan Birgit, İkinci Başkan olarak bendenize, Yüksek Kurul Üyeleri Pınar Türenç, Nurşen Mazıcı ile Genel Sekreter Hasan Sınar’a tutukluluk günlerini anlatırken, “Üç gündür dışarıdayım ama hâlâ gökyüzüne bakamıyorum.
Toprağın kokusunu alamıyorum.
Ben 16 ay özgürlüğümden uzak kaldım, ya 4-5 yıldır içeride tutuklu kalanlar ne yapsınlar, suçumuz neydi, anlayamadık” diye sorular yönetiyor. Özgürlüğe kavuştuktan günler sonra; “Toprağın kokusunu alamıyorum” diye samimi bir şekilde, içine düştüğü psikolojik durumunu en kısa şekilde anlatmaya çalışan Müyesser Yıldız’a “hak” vermek hepimize düşüyor.
Gerçekten de, terör örgütü kurmak ve yönetmek suçuyla 16 ay Silivri Cezaevi’nde tutuklu kalan meslektaşımızın içine düştüğü bunalımın “acı faturası” hepimizi ilgilendiriyor.
16 ay dile kolay geliyor.
Ne var ki, Müyesser 16 ayın, her saniyesini, sanki ruhuna zerre zerre “saklamış” gibi görünüyor.
Nitekim, Basın Konseyi’nden sonra ziyaret ettiği, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nde ağzından dökülen kelimeler, yine acı ve korkuyla yaşananları terennüm ediyor.
“Cezaevinde sadece okudum ve yazdım. Bol bol yürüdüm. 170 tane kitap okudum.
Kitap çalışmalarım vardı onları yürütmeye çalıştım. Son 12 ay 18 gündür yalnızdım, tek başımaydım 21 kişilik koğuşta. Yeşili özledim, toprağı özledim, güneşin doğuşunu ve batışını özledim, yıldızları özledim. Bir hayvana dokunmayı özledim.”
Müyesser Yıldız’ın çeşitli vesilelerle medya organlarında ve kuruluşlarında söylemlerinin üzerinde uzun uzun durmak ve derinlemesine incelemek yine medyaya düşüyor. “Yüce Allah, kimsenin başına böylesine bir felaket getirmesin” ve “Yüce Allah, bu durumda olanları kurtarsın” temennileri son cümlemiz oluyor.

Yazarın Diğer Yazıları