Şanlı zaferimiz; Kut’ül Ammare!
Geçtiğimiz Nisan ayının 29’uncu günü, Türk Ordusu’nun önemli bir zafer günüydü. Bu köşede geçen yıl da sözünü ettiğim bu zafer; 1. Dünya Savaşı’nda, Irak Cephesi’nde 29 Nisan 1916’da, Bağdat’ın 180 km. güneyindeki Kut’ül Ammare (Kûtül’amâre)’de, Halil (Kut) Paşa buyruğundaki ordumuz tarafından kazanıldı
Türk milleti, 1915’te Çanakkale’de İngiliz emperyalizmine vurduğu darbeden bir yıl sonra, Irak Cephesi’nde, Kut’ül Ammare yöresinde, 1916 yılının 29 Nisan’ında etkili bir ‘Türk tokadı’ daha indirdi...
Birinci Dünya Savaşı’nda İtilâf Devletleri; Arap coğrafyasındaki Osmanlı topraklarına ’demokrasi-özgürlük’ getirmek; Arapları sözde ‘Türk işgalinden’ kurtarmak için girdiler. İngilizler, halkın çoğunu Türk düşmanlığı propagandasıyla ve altınlarla satın aldılar. Türklere karşı, yörede öylesine etkili bir nefret tohumları ektiler ki; aldatılmış Araplar, Ammare Hastanesi’ni basarak yaralı Türk askerlerinin hepsini cembiyelerle (hançerlerle) şehit ettiler!
Sizlere bu yöredeki savaşın gelişmesini anlatmam gereksiz bir lâf kalabalığı olur. Yalnız şu ilginçliği aktarmalıyım: 6. Ordu Komutanı Mirliva (Tuğgeneral) Halil Paşa, Kut’ül Ammare’de İngiliz Kolordusu’na bağlı Tümeni ve Tümen Komutanı General Townshend’i esir aldığında, İngilizler, Halil Paşa’ya 1 milyon sterlin değerinde bir sandık dolusu altını -esirlerin salınması karşılığında- rüşvet olarak vermek istediler. Halil Paşa bu aşağılık teklifi şiddetle reddetti. “Herkesin bir fiyatı vardır” diye, dünyada kirli bir ‘deyim’ yaratan kapitalist zihniyet, bu aşağılık teklifi iki sandık altına çıkardı. Halil Paşa yine aynı şiddet ve öfkeyle bu teklifi de geri çevirdi.
Bu savaşta, İngilizlerin nasıl bir tokat yediğini, kahraman Halil Paşa, zaferden sonra ordusuna yayımladığı mesajının bir bölümünde şöyle diyordu:
“Arslanlar! Bütün Türklere şeref ve şan, İngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprağın güneşli semasında şehitlerimizin ruhları sevinçle gülerek uçarken, ben de hepinizin pak alınlarından öperek cümlenizi tebrik ediyorum. Ordum gerek Kut karşısında ve gerekse Kut’u kurtarmaya gelen ordular karşısında 350 subay ve 10.000 erini şehit vermiştir. Fakat buna karşılık bugün Kut’ta 13 general, 481 subay ve 13.300 er teslim alıyorum. Bu teslim aldığımız orduyu kurtarmaya gelen İngiliz kuvvetleri de 30.000 zayiat vererek geri dönmüşlerdir. Şu iki farka bakılınca, cihanı hayretlere düşürecek kadar büyük bir fark görülür. Tarih bu olayı yazmak için kelime bulmakta müşkülâta uğrayacaktır. İşte Türk sebatının İngiliz inadını kırdığı birinci zaferi Çanakkale’de, ikinci zaferi burada görüyoruz.”
Gerçek şu ki değerli okurlarım; Birinci Dünya Savaşı’ndaki Kut’ül-Ammare çarpışması, Türk Ordusu’nun zor şartlar altında -Çanakkale’den sonra- İngilizlere karşı kazandığı çok önemli bir zaferdir.
Şimdi gelelim bir başka gerçeğe... Mondros Mütarekesi’yle İstanbul’a giren İngilizler, ilk iş olarak tümenlerini ve komutanlarını esir alan Halil Paşa’yı emperyalizmin kuklası İstanbul Hükümeti’ne yakalattı ve “Bekir Ağa Bölüğü”ne hapsettirdi. Aynen Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’e yaptıkları gibi -sözde mahkemede Nemrut Mustafa Paşa’ya mahkûm ettirip, hain Şeyhülislâm Süleyman Sabri alçağından alacakları fetva ile- asacaklardı. Ama henüz dağılmamış olan Teşkilâtı Mahsusa, Paşamızı hapishaneden kaçırdı.
Şanlı Türk Ordusu’nun 29 Nisan 1916 Kut’ül Ammare zaferi kutlu olsun!
(İliştiri: Devlet Nişanı’ndan Atatürk ve T.C. silindi... Türk Ordusu adının da “Türkiye Ordusu” olarak değiştirileceği ‘fısıltılarla’ söyleniyor. Haydi hayırlısı...)
Esen kalın efendim.