Siyasi ve ekonomik kriz kapıda
Geçen hafta ABD başkentinde temaslarda bulunan Türk yetkililer değişik sonuçlar aldı ancak bu sonuç, bir yerde ülke itibarının ne kadar eridiğini ortaya koydu. Bana göre, ABD Dışişleri Bakanı Clinton’ın Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile yaptığı temasta verdiği bilgiler öyle çok duymadığımız bir şeyler değildi. Bu görüşme sırasında bir şey ortaya net çıktı. Amerikalılar bizim başımıza yalnız Afganistan değil Pakistan belasını da sarmak istiyor.
Bunun ilk sinyalini, Amerikan Türk Konseyi (ATC) toplantılarında konuşan Amerikan Ortak Kurmay Heyeti Başkanı Oramiral Muller’in sözlerinde aldık. Başbuğ’u yanıtlayan Muller, Türklerden PKK konusunda kendilerinden istenen destek kadar, Pakistan ve Afganistan konusunda Türklerden yardım istediklerini vurgulamıştı. Biz gazeteciler bu konuşmayı değerlendirirken, Muller’ın konuları karıştırdığını sandık. Yanılmıştık. Sonuçta bu konu da Başbuğ’un Washington’daki basın toplantısında açıklığa kavuştu.
Amerikalılar bizden ne istiyordu? Pakistan için Başbuğ’un söylediği gibi malzeme yardımı mı, yoksa bu konuda dinci gruplarla veya Şeriat isteyen ve sokak sokak Pakistan’da çarpışan Taliban’a karşı mücadele için kuvvet veya eğitim mi? Bu konu çok açık değil. Pakistan’da biliyorsunuz ABD’nin isteği üzerine darbeci General Müşerref, Başkanlıktan ayrılmış, Butto öldürülmüş ve ABD planları doğrultusunda yeni ve dinci bir grup işbaşına gelmişti.
Bu grup ilk hatasını kentlerini işgal eden Taliban’a karşı taviz vererek ve işgal ettikleri bölgelerde Şeriat yönetimine izin vermekle yaptı. Yani çarpıştığı kişilerle masaya oturdu ve taviz verdi, sonuç, olay sönmedi bugünkü kanlı ve kontrol edilemez duruma gelindi. Aslında bu benzetme ve değerlendirme bana ait değil. Washington’daki basın toplantısında konuşan Genelkurmay Başkanı Başbuğ’a ait. Hani haddini bilmeyen Ahmet Türk’ün eleştirdiği açıklama da bu.
Durum aslında bizde hani adı gazeteci, kendi alet bazı kişiler aracılığıyla taşınan PKK talepleri ve ona paralel başta Gül, ardından Erdoğan gibi AKP’li yetkililerin açıklamalarında vurguladıkları fırsatı işaret ediyor. Aslında bu kişi ve gruplar alıştıra alıştıra PKK ile müzakere ve af konularını millete hazmettirmek istiyorlar. Çocuklarını bile askere göndermeyen bu kişiler, milletin kan davası konusunda af edici olabiliyorlar. Bakalım çocuklarını terörden kaybeden ana ve babalar affedecek mi?
Başbuğ, Washington’da terör örgütü ile masaya oturma konusunda ortaya atılan açıklamalara yanıt olarak Pakistan örneğini verdi. Genelkurmay Başkanı, Pakistan hükümetinin Taliban kontrolüne geçen Swat vadisinde Şeriat yönetimine izin verdiğine işaret ederek bu tavizin olayları bitireceğine şiddet ve çatışmaların Pakistan’ın öteki kentlerine de yayılmasına neden olduğunu anlattı. Başbuğ, devletler teröristlerle masaya oturamaz ve terörist gruplarla pazarlık edemez dedi.
İşte terör örgütünün artık bir siyasi kolu olduğu ortaya çıkan DTP’den Ahmet Türk’ün, Genelkurmay Başkanı Başbuğ’a karşı konuşmasına neden olan açıklama buydu. O zaman açık değil mi, Türk ve DTP’li milletvekillerinin hükümetin PKK ile masaya oturmasını istedikleri. Galiba bu iş devletin tepesinde de bir şekilde gerçekleşiyor. Terörist başı Öcalan, İmralı’da avukatları ile görüşürken, Abdullah Gül’e bu işin nasıl sona erdirileceği konusunda bir mektup yolladığını söylüyor. Öcalan ardından, Gül’ün yaptığı açıklamalardan kendisi ile aynı görüşte olduğunun anlaşıldığını vurguluyor.
Hatırlarsanız sevgili okurum, ben sizlere yaklaşık bir yıldır terör örgütünün eli kanlı katillerinin affedilmesi konusunda ABD’nin Türkiye’ye baskı yaptığını ve son milliyetçi ve Atatürkçülerin toplanması ile işin farklı boyutlara taşındığını belirtmiştim. Bu davada kullanılan telefon dinleme kayıtlarının ilk olarak ABD’de bir komiser tarafından açıklanması veya bir gazetede yayınlanması da sizlere garip gelmedi mi?
Ne yazık ki sonuçta ülke sınırlarına bile sahip çıkmak istemeyen bu yönetim, yakın bir tarihte bu katil sürüsüne af çıkaracak, ardından da İmralı’daki bebek katiline Meclis’te siyaset yapmasına izin verecek gibi görünüyor. Anladığımız kadarıyla ülke hem ekonomik bakımdan hem de siyasi açıdan büyük felaketlerle karşı karşıya.
Bir de birkaç hafta evvel müzedeki toplantıyı sormuştum. Sonuçta onun da yanıtı ortaya çıktı. Başbakan alacağı ekonomik önlemler için işadamlarının onayını almış gibi görünüyor. Zaten önlemler de fakir fukara için değil patronlar için. Aynı George Bush’un banka ve şirket patronlarına dağıttığı 850 milyar dolar gibi. O da işe yaramamıştı, Erdoğan’ınki de yarayacağa benzemiyor. Allah milletimize sabır ve dayanma gücü versin.