Sizin halinize kim gülsün?

Adaylığından itibaren, seçim kampanyası boyunca ve Başkanlık koltuğunda geçirdiği aylarda Amerikan medyasının hedefi olmaktan kurtulamayan, hakkında çok ağır eleştiri ve ifşaatlar yayımlanan Donald Trump'ın kendi televizyon kanalını kurması, bizim mahalleyi epey eğlendirmişe benziyor.

Televizyon ekranlarında, üstelik de en ciddi haber/yorum programlarında "Trump'lı haberlere hoşgeldiniz", "Trump'lı ekonomi saati", "Trump'lı gece bülteni" şeklindeki şakalaşmaları takiben yükselen "ha ha ha ha"lar, "ho ho ho ho"lar gırla...

***

Amerikan Başkanı'nın, Amerikan toplumu nezdinde ve elbette uluslararası alanda hızla sarsılan itibarını kurtarabilmek için "Gökçekvari" bir propaganda stratejisinden medet umması, ekranı gelinine emanet etmesi vs. bütün bunlar komik olabilir...

Ama emin olun, bu durumla kafa bulanların, kendi ekranlarını AKPTV'ye dönüştürmekte sakınca görmemiş, patronları Cumhurbaşkanı'nın, Başbakan'ın önünde o meşhur 90 derecelik ters L pozisyonunda eğilmeyi zafer bellemiş, kazara ufacık bir eleştiri, aklı başında bir muhalif ses ekrana sızarsa diye adeta "sıkıyönetim" ilan etmiş, sunucuları "gestapolaşmış" bir medya düzeninin dişlileri olmaları çok daha komik!

***

Türkiye'de başta devletin kanalları ve iktidar yanlısı iş adamlarına satılmak zorunda bırakılan, sonra da "yandaşlaştırılan" medya organları olmak üzere, birkaç "bedel ödeyen damgalı muhalif" kurum dışında medyanın tamamının Erdoğan TV gibi yayın yapması, o ağzını açtığı anda onlarca kanalın aynı anda yayın kesip, naklen bağlanması, ertesi gün onlarca gazetenin bir "üst aklın", ortak bir "baş genel yayın yönetmeninin" talimatını almış gibi aynı manşetle çıkması mı daha garip yoksa Trump'ın şahsi televizyon kanalının yani zaten "Trump TV" olan bir ekranın "Trump TV gibi" yayım yapması mı?

Kendiniz sütten çıkma ak kaşık olursunuz anlarım ama kendi ülkenizde tek sesli medya rejimine geçilirken hepiniz oradaydınız!

Bizimkilerin, dört dörtlük gazetecilik yapabildikleri bir mecradalarmış gibi üstten ve "çok şaşırmalı", "çok hayret etmeli" yorumları karşısında tek diyebildiğim, "yahu sizin halinize kim gülsün" oldu açıkçası!

***

KURBAN...

-------

Anladık "ByLock" iddiasıyla gözaltına alınıp sonra da serbest bırakılan pazarcı teyze "gelin kurbanı", peki "ByLock'lu FETÖ'cü" diye pazarcı teyzeyi gözaltına almaya ardına bir medya ordusu takarak giden emniyet mensupları kimin kurbanı?

Ne yani...

Hiç kimse, bu tip "elde patlayan" operasyonların, "FETÖ'yle mücadele"ye veya mücadelenin adil yürütüldüğüne dair güveni sarsma potansiyelini öngörememiş mi ki kör kör gözün parmağına bir "şov"a çevrildi?

***

Ama hangi "farklılıklara saygı"

-------

Cumhuriyet, Nuray Mert'in yazılarına son verdi.

Bir kesim "özgür gazeteciliğe" atıfla ateş püskürüyor.

Mert, "merkez medya" denilen mecrada, "iddiasız" bir yayın organında yazıyor olsaydı bu tepkiler anlaşılabilirdi. Ancak Cumhuriyet, "ideolojik" bir iddiayla kurulmuş, o "ideolojinin kalesi" olmayı misyon edinmiş bu manada da mevzu bahis "Atatürk", "kurucu değerler", "ulus-devlet", "laiklik", "1923 Cumhuriyeti" olduğunda kayıtsız şartsız bunlardan taraf olması beklenen, bünyesinde liberal açılımları, bu kavram ve ilkeleri hedef alan sorgulamaları barındıramayacak bir yayın organı. En azından hatırası böyle!

Bu tip yayın organlarında yazarlar bu gazetenin parçası oldukları an itibarıyla iddialarının da taşıyıcı kolonlarından olurlar. Bunu aktif olarak üstlenmeye yanaşmasalar bile "karşısında" yer almazlar, alamazlar. YENİÇAĞ'da "bölücü" bir kalemin yazdığını düşünebilir misiniz mesela? Etnikçilik, azınlıkçılık yapmaya kalkıp da kendisine burada bunu yapamayacağı söylenirse "basın özgürlüğünü" mü çiğnemiş olur bu gazete?

Kaldı ki okurlar da bu gazeteleri "daha iyi gazetecilik" yaptıkları için değil "ilkeli gazetecilik" yaptıkları için alırlar.

Bu yönüyle Mert'in gidişi değil, "1923 Cumhuriyeti"nin sembol kurumlarından birinde "1923 Cumhuriyeti"yle hesaplaşmada kullanılan unsurları normalleştirerek, sıradanlaştırarak, olağanlaştırarak bu kadar süre yazabilmiş olması garipsenmeli bence...

Vak'a, Cumhuriyet için de "farklılıklara saygı" gibi moda klişelere balıklama atlamadan önce "altında kalır mıyım" muhasebesi yapması konusunda ders niteliği taşır herhalde...

Yazarın Diğer Yazıları