Soykırımcı Fransa’nın bitmeyen kini!
Fransa bu sabah, ya yalanla beslenen tıynetini gösterip tarihe kara bir damga daha vuracak, ya da diplomatik yollarla “zehrini” akıtmayı bir başka “bahar”a bırakacak.
Sözde Ermeni soykırımını yıllardır Türkiye’nin önüne çıkaran Batılı ülkelerin başını çeken Fransa’nın son “iğrenç” çabası ise, “ifade özgürlüğü” ne bile aykırı bulunuyor.
“Ermeniler’in katledilmediğini düşünüp bunu beyan edenlerin, suçlu sayılacağı” gibi gülünç ve dengesiz bir görüşü yasalaştırmak isteyen Fransa’nın aslında öncelikle kendini sorgulaması gerekiyor.
Üstelik, “Ermeni yalanı” nı yıllardan beri pişirip pişirip Türkiye’yi “soykırımcı” olmakla suçlayan Fransa’nın en büyük “insan kasabı” olduğu, tarihte bütün utanç belgeleriyle yer alıyor.
Kendini “özgürlük şampiyonu” sayan ve bununla övünen Fransa’nın sabıkalı bir soykırımcı olduğunu asla unutmamak icap ediyor.
Fransa’nın belki de tarihin en büyük kitle katliamcısı olduğu unutuluyor. Oysa, Fransa sadece Cezayir’de 1.5 milyon Müslüman’ın kanını akıtmaktan tarih önünde “sabıkalı” bulunuyor.
Ne yazık ki, Fransa bu cürmü “resmen” kabullenmeye yanaşmıyorken, öbür yanda Cezayirliler, nedense “hesap” sormaktan çekiniyor.
Cezayir’i bir zamanlar resmen ziyaret eden Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’in unutulmayan pişkinliği ise, Fransızların “resmi” tıynetini hatırlatıyor.
Sarkozy, hem soykırımı inkâr ediyor, hem de özür bile dilemiyor.
Üstelik, Bay Cumhurbaşkanı “Tarihin bu acı sayfasını Fransız ve Cezayir tarihçilerinin yazma zamanı gelmiştir” şeklinde diplomatik manevra yapıyor.
Oysa, bu tarih hem Cezayirlilerin kanı ile hem de sayfalarca yazılmış ve Fransa’nın vahşeti belgelenmiş bulunuyor.
1985’ten bu yana “gazetecilik” çerçevesinde ilgi odağımız olan Cezayir’deki Fransız vahşetini kitaplaştırma fırsatını da yakalamış bir gazeteci olarak, çalışmamızın Fransızca ve Arapça’ya çevrilmesi yolundaki dilek ve tavsiyelere, ilgililerin artık kulak vermesinin günleri yaşanıyor.
Sarkozy, bu yıl içinde gittiği Erivan’da Ermeni yalanına sarılıp Türkiye’ye kin kusarken, Cezayirlilerin yaşadıkları soykırımı gözlerden uzak tutmaya çabalıyor.
Aynı zamanda kendisine devredilen “vahşet” mirasını da kullanarak ecdadına layık olmaya çalışıyor!
Öte yandan, Fransa’nın, “seçim yatırımı” bu son düşmanlığının, Türkiye Cumhuriyeti’ni artık “uykudan” uyandırması bekleniyor.
Zira, sadece Ermeni yalanının gündeme getirildiği dönemlerde, savunmaya geçen Türkiye’nin taarruzu başlatmanın zamanı geçiyor.
Ermeni yalanının iğrençliği ve temelsizliğini sadece gündeme geldiği zaman değil, gerçekleri sürekli dünya kamuoyuna anlatmak hükümetin öncelikli işleri arasına giriyor.
Sivil Toplum Örgütleri, düşünürlerimiz ve işadamlarımızın da, bu uluslararası komployu durdurmak için maddi ve manevi fedakârlıklarda bulunmaları insani ve milli görevleri oluyor.
Her şeyden önce, tarihi belgelerle, Ermeni yalanının çürütülmesi başta geliyor. Sonra da, Ermeni yalanını yayanlar hakkında mutlaka yasal yollara başvurmak pratik çarelerden biri olarak akla geliyor.
Bu arada, ülkemizde huzur içinde yaşayan Ermeni vatandaşların da, “gönüllü” olarak gerçekleri özellikle “Ermeni Diasporası”na anlatması önem arz ediyor.
Ayrıca, ülkemizde müsaadesiz çalışıp, vizesiz oturan 70 binden fazla Ermeni’nin durumu bile, Türkiye’nin olumlu tutumunu sergiliyor.
Uzun süren bir “mukatele” ve “güç”te her iki taraftan da ölenlerin bulunduğu gerçeğini dünyaya anlatmanın zamanı geçiyor.
Kaldı ki, Ermenistan’ın günümüzde Azerbaycan’ın toprağını istila ederken giriştiği soykırımın boyutu her şeyi açıkça anlatıyor.
Ve ne yazık ki, Ermeni yalanıyla uğraşan dünya, gözlerinin önündeki trajediyi âdeta seyrediyor.