Tanrının kırbacı Attila!
Sevgili okuyucum; gençlerimize, hatta tüm yurttaşlarımıza Türklüğün tarihinden gerçek bilgiler vermek zorundayız.
Vermek zorundayız; çünkü kimi angutlar, din adına gönlünü çirkin Arap coğrafyasına verenler var...
Bu ülkenin evlatlarına bağırıp-çağırarak; hatta usturuplu biçimde onları tehdit ederek, kimse sonuç alamaz. Sevginin, saygının ve gönül rüzgârının varlığıyla insanlar kucaklanır. Türk milletinin tarihi, kimi zaman acılarla, kimi zaman gül bahçelerinde oluşur.
Tarih bir gerçekliktir!
Tarih, gerçeğin annesidir!
Tarihi olmayan toplumlar varoluşlarını anlatamazlar!
Değerli okuyucum; kısa da olsa, Türk'ün o destansı tarihinden bir parçayı sizlere sunmak istiyorum...
Asya'daki Hun Devleti, Mete Han'ın soyundan gelen Panu Yabgu liderliğinde M.S. 216 yılına kadar yaşadı. Çin'in tahrik ve teşvik ettiği kardeş kavgaları sonucu yıkılan Hun Devletindeki Türkler, Türklüğün Asya'daki bağımsızlık bayrağını Tabgaçlar'a bırakarak batıya doğru göçe başladılar.
Daha önce (Çi-çi) Yabgu'nun batıya çektiği Hunlarla birleşen Hun kütleleri, Hazar Denizi'nin kuzeyinden Avrupa'ya doğru ilerlediler.
Başlarında Balamir Han vardı!
Balamir Han, yıldırım hızıyla Volga ırmağını geçip, bugünkü Almanların ataları sayılan Ostrogot, Vizigot ve Vandallar'ı önüne katarak, onları Avrupa içlerine kadar sürdü. Böylece, dünya tarihinin Kavimler Göçü diye adlandırdığı büyük kitle hareketlerini meydana getirdi. Bir başka deyişle; Avrupa'nın bugünkü etnik yapısını ortaya çıkardı.
Bununla da kalmadı; Balamir Han'ın Avrupa'da meydana getirdiği bu sarsıntı, Roma İmparatorluğu'nu ikiye ayırdı.
Doğuda Bizans adıyla ortaya çıkan Doğu Roma, Avrupalı milletleri ve günümüz İtalya'sındaki Roma'yı tehdit etmeye başladı.
Avrupa'daki Hunlar, Avrupa'nın düzenini sağlıyor; özellikle Roma'yı Avrupalı barbar kavimlere ve Bizans'a karşı koruyorlardı.
Hunlar, Balamir Han'ın ölümünden sonra da güçlerini korudular. Kağan Yıldız zamanında ve daha sonra Rua, Muncuk, Aybars ve Oktar kardeşler devrinde Avrupa'nın tek büyük gücü durumundaydılar. Roma'yı korumak için Bizans önünde set oldular. Bizans öylesine yılmıştı ki Hunlardan; Hakan Rua ölünce, bütün Bizans kiliselerinde, kuvvetli bir düşmandan kurtulduk diye, şükür ayinleri düzenlendiler.
Ne var ki, Bizans'ın sevinci kursağında kalacaktı. Çünkü, Hunların başına Rua'dan sonra Attila geçti!
Attila, amcası Rua'nın yanında yetişmişti. Akıllı, tedbirli ve ataktı. Attila ataları gibi daima güçsüzün yanında oldu. O da Roma'yı çapulcu Avrupalı kavimlere ve Bizans'a karşı korudu. Yönetimi altındaki Avrupalılara adil ve şefkatli davrandı. Türk töresinin egemen olduğu Attila yönetiminde din ve vicdan özgürlüğü vardı. Bugünkü Avrupalıların ataları Attila sayesinde huzur ve refah içinde yaşıyorlardı.
Avrupalılar onu, Tanrı'nın kötülükler üzerine inen kırbacı olarak görüyorlardı.
Türk Hun İmparatorluğu'nun Kağanı Attila, yaptığı akınlar ve gönüllü katılmalarla devlet sınırlarını kısa sürede, doğuda Balkaş Gölü'nden, batıda Atlas Okyanusu'na kadar genişletti. Dünyanın ender yetiştirdiği büyük devlet adamlarından olan Attila, düzensiz Avrupa'yı düzene sokmuş; adaletin keskin kılıcı olmuştu.
Attila, gerektiğinde acımasızdı. Çirkin ve utanç verici olaylar karşısında çok sert tepki gösteriyordu...
Sözgelişi, Hunların dirisi karşısına çıkamayan Bizanslılar, bir gece Hun sınırından içeri girip, Hun büyüklerine ait mezarları tahrip etmişlerdi. Bu olaya Attila'nın tepkisi çok büyük oldu.
Bu aşağılık olayın düzenleyicisi Bizans'ın Markos Piskoposu idi. Attila, piskoposun Bizans tarafından cezalandırılmadığını görünce; 2. Balkan Seferini başlattı!
Ordularıyla Yeşilköy'e kadar gelip, Bizans'ın kapılarına dayandı. Tehlikenin boyutunu anlayan Bizans, Romalıları aracı koyarak Attila'dan özür diledi.
Ayrıca, içlerinde tarihçi Priskos'unda bulunduğu bir "şefaat heyeti" göndererek, Attila'dan affedilmelerini istedi.
Ve Attila bir kez daha affetti Bizans'ı!
Sevgili okuyucum; bir ricam olacak: Saygısızlık yapmak istemem, ama Balamir adını lütfen doğan çocuklarımızda yaşatalım.
Ailemde Balamir adının olmasını ne kadar çok isterdim... Fakat nasip olmadı.
Ama, hiç değilse, Ankara'da bir Doktor'umuzun adı Balamir!
Esen kalın efendim...