Soykırımı tasarısı ABD Kongresi'nde
Beklenen oldu. Amerika’daki Türklerin her yıl yaşadığı ve belki sizlerin değil ama onların yaşamlarını, çocuklarının okul döneminde tarih derslerinde dedelerinin katil olduğunu öğrendiği geleneksel olay gerçekleşti. Evet, Ermeni lobisine ait milletvekilleri “soykırımı yasa tasarısını” Meclis’e sundu. İlk başta geçen dönemdekinden daha hızlı olarak 77 milletvekilinin imzasıyla Başkanlığa verildi. Önümüzdeki günlerde bu sayı 300’ü bulur.
Hatırlarsanız, Abdullah Gül kardeşlik gezilerine gitmiş, Ermeni Devlet Başkanı’yla el ele maç seyretmişti. Sonuç, diaspora bastırdı tasarı verildi. Bu Washington’da son tango, bizim için sanırım. Daha doğrusu hatırlarsanız bunun böyle olacağı belliydi. Anladığımız kadarıyla Obama, Türkiye’ye gideceği için 24 Nisan bildirisinde soykırımı kelimesini kullanmayacak. Buna karşılık tasarının Meclis’ten geçmesini önlemek için de mücadele etmeyecek.
Bu arada Erivan’dan gelen haberlerde bizimkilerin 24 Nisan tarihinden sonra Ermenistan sınırını açma konusunda Ermenilere söz verdikleri anlaşılıyor. Bu bizimkilerin başarılı dış politika ve “Monşer diplomasisi” aksine Kasımpaşa hariciyesi ve Kayseri ayak oyunu. Çok başarılılar vallahi. Kusura bakmayın ama bugüne kadar dış politikada milim ilerlemedik, tersine geriledik. İktidarı aldıklarından bu yana kazanılan her şeyi kolayca geri verdiler. Onlar kazanmadı ya, başkasının kazancını, başarısını dağıtmak kolay.
Obama’nın Türkiye’ye gelişi, göreceksiniz bir PKK ve Kürtler konusunda da önemli bir olayın başlangıcı olacak. Sanmayın Abdullah Gül ağzından kaçırdı önemli şeyler olacak diye. Bir süredir Washington’da bir grup bürokrat, PKK’ya kısmi af ve siyasi yaşama sokulması yönünde yoğun çaba içindeler. Zira Amerika Başkanı, AKP iktidarına sempati duyduğu için ilişki kurmaz. Belli bir işi var ve gene bir kazık yiyeceğiz.
Talabani de yumurtladı. Susuz kalan ülkesine su konusunda yalvaracağı yerde, şimdi PKK için pazarlık yapıyor ve çıkarılacak genel affın koşullarını dikte ettiriyor bizimkilere. Bir de içime batan lafı, “Türkiye benim ikinci vatanım” demiş. Doğru söylemiş, çok gezdi Turgut Özal’ın verdiği kırmızı pasaportla.
Evet, artık iyice eminim, PKK affı seçimlerin hemen ardından Türkiye gündeminde. Bu affa itiraz edebilecek milliyetçi ulusalcılar içeri, teröristler dışarı. Şimdi bir de faili meçhul cinayet ve ceset safsataları. İstanbul’da artık devlet baş edemiyor. Onlara karşı polis terbiyeli, ama öğrenciye karşı sert.
Gelelim asıl endişe etmemiz gereken ekonomi konusuna. Tayyip bey ekonomik kriz konusunda devletin aldığı önlemleri açıkladı. Paket benim anladığım kadarıyla toplam 15 milyar doları bulacak. Bu para Türkiye bütçesinin ne kadarıdır acaba? Ama bunun yetersizliği için size örnek vereyim. ABD toplam 1,2 trilyon dolarlık bir paket piyasaya sürüyor. Ne kadar bizimkilerin aynısı değil mi?
Obama paketinin bir özelliği, eğitim ve inşaat sektörünü yeniden canlandırmak ve bunun için de fonlar oluşturdu. Bu arada Bush zamanında devletten alınan yardımla patronlara ikramiye dağıtan şirketler, bugünlerde baskı altında bu paraların geri alınması için. Devlet böyledir. Ciddi ve namuslu devletlerde halk verdiği verginin nasıl harcandığının peşine düşer. Savcılar bu harcamaları araştırır, soruşturur ve haksızlıkları bulur, adalet önüne çıkarır.
Bizde ise her şey ters, fikir suçluları yargılanırken devleti soyanlar, ülkeyi başkalarına peşkeş çekenlerin peşinde tek savcı göremiyoruz. Yolsuzluklar, rüşvet, irtikâp diz boyu ama kimse onların peşinde değil. Her zaman olduğu gibi Türkiye, gene yanlış hedeflere yanlış atışlar yapıyor. İşin kötüsü tetiği çeken el de yanlış, ona çektirenler de. Demek ki son Türk devletinin sonu da böyle olacakmış. Kader, ne söyleyebiliriz?