“Süreç kaos”unun ihaneti!
“Süreç kaos”u ülkeyi adeta şoka sokarken, Irak’ın Kuzeyi ve Kıbrıs’taki “kritik” durum ile gelişmeler, ne yazık ki unutulmuş bulunuyor.
Kısacası, “Yavru vatan” da ve yanı başımızda ayakta kalabilmenin çabasında artık tek başına kalan soydaşlarımızın yeniden gündeme getirilmesi gerekiyor.
Kıbrıs Türklerinin ve özellikle Türkmenlerin trajik durumu, bu “hassas” ahvalde hepimizi ilgilendiriyor.
Çileli soydaşlarımızdan; imdat çığlıkları hiç eksilmiyor.
Özellikle; Nefi Demirci, Ali Kerküklü, Sadun Köprülü, Fevzi Türker ve Cüneyt Mengü gibi cesur insanlar, soydaşlarımızın “acı” durumlarını ve çözüm yollarını her fırsatta belirtiyor.
Geçenlerde, Nefi Demirci’den aldığımız çok uzun bir tahlilde, her şey yeniden gözler önüne seriliyor.
Özet bir şekilde paylaşacağımız satırlar bile, trajediyi haykırmaya yetiyor:
“Gerçek o ki, 1. Dünya Savaşı’ndan sonra yapay olarak İngilizler tarafından kurdurulan, Irak Devleti “Krallığı” 1990’lı yıllara kadar merkezi hükümete bağlı “Bağdat”ta tek yönetim altında zoraki de olsa bu topraklar yönetildi.
Türkmenler; kimlik ve topraklarına sahip olma kaygısı içerisinde olmalarına rağmen, uygar bir çaba ve çalışma içersinde sınırlı da olsa geleneklerine, edebiyatlarına ağırlık vererek kimliklerini korumaya çalıştılar.
1918 Mondros Mütarekesi’nden sonra ileriye dönük siyasi alanda bir kazanım uğruna çalışmaya girmek yerine, Türkiye’ye bakarak bir gün geleceklerinin umudu ve merkezi hükümete tam bağlılık içerisinde sürdürdüler.
Kürtler, ABD’nin uyguladığı ve Türkiye’nin desteklediği Orta Doğu politikası doğrultusunda kazançlı çıktı, bekledikleri istekleri rayına oturdu. Türkmenler, Türkiye’nin küresel politikasına uyarak varlıklarını, var oluş iradelerini, stratejilerini birlikte bir yol haritası yerine günü birlik küçük kazanımları büyük görerek hiçbir siyasi kazanım elde edilmemişti.
Saddam’ın politikası, düşüncesi ve gerçek eylemi hakkında bugüne kadar tarafsız bir yorum yapılmadı, hep Kürtlerin mağduriyeti gündemde tutuldu ve Irak parçalandı, halkının çoğunluğunu teşkil eden Araplardan bu konuda açıklamalar olmadı.
Bu gerçekler karşısında, Türk Milleti tarihinin bu kadar çarptırıldığı günleri, bugüne kadar hiç böylesine yaşamamıştı.
Türkmenlerin, tümünün özel statüsü istenmelidir. Aksi halde hem milli iradeyi önler ve hem de toprakların bölünmesine zemin hazırlar. İstenilen de budur.
Statü Türk varlığı için istenmelidir.
Türkmen Kurultayı, yakın zamanda toplanmalıdır. Bir diğer önemli konu da Türkmenlerin danışma kurulu yani Türkmen Meclisi’nin oluşturulmasıdır.
Seçim her halükarda yapılacak, arkasından sayım ve referandum, ondan sonra kader belirlenecek.”
Yıllarca “hoyrat” çağırarak teselli bulan soydaşlarımız, daha da erimeye mahkûm ediliyor.
Artık soydaşlarımızın kendi kendilerini “kurtarma” sürecini başlatmaları bekleniyor.