Sanatçı evliyanın makam ortağıdır!
Sevgili okuyucum; sanatkârın yaratıcılığı, insanın dünyasına sunulan oksijen gibidir. Bu nedenle; insanı yüceltme, erdemi besleme uğraşında olan sanatçı, bence inanç dünyamızdaki 'Evliya'nın makam ortağıdır!
Doğrusu bu düşüncemde ısrarlıyım. Bu ısrarımda da yalnız değilim. Nitekim Oscar Wilde'in, tiyatro oyuncuları için söylediği; "Oyuncu ya azizdir, ya da soytarı" sözü pek güzeldir.
Soluksuz, bir ömürlük yapay ülküler uğruna, insanlığı bunalımlara sürükleyenlerin amaçlarında, değil yücelik; ayak kadar bile bir yükseltinin olduğuna inanmıyorum. Maske altındaki yüzlerde; bencilliğin, kendine tapmanın, kör hırsın aşağılık çizgileri, bir biçimde ortaya çıkıyor. Bu çirkin insanların yaptıkları, insanlık tarihini 'meşgul' etmekten başka bir işe de yaramıyor...
Nurettin Topçu diye bir düşünür vardı. 1946'da şöyle diyordu:
"Bugünkü insanlık; Ramses'in, Sardanapal'ın, İskender'in, Sezar'ın, Cengiz'in, Napolyon'un ve Lenin'in eseri değildir. Bu insanlık, Likürg'ün, Eflatun'un, Montaıgne'in, Pascal'ın, Hallaç'ın ve Yunus'un eseridir. Peygamber'in vahyinde, sanatkârın eserinde ebedilik saltanat kurmuş duruyor..."
Topçu'nun tüm görüşlerine katılmasam da; bu sözünü çok severim!
Yüzyıllara, çağlara kim seslenebilir? Makamına 'salavatla' girilen şu Bakan Bey mi? Şu bağırıp çağıran parti Başkanı mı? Veya ürünleri yedi düveli tutmuş şu anlı-şanlı holdinglerin sahipleri mi? Hiç biri!
İnanın hiç biri yüzyılların insanı olamayacak!
Sonra, 'benim gibi inanmıyorsunuz' diye, 1572'de Saint-Barthelemy katliamı'nda insanları cayır cayır yakan komutanın adını kim biliyor?
Hiç kimse!
Çünkü zaman onları yaşatmıyor ve yaşatmayacak da! Ama Saint-Barthelemy katliamı günlerinde, o kavga ortamında Denemeler'i yazmaya başlayan Montaıgne, çağlara el veriyor. Ve o sonsuza kadar da yaşayacak.
Nitekim bizde de bir Yunus hâlâ yaşıyor. Veysel, daha çok yüzyıl eskitecek. İbn-i Haldun'u hâlâ konuşuyoruz. Edison, Röntgen günlük yaşamımızda... İnsanlığa hizmet eden erdemli bu güzel insanları çoğaltmak mümkün...
Bu tür insanlar zamana egemen!
Bu insanlar yüzyıllara sesleniyor!
Bu insanlar yaşıyor!
Günümüzde de geleceğe uzanan insanlar var. Bunlardan birisine rastlamıştım. Adı Mehmet Erol'du. 2000 yılında çalıştığım Yeni Düşünce dergisinde "Yeniden Doğmak" adlı bir öykü kitabını bana göndermişti. Bir bilgenin ürünü; harika bir eserdi. Daha sonra Sayın Erol Ankara'da ziyaretime geldiğinde, kendisini şahsen tanıdım. 60'lı yaşlarını yaşayan emekli bir öğretmendi. Sanırım Afyon'lu idi. Sakin, sessiz bir koca dünya idi!
Ülkemdeki Mehmet Erol gibi bilge sanatçıların, inanın farkı yok Montaıgne'den, Yunus'tan...
Mehmet Erol'lar, Anadolu'nun bağrında o kadar çok ki... Biliyorum onlar yüzyıllar sonra da yaşayacaklar. Erdemli, bilge insan konusunda bir şeyi daha biliyorum ki o da şudur: Bilgelerin pek çoğunu sağlıklarında tartıp, onlara gereken değeri veremiyoruz. Veremiyoruz; çünkü yaşayan toplumun belleğinde o değerlerin özgül ağırlığını ölçecek sağlıklı ölçüt, çoğunlukla barınamıyor. Bencillik, kendine tapma, kendini dünyanın merkezine koyma, maddenin gücüne saygı duyma -hatta tapınma- durumu; o sağlıklı ölçütü belleklerde barındırmıyor! Bu durum, yaşayan toplumun kişilik belasıdır!
Şu da var ki; bilge insanların sağlıklarında, gönüllerde hak ettiği yerde oturmamasına bir anlamda şaşırmamalıyız. Kişisel faydanın geçerli olduğu, sözde fikrî önderlerin, duru saf gönülleri toz-duman ettiği vahşi bir ortamda; o has insanlara değil itibar edilmesi; 'zavallı' gözüyle bakılmıyorsa, sevinmek gerekir.
Değerli okuyucum; bu çıldırmış gidişattan, daha fazlasını beklemek; yaşayan insanın, insanlığa yakışmayan 'doğal' davranışına aykırı olur.
Erdemli insanların sağlıklarında bilinmezliği, insanlığın en büyük zaafı olsa gerek...
Esen kalın efendim.