Son Türkçü ATSIZ!
Ankara Ticaret Odası (ATO) salonlarında 8. Ankara Kitap Fuarı 3 Ocak’ta açıldı. O ilk gün fuarı dolaştım. Kitaplar aldım ve çok ilginç bir konferans izledim. Aldığım kitaplar arasında yazımıza başlık olan “Son Türkçü Atsız” beni çok etkiledi. Önce bu kitaptan söz edeceğim sonra da izlediğim o harika konferansı siz sevgili okuyucularıma kısaca aktaracağım.
‘Son Türkçü Atsız’, Sayın Hayri Yıldırım’ın eseri. 632 sayfalık bu kitabın değil her sayfası, her satırı sizi kuşatıyor... Bu eser Türk’ün ele-avuca sığmayan o destan atası Hüseyin Nihâl Atsız’ı anlatıyor.
Atsız hakkında yazılan tüm kitapları okudum. Son okuduğum Fırat Kargıoğlu’nun editörlüğünü yaptığı “Vaktiyle Bir Atsız Varmış” adlı o güzel eserdi. Şu işe bakınız ki, Atsız Bey’i anlatım yarışında, çıta gittikçe yükseliyor. Nitekim Hayri Yıldırım yoğun emek ürünü bu çalışmasıyla, Türk’ün o korkusuz yiğidinin hakkını gerçekten vermiş. Onu gönülden kutluyorum. Atsız Bey’in o çileli, o fırtınalı yaşamı tüm ayrıntılarıyla 632 sayfada 254 kaynakla temellendirilerek gözler önüne serilmiş. Gerçekten müthiş bir çalışma!
Bu kitap anılarımı da depreştird... Korkuya korku olan o yiğit Atsız, 11 Aralık 1975’de uçmağa vardığında onu uğurlamak bana da nasip olmuştu. Ben, rahmetli Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu ve Yavuz Bülent Bâkiler 12 Aralık akşamı trene binip sabaha Kadıköy’e vardık. Osman Ağa Camisi’nde cenaze namazı kılındı. O korkusuz Türk’ü eller üzerinde ve büyük bir kalabalık eşliğinde Üsküdar’daki Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verdik. Sonra ben Maltepe’deki evine gidip taziye defterine bir şeyler yazdığımı hatırlıyorum.
Büyük şair, büyük romancı, büyük tarihçi; ama hepsinden ileri, büyük Türkçü ve yılmaz mücadele adamı Hüseyin Nihâl Atsız, Türklük var oldukça hiç unutulmayacak.
Fuardan aldığım kitabı kitaplığıma koymadım. O hep çalışma masamın üstünde duracak. Bu dehşet kitap karşımda durdukça -tuhaftır belki ama- Atsız Bey’imi hep yanımda hissedeceğim.
Sayın yazarımız Hayri Yıldırım’a böyle bir eseri Türk milletine sunduğu için tekrar teşekkür ediyorum. Ayrıca, kitabın 588. sayfasındaki “Türkçülere İbret Olmalı” başlıklı, Rıza Nur konulu uyarısı için Sayın Yıldırım’ı özellikle kutluyorum. Bu arada, Türk vatanı ve Türk milletiyle ilgili eserlerin basımına özen gösteren Togan Yayınları’nın sahibi sevgili İsmail Arlı’ya takdirlerimi sunuyorum.
Değerli okuyucularım, “Son Türkçü Atsız” eserine Togan Yayınları’nın 212 542 02 97 numaralı telefonundan ulaşabilirsiniz. Ankaralı okuyucularım bu hafta sonuna kadar ATO’daki kitap fuarından temin edebilirler.
Ve konferans!
Türk’ün Genetik Tarihi’nin yazarı, Genetik Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Osman Çataloluk Fuar’ın konferans salonunda Türk ırkının genetik kodlarını açıklayan ilginç bir konferans verdi. Türklerin ilk vatanının Orta Asya olmadığını, Anadolu’dan Orta Asya’ya gittiğini özellikle Çatalhöyük kazılarından çıkan kemik DNA ölçümlerinden anlaşıldığını, M.Ö. 7500 yılında Anadolu’da olduğumuzu belirtti. Bu anlamda “Altaylar’da Altay Türkleri denen bu kolun Türkiye’deki adı Zazalardır” dedi. Genetik biliminde ırkların harflerle belirlendiğini; ırkın sabit olduğunu; karışsa dahi varlığını sürdüreceğini ve bilineceğini Türk ırkının (R) harfiyle tanımlandığını söyledi. Konferansın sonunda “Türk Irkı vardır, hem de müthiş bir ırktır. Bunu söylemek şeref ve şanın en yücesidir, bu asla ırkçılık yapmak da değildir. Anadolu’da 36 etnik grup değil sadece 15 etnik grup vardır” dedi.
Konferans dinleyici sorularına verilen yanıtlarla sona erdi.
Esen kalın efendim.