Şehitlere ve gazilere saygı...
Sevgili okuyucum; Prof. Dr. Sadık Kemal Tural, bilimlik eserlerinin çokluğuyla, etkili hitabetiyle, örnek erdemiyle seçkin bir kişilik. Onun eserlerini, Türk Dünyası’na yönelik hizmetlerini, başarıyla yönettiği devletimizin kültür kurumlarını, ancak koca bir kitapla anlatmak mümkün...
Sayın Sadık Kemal Tural’ın 18 Mart 2014 tarihinde, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda verdiği “Şehitlere ve Gazilere Saygı” konulu harika konferanstan, ancak köşenin aldığı kadarını sunuyorum.
Buyurun efendim okuyalım:
“Korkmak, insanın kendisine zarar verileceğini düşündüğü veya zarar verilmesine ilişkin örtülü ve açık saldırılarla karşılaştığı anlardaki, yetersizlik ve çaresizlik konumudur. İnsan, kendisinden daha güçlü olduğuna ve çeşitli zararlar göreceğine inandığı varlıklardan korkar. İnsan korkularının arkasında, özgüven duygusu azlığı ile güç yetirememek düşüncesi bulunmaktadır.”
“İnsanlar, toplumun içinde yer ve yâr edinirken, birtakım ilişkiler kurup, sürtüşmelere rağmen, başarısızlıklarını en aza indirmek isterken, kendilerinden daha güçlü, daha acımasız, daha saldırgan kimselerle karşılaşabilir. Böyle bir karşılaşmanın, bir insanın bedenine, malına, hatta canına büyük zarar verme ihtimali olduğunu kabul edelim; böyle bir ihtimalden doğan korkunun bedenini ve ruhunu teslim almasına karşı çıkıp kendisine bir komut vermesi gerekir: Beni ezebilirler hatta öldürebilirler ama özümü teslim alamazlar. Zalime boyun eğmeyi, kul, köle olmayı veya güçlünün hukuksuzluğunu kabullenmeyeceğim! Çözüm, bu cümlenin içindedir: İnsan, özgüven duygusunun çok sarsıldığı anlarında, özünün tek sahibi olmayı sürdürebiliyorsa, ümit denilen özel enerji, yıkılmayı, yok olmayı önleyecektir.”
“Doktor ve hemşirelerin hastalardan ve hastalıktan korkmamaları ne kadar gerekli ise, hâkimlerin ve savcıların suçtan ve suçludan korkmamaları da o kadar gereklidir. Savcının ve yargıcın hiç kimsenin etkisinde kalmadan ve kanunların ona verdiği yetkiyi millet adına kullanması sırasında korkusuz olması ön şarttır. Korktuğu için yanlış hüküm verenler, etkilendiği için, doğru hüküm veremeyenler, suçun ve suçlunun güç kazanmasına, yaygınlaşmasına yol açar. Gerçek suçlunun ceza görmemiş olması ise, hem o suçluyla ilişkili mağdurları, hem de adalet bilinci taşıyanları rahatsız eder; hukuksuzluk ve adaletsizlik ise, suçsuz insanların, devletine karşı güven kaybetmesine yol açar.”
“(...) Ataların ruhundan gelen mesajları apaçık bir bilinçle yaşamak her insanın vazifesidir; o mesajlar öncelikle askerlerin ruhunda yankılanır. Mesleği askerlik olanlar bilirler ki, ataların ruhu onlara, ” Bize layık olun, sizden beklediğimizin açık işareti olan mesleğinize ve sorumluluk gösteren rütbenize sahip çıkın! Biz, size beklentilerimizi ulaştırırız. Aman kulağınız bizde olsun. “ derler.”
“(...) Kahramanlık, (...) kadın erkek her ferdin unvanıdır. Kahramanlık, Alplik yahut yiğitlik Türk tarihi açısından, bir cinsiyetin karşılığı değildir. Mal, can, namus ve bağımsızlık söz konusu olduğunda her Türk ecelle göz göze gelmekten de ölmekten de korkmamaktadır.”
“Şehitlerden, gazilerden utanmayan ve onların komutanlarına ve başkomutana saygısızlık eden, gerçeği inkârda ısrar eden birtakım insanlara rastlayabilirsiniz. Bu insanlar çeşitli iddialarla bu muhteşem kahramanlık destanını (Çanakkale’yi) örtmeye; şehitlerin ve gazilerin başarısı olduğunu önlemeye kalkarlar. Bu zaferin komuta başarısını unutturmaya yeltenirler.”
Sayın Tural’ın konferans metninden aldığım bölümler bu kadar... İsteyen okuyucularıma konferans metninin tümünü e.posta ile gönderebilirim.
Esen kalın efendim.